Dilovası’nda ‘dengeleri değiştiren adam’ olarak bilinen ve kentin siyasi karar mekanizmasında ciddi bir söz sahibi olan Halit Yaşar, gazetemize konuk oldu. Gebze Yenigün İmtiyaz Sahibi Uğur Saray tarafından karşılanan Yaşar, Dilovası’nın bugününü ve geleceğini sorularımıza verdiği cevaplarda anlattı. 1994’deki başarılı belediye başkanlığı dönemi üzerinden Dilovası’nın geçmişine de atıfta bulunan Halit Yaşar, SP’nin adayı Ercan Dalkılıç’a üstü kapalı mesaj yolladı. Yaşar, “Kişiler değil Dilovası önemlidir, mantık ben değil Dilovası’dır” dedi. 31 Mart yerel seçimleri üzerine konuşan Yaşar, “Dilovalı tercihini Hamza Şayir’den yana kullanacaktır” dedi. Yaşar, SP çatısı altında HDP, CHP ve İyi Parti ittifakını ise, “Ben o ittifakın Dilovası’na herhangi bir hayırlı hizmet üreteceğine inanmıyorum. Tamamen AK Parti karşıtlı bir zorlaması var. 17 yıldır iktidara gelememiş, iktidarın nimetlerinden faydalanamamış kişisel, şahsi beklentilerin köpürttüğü bir intikam dalgasıdır. Bunun Dilovası’na, siyasete, belediyeye hiçbir faydası olmayacaktır” sözleriyle yorumladı. Başarılı siyasetçi Halit Yaşar ayrıca mevcut şartlarda bir muhalefet partisinin Dilovası’nda herhangi bir soruna çözüm getirmesin mümkün olmadığının altını çizdi. İşte Halit Yaşar ile yaptığımız mülakattan bazı kesitler…1994’TE NÜFUSUMUZ 40 BİNDİ
BUGÜNDE AYNI İŞTE TEK SEBEBİ
Dilovası gerçekten Kocaeli’nin önemli bir noktasında yer almakta. Tabi önce sanayi kurulmuş, sonra Anadolu’da gariban insanlar iş buluruz diye gelip fabrikaların bulunduğu yere gecekondular yapmış. Dilovası aslında Çerkeşli ve Muallimköy sınırları içinde iki mahalleden oluşmuş daha sonra belediye olmuş bir yer. Bir belde üç tane köy bağlanarak nispeten sınırlarını, mücavir alanlarını genişleten bir ilçe oldu. Ama maalesef Dilovası sanayinin etkilerinden kendisini tam olarak kurtaramadı. Dilovası, mesela benim belediye başkanlığım dönemimde 40 binlerde nüfusu varken Çayırova’nın 18 bindi, bugüne geldiğimizde Çayırova 150 binlere kadar yaklaşmış Dilovası ancak 50 bin bandına kadar ilerlemiş olduğunu görüyoruz. Şehirler de canlı organizmalar gibidir, onlar da diyelim ki nefes alma, hayatlarını idame ettirecek şeylere ihtiyaç duyarlar. Dilovası bu çevresel ve ekolojik sorunlarını rehabilite edemediği için büyüyemiyor. Dilovası’nın ilçe olduktan sonra, büyüme alanı Bağdat Caddesi aksı üzerinden Tavşancıl’daki boş alanlarla mümkün olabilirdi. Ama o tepeye getirdiler Kömürcüler’i koydular, Dilovası’nın büyüyememe problemini daha da kangrenleştiren, müzmin hale getiren bir durum ortaya çıktı. Bu aynı zamanda Dilovası’nın en hakim rüzgarlarını kesen bir yere kurulmuş. Dolayısıyla Dilovası bundan dolayı büyüyemiyor.DİLOVASI BÜYÜMEDEN SORUNLARINI
ÇÖZMESİ İMKANSIZ GİBİ GÖRÜNÜYOR
Dilovası aslında büyükşehirden ve mevcut belediyeden gerçekten güzel hizmetler aldı. Ama büyüyemediği ve kendini büyütemediğinden insanların gözünde sanki hiç gelişmemiş gibi gözüküyor. Aynı sokakları caddeleri görünce, siz oraları altın ve gümüşle de kaplasanız sıradanlaşıyor. Vatandaş aynı şeylerden kanıksıyor, alışkanlık haline geliyor. Hâlbuki komşu ilçelerimizde yılda bir iki tane cadde açılıyor, bu da şehirde farklılık yaratıyor. Dilovası’nda ise yerleşim alanları büyümeyince gelişmiyor anlayışı doğuyor. Dilovası’nın başka bir takım eksikliği vardır ancak en büyük problemi büyüyememesidir. Dilovası’nı büyütmemiz gerek, siyasetin, idarenin, yeni yönetimin bir an evvel ne yapıp edip Dilovası için çareler üretmesi gerek. Siyaset mümkün olanı yapma sanatıdır ve aynı zamanda siyaset sonuç alma işidir. Bir iş yapıp faydalı iş elde edemiyorsanız o zaman bakış açısını ve metodunu gözden geçirmeniz gerekir. Einstein’ın bir sözü var; “Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçları beklemek deliliktir” Biz de siyasetçiler ve idareciler olarak her seferinde sanki bir şeyleri yeniymiş gibi gösterip eskinin tekrarını yapmamalıyız.TEK ÇARE ÜÇLÜ OLSUN
GÜÇLÜ OLSUN ANLAYIŞI
Gerçekçi olalım ki demin bahsettiğimiz Dilovası’nın müzminleşmiş büyüyememe, kendisini rehabilite edememe sorununu sadece yerel yönetim imkânlarıyla yetkileriyle gücüyle bertaraf etmek, çözmek mümkün değil. Buna hem merkezi hükümetin hem de büyükşehrin mutlak desteğini almak lazım. Onlar olmadan siz allame-i cihan da olsanız, Dilovası’nın bu kronikleşmiş problemlerini aşamazsınız. Evet, yöneticilerin ehliyet ve liyakat sahibi olması, dürüst olması, adil olması önemli bir şeydir ancak bununla birlikte bir problemi çözmenin maddi imkanından mahrumsanız, sizin dürüst olmanız, adil olmanız o problemi ortadan kaldırmaz. Böyle bakınca Dilovası’nın probleminin çözümünü yine 2009’dan beri söylenen üçlü olsun güçlü olsun anlayışında aramak lazım. Ben bazen Dilovası’nda tarafsız bir gözle baktığımda gerçekten de böyle bir şeye ihtiyaç olduğunu teslim ve kabul ediyorum. Çünkü Dilovası sadece kendi ürettiği problemlerle karşı karşıya kalan bir ilçe değil. Siz bu problemleri kendi imkanlarınızla nasıl çözeceksiniz. Buna imkan ve ihtimal var mı yok. O halde bence Dilovası’ndaki insanlar yine bir takım eleştirilerine ve itirazlarına rağmen merkezi hükümet ve büyükşehirle birlikte hareket edecek bir siyasi yapılanmayı ortaya çıkartması lazım. Aksi durumlar Dilovası’nın hayrına olacak işler değildir. Bunu Allah için söylemek lazım, bir muhalefet partisinin Dilovası’nda herhangi bir hizmet üretmesi, herhangi bir probleme çözüm getirmesi mümkün değildir. Kaldı ki bugün mesela Dilovası Belediyesi’nin gelirleriyle giderlerini karşılaştırdığınızda personel giderlerinin bütçeye oranı yüzde 46, bu çok yüksek bir oran. İktidar mensubu bir belediye ucu ucuna götürürken, bir muhalefet partisinin başarılı olması ve Dilovası’nın sorunları çözebilmesi kesinlikle imkânsızdır.HAMZA ŞAYİR KARDEŞİMİN BAŞARILI
OLACAĞINA GERÇEKTEN İNANIYORUM
Hamza Şayir’in iki özelliği tebarüz ediyor gördüğüm kadarıyla. Birincisi kendi özel şirketini ‘0’ noktasından kurup başarılı bir noktaya getirmesi, ikincisi de mali kaynağı olumlu, verimli kullanabilme kabiliyetin olması. Bu iki değer konusunda tecrübe sahibi olan bir adam belediye başkanlığı noktasında da başarılı olur. Çünkü belediyecilikte Amerika’yı yeniden keşfedecek değiliz. Yasal bir kurum belediye ve belediyenin iki temel kaynağının iyi idare edilmesi gerekir. Bir tanesi insan kaynağı, öbürü mali kaynak. Mali kaynak dediğimiz milletin parasını hep söyleriz ya tüyü bitmemiş yetimin hakkı, milletin hakkı, kul hakkı, bunu siz yerinde kullanacaksınız, israf etmeyeceksiniz, çarçur etmeyeceksiniz ona buna peşkeş çekmeyeceksiniz. Kişisel ranta dönük birtakım organizasyonlara engel olacaksınız. Yani parayı verimli, ileriye dönük kalıcı yatırımlara dönüştüreceksiniz. Kılı kırka yararcasına dikkatli ve isabetli bir şekilde milletin isteğine yönelik çalışmalara imza atacaksınız. Çalıştırdığınız personelden en fazla faydalanmayı, en yüksek şekilde verim ve randıman almayı bileceksiniz. İnsanla ilişkiler konusunda, insanı yönlendirme, insanı çalıştırma konusunda, insana yetki verme ve sorumluluk verme konusunda bir tecrübeye, ehliyete ve liyakata sahip olmanız lazım. Siz bu iki kaynağı verimli bir şekilde kanalize edebilirseniz, bu konuda ehliyete sahipseniz belediyecilikte başarılı olabilirsiniz. Başarının tek kriteri bu değildir, farklı farklı şeyler de lazım. Hamza Şayir’in ben bu konuda tecrübe sahibi olduğunu ve başarılı olabileceğini düşünüyorum çünkü bu iki kaynak konusunda tecrübesi var. Ahlaklı olacaksınız, dürüst ve adil olacaksınız. İnşallah Hamza kardeşimiz bu özelliklere yeterince sahip bir kardeşimiz, ben onun için başarılı olacağını inanıyorum. Allah yolunu açık etsin.DİLOVASI’NIN SU PROBLEMİ
BENİM DÖNEMİMDE ÇÖZÜLDÜ
Kabul etmek lazım ki 1994 yılına gelindiğinde Türkiye’deki yerel yönetim anlayışı ve belediyecilik aslında S.O.S vermeye başlayan bir durumdaydı. Bütün belediyelerin arkalık olarak kullanıldığı, toplumla ilgisi alakası olmayan anlayışların cari olduğu, hizmet üretemeyen vasat haline gelen belediyecilik ve belediye vardı. Çöp yığınları, kokular, akmayan sular… Dilovası’ndaki tabloda bundan farklı değildi göreve ben geldiğimde 94 yılında su bitmişti biliyor musunuz? Buna inanamazsınız ama on binlere insanın temel ihtiyacı olan su sadece bir kuyudan temin ediliyordu. Öte yandan 1994 yaz mevsimi, Türkiye’nin en kurak, en sıcak yazlarından biriydi. Biz tankerlerle su çekiyor ve vatandaşa dağıtıyorduk. Kısa sürede Ballıkayalar’dan bir tarla satın alarak orada kesum kuyular vurduk 8 kilometre boru döşedik ve Dilovası’nı suya kavuşturduk. Daha sonra ise İSU’nun hattından parasını yatırarak, terfi istasyonu yaparak ve 7 bin tonluk su deposu yaparak, suyu oradan oraya terfi ettirdik. Halen daha bütün Dilovası o su deposundan su ihtiyacını gideriyor. Yine ben belediyeyi devraldığımda Dilovası’nda meskun mahallelerinin yüzde 45’inde su şebekesi yoktu. Biz bunu Allah’a hamd olsun ki 7-8 ayda kökünden çözdük. Daha sonra Yuvacık Barajı’ndan gelen su da eklenince Dilovası’nın su problemi tamamen çözülmüş oldu.94’DE BELEDİYENİN BÜTÇESİ 50 MİLYAR
AMA TOPLAM BORCU 120 MİLYARDAYDI
Demem odur ki 1994 yılında başlayan belediyecilik anlayışı aslında Türkiye’de yerel yönetimlerde beyaz bir devrimdir. Cumhurbaşkanımızın İstanbul’da, diğer büyüklerimizin başka yerde, bizlerin Dilovası’nda, Gebze’de, Çayırova’da diğer arkadaşlarımızın imkansızlıklara ve siyasi baskılara rağmen yaptığımız hizmetler Allah’a hamd olsun halen daha konuşuluyor. Dilovası’nda sanayi bölgesinde imar uygulaması yapmış ilk ve tek belediye başkanıyım. Ben şu anda organize sanayi bölgesi olmuş eski sanayi bölgesinde Dilovası Belediyesi’nin tüzel kişiliğine 75 dönüm yer kazandırdım. Lakin benden sonra gelen arkadaş bu yerlerin birçoğunu haraç mezat sattı maalesef. Ben kendimi övmek için söylemiyorum ama Erbakan Hoca siz derdi pireden yağ, tekerden süt çıkartacaksınız. Hakikatten bizim tüm arkadaşlar bu azimle, bu gayretle hareket etti. Biz bir şeyi eksik bıraktığımızda uyuyamazdık. 94’de belediyenin bütçesi 51 milyardı ama 120 milyar borcu bulunuyordu. Biz Allah’a hamd olsun belediyenin borcunu 9 ayda bitirdik.O İTTİFAK DİLOVASI’NA HERHANGİ
BİR HAYIRLI HİZMET ÜRETEMEZ
Son olarak şunu söyleyeyim. Dilovası halkına haddim olmayarak bir dileğimi anlatmak istiyorum. Deminden beri saydığımız problemleri çözecek bir şehir ortaya çıkartmak için mutlaka oyumuzu bu problemleri çözmeye aday partiye ve ekibe vermemiz gerekir. Eğer bu problemleri çözebilecek kapasiteden uzak, yoksun bir şeye oyumuzu verirsek, Dilovası için dönüm noktası olan bu seçimler bize 10 yıllar kaybettirebilir. Bu Hasan, Hüseyin meselesinden, şu parti bu parti meselesinden azade bir durumdur. Dilovası’nın bizzat o şehri ve şehrin kendisini, içinde yaşayan insanları ilgilendiren bir hadisedir. Onun için bütün Dilovası’nda ikamet eden seçmenlerin böyle düşünmesinde ve ona göre oyunu kullanmasında büyük fayda vardır. Bir de sadece hizmet değil de sadece intikam alma, başkalarının sahip olduğu koltukları, masaları elde edip orada oturmak gayesiyle hareket eden siyasi yapılanmalara da geçit vermemek lazım. Ben o ittifakın mesela Dilovası’na herhangi bir hayırlı hizmet üreteceğine inanmıyorum. Birbirinden tamamen farklı görüşleri, başkanlıkları, insana ve paraya bakışları tamamen birbirinden farklı olan 4 yapı Dilovası’nda Allah muhafaza iktidara gelirse zaten kendi aralarında bir iç kargaşa bir güç kavgası yaşayacaklardır. Bu da Dilovası’nın yarınlarını kaybetmesi demektir. Zaten Dilovası’nın yarınlarında neler yapılacağına ilişkin düşünülmüş ciddi bir şeyleri de yok.DİLOVASI’NDA KİŞİLER DEĞİL,
DİLOVASI’NIN ASLI ÖNEMLİDİR
Tamamen AK Parti karşıtlı bir zorlaması var. İki 17 yıldır iktidara gelememiş, iktidarın nimetlerinden faydalanamamış kişisel, şahsi beklentilerin köpürttüğü bir intikam dalgasıdır. Bunun Dilovası’na, siyasete, belediyeye hiçbir faydası olmayacaktır. Bunların konuşulması yerine Dilovası’nı müzmin problemlerinden nasıl kurtarabiliriz onları konuşmak gerek. Herkes birtakım projeler öne sürüyor ama proje demek para demektir. Kaynağı belli olmayan projenin bence hiçbir anlamı yoktur. Bu proje şu kaynağı da şu demek bence asıl aranması gereken gerçekliliktir. Dilovası’nda kişiler değil, Dilovası önemlidir. Buna ben de dahilim, öyle olmasa 2009, 2014, 2019 ben bütün belediye başkanlarının arkasında durup onları destekleyen onlara yardım eden bir pozisyonda olmazdım. Ben burada topluma bir fayda görüyorum. Tabi ki daha kişisel bir şekilde hareket etseydim belki başka şeyler düşünebilirdim. Mantık ben değil, Dilovası’dır. Siyasette de hep en önde ben önde olursam varım ben yoksam tufan anlayışını yıkmak için bunu yapıyorum. Ben bir başkaları da önde olunca da hayırlı işler yapabilirim ve yapıyorum. Yapılmasına vesile olmaya çalışıyorum. Bu da yaşadığımız bulunduğumuz, kente faydalı olmak içindir. Hayırlı bir iş yapmak içindir. Yaptığımız şey mutlaka hayırlı olmayabiliyor çoğu zaman. Bunu da kabul edelim ama niyetimiz hayırlı ve bu niyetle, bu yüzden bu arkadaşlarımı destekliyorum. Arkalarında duruyorum ve toplumu sirkülase ediyorum.
BUGÜNDE AYNI İŞTE TEK SEBEBİ
Dilovası gerçekten Kocaeli’nin önemli bir noktasında yer almakta. Tabi önce sanayi kurulmuş, sonra Anadolu’da gariban insanlar iş buluruz diye gelip fabrikaların bulunduğu yere gecekondular yapmış. Dilovası aslında Çerkeşli ve Muallimköy sınırları içinde iki mahalleden oluşmuş daha sonra belediye olmuş bir yer. Bir belde üç tane köy bağlanarak nispeten sınırlarını, mücavir alanlarını genişleten bir ilçe oldu. Ama maalesef Dilovası sanayinin etkilerinden kendisini tam olarak kurtaramadı. Dilovası, mesela benim belediye başkanlığım dönemimde 40 binlerde nüfusu varken Çayırova’nın 18 bindi, bugüne geldiğimizde Çayırova 150 binlere kadar yaklaşmış Dilovası ancak 50 bin bandına kadar ilerlemiş olduğunu görüyoruz. Şehirler de canlı organizmalar gibidir, onlar da diyelim ki nefes alma, hayatlarını idame ettirecek şeylere ihtiyaç duyarlar. Dilovası bu çevresel ve ekolojik sorunlarını rehabilite edemediği için büyüyemiyor. Dilovası’nın ilçe olduktan sonra, büyüme alanı Bağdat Caddesi aksı üzerinden Tavşancıl’daki boş alanlarla mümkün olabilirdi. Ama o tepeye getirdiler Kömürcüler’i koydular, Dilovası’nın büyüyememe problemini daha da kangrenleştiren, müzmin hale getiren bir durum ortaya çıktı. Bu aynı zamanda Dilovası’nın en hakim rüzgarlarını kesen bir yere kurulmuş. Dolayısıyla Dilovası bundan dolayı büyüyemiyor.DİLOVASI BÜYÜMEDEN SORUNLARINI
ÇÖZMESİ İMKANSIZ GİBİ GÖRÜNÜYOR
Dilovası aslında büyükşehirden ve mevcut belediyeden gerçekten güzel hizmetler aldı. Ama büyüyemediği ve kendini büyütemediğinden insanların gözünde sanki hiç gelişmemiş gibi gözüküyor. Aynı sokakları caddeleri görünce, siz oraları altın ve gümüşle de kaplasanız sıradanlaşıyor. Vatandaş aynı şeylerden kanıksıyor, alışkanlık haline geliyor. Hâlbuki komşu ilçelerimizde yılda bir iki tane cadde açılıyor, bu da şehirde farklılık yaratıyor. Dilovası’nda ise yerleşim alanları büyümeyince gelişmiyor anlayışı doğuyor. Dilovası’nın başka bir takım eksikliği vardır ancak en büyük problemi büyüyememesidir. Dilovası’nı büyütmemiz gerek, siyasetin, idarenin, yeni yönetimin bir an evvel ne yapıp edip Dilovası için çareler üretmesi gerek. Siyaset mümkün olanı yapma sanatıdır ve aynı zamanda siyaset sonuç alma işidir. Bir iş yapıp faydalı iş elde edemiyorsanız o zaman bakış açısını ve metodunu gözden geçirmeniz gerekir. Einstein’ın bir sözü var; “Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçları beklemek deliliktir” Biz de siyasetçiler ve idareciler olarak her seferinde sanki bir şeyleri yeniymiş gibi gösterip eskinin tekrarını yapmamalıyız.TEK ÇARE ÜÇLÜ OLSUN
GÜÇLÜ OLSUN ANLAYIŞI
Gerçekçi olalım ki demin bahsettiğimiz Dilovası’nın müzminleşmiş büyüyememe, kendisini rehabilite edememe sorununu sadece yerel yönetim imkânlarıyla yetkileriyle gücüyle bertaraf etmek, çözmek mümkün değil. Buna hem merkezi hükümetin hem de büyükşehrin mutlak desteğini almak lazım. Onlar olmadan siz allame-i cihan da olsanız, Dilovası’nın bu kronikleşmiş problemlerini aşamazsınız. Evet, yöneticilerin ehliyet ve liyakat sahibi olması, dürüst olması, adil olması önemli bir şeydir ancak bununla birlikte bir problemi çözmenin maddi imkanından mahrumsanız, sizin dürüst olmanız, adil olmanız o problemi ortadan kaldırmaz. Böyle bakınca Dilovası’nın probleminin çözümünü yine 2009’dan beri söylenen üçlü olsun güçlü olsun anlayışında aramak lazım. Ben bazen Dilovası’nda tarafsız bir gözle baktığımda gerçekten de böyle bir şeye ihtiyaç olduğunu teslim ve kabul ediyorum. Çünkü Dilovası sadece kendi ürettiği problemlerle karşı karşıya kalan bir ilçe değil. Siz bu problemleri kendi imkanlarınızla nasıl çözeceksiniz. Buna imkan ve ihtimal var mı yok. O halde bence Dilovası’ndaki insanlar yine bir takım eleştirilerine ve itirazlarına rağmen merkezi hükümet ve büyükşehirle birlikte hareket edecek bir siyasi yapılanmayı ortaya çıkartması lazım. Aksi durumlar Dilovası’nın hayrına olacak işler değildir. Bunu Allah için söylemek lazım, bir muhalefet partisinin Dilovası’nda herhangi bir hizmet üretmesi, herhangi bir probleme çözüm getirmesi mümkün değildir. Kaldı ki bugün mesela Dilovası Belediyesi’nin gelirleriyle giderlerini karşılaştırdığınızda personel giderlerinin bütçeye oranı yüzde 46, bu çok yüksek bir oran. İktidar mensubu bir belediye ucu ucuna götürürken, bir muhalefet partisinin başarılı olması ve Dilovası’nın sorunları çözebilmesi kesinlikle imkânsızdır.HAMZA ŞAYİR KARDEŞİMİN BAŞARILI
OLACAĞINA GERÇEKTEN İNANIYORUM
Hamza Şayir’in iki özelliği tebarüz ediyor gördüğüm kadarıyla. Birincisi kendi özel şirketini ‘0’ noktasından kurup başarılı bir noktaya getirmesi, ikincisi de mali kaynağı olumlu, verimli kullanabilme kabiliyetin olması. Bu iki değer konusunda tecrübe sahibi olan bir adam belediye başkanlığı noktasında da başarılı olur. Çünkü belediyecilikte Amerika’yı yeniden keşfedecek değiliz. Yasal bir kurum belediye ve belediyenin iki temel kaynağının iyi idare edilmesi gerekir. Bir tanesi insan kaynağı, öbürü mali kaynak. Mali kaynak dediğimiz milletin parasını hep söyleriz ya tüyü bitmemiş yetimin hakkı, milletin hakkı, kul hakkı, bunu siz yerinde kullanacaksınız, israf etmeyeceksiniz, çarçur etmeyeceksiniz ona buna peşkeş çekmeyeceksiniz. Kişisel ranta dönük birtakım organizasyonlara engel olacaksınız. Yani parayı verimli, ileriye dönük kalıcı yatırımlara dönüştüreceksiniz. Kılı kırka yararcasına dikkatli ve isabetli bir şekilde milletin isteğine yönelik çalışmalara imza atacaksınız. Çalıştırdığınız personelden en fazla faydalanmayı, en yüksek şekilde verim ve randıman almayı bileceksiniz. İnsanla ilişkiler konusunda, insanı yönlendirme, insanı çalıştırma konusunda, insana yetki verme ve sorumluluk verme konusunda bir tecrübeye, ehliyete ve liyakata sahip olmanız lazım. Siz bu iki kaynağı verimli bir şekilde kanalize edebilirseniz, bu konuda ehliyete sahipseniz belediyecilikte başarılı olabilirsiniz. Başarının tek kriteri bu değildir, farklı farklı şeyler de lazım. Hamza Şayir’in ben bu konuda tecrübe sahibi olduğunu ve başarılı olabileceğini düşünüyorum çünkü bu iki kaynak konusunda tecrübesi var. Ahlaklı olacaksınız, dürüst ve adil olacaksınız. İnşallah Hamza kardeşimiz bu özelliklere yeterince sahip bir kardeşimiz, ben onun için başarılı olacağını inanıyorum. Allah yolunu açık etsin.DİLOVASI’NIN SU PROBLEMİ
BENİM DÖNEMİMDE ÇÖZÜLDÜ
Kabul etmek lazım ki 1994 yılına gelindiğinde Türkiye’deki yerel yönetim anlayışı ve belediyecilik aslında S.O.S vermeye başlayan bir durumdaydı. Bütün belediyelerin arkalık olarak kullanıldığı, toplumla ilgisi alakası olmayan anlayışların cari olduğu, hizmet üretemeyen vasat haline gelen belediyecilik ve belediye vardı. Çöp yığınları, kokular, akmayan sular… Dilovası’ndaki tabloda bundan farklı değildi göreve ben geldiğimde 94 yılında su bitmişti biliyor musunuz? Buna inanamazsınız ama on binlere insanın temel ihtiyacı olan su sadece bir kuyudan temin ediliyordu. Öte yandan 1994 yaz mevsimi, Türkiye’nin en kurak, en sıcak yazlarından biriydi. Biz tankerlerle su çekiyor ve vatandaşa dağıtıyorduk. Kısa sürede Ballıkayalar’dan bir tarla satın alarak orada kesum kuyular vurduk 8 kilometre boru döşedik ve Dilovası’nı suya kavuşturduk. Daha sonra ise İSU’nun hattından parasını yatırarak, terfi istasyonu yaparak ve 7 bin tonluk su deposu yaparak, suyu oradan oraya terfi ettirdik. Halen daha bütün Dilovası o su deposundan su ihtiyacını gideriyor. Yine ben belediyeyi devraldığımda Dilovası’nda meskun mahallelerinin yüzde 45’inde su şebekesi yoktu. Biz bunu Allah’a hamd olsun ki 7-8 ayda kökünden çözdük. Daha sonra Yuvacık Barajı’ndan gelen su da eklenince Dilovası’nın su problemi tamamen çözülmüş oldu.94’DE BELEDİYENİN BÜTÇESİ 50 MİLYAR
AMA TOPLAM BORCU 120 MİLYARDAYDI
Demem odur ki 1994 yılında başlayan belediyecilik anlayışı aslında Türkiye’de yerel yönetimlerde beyaz bir devrimdir. Cumhurbaşkanımızın İstanbul’da, diğer büyüklerimizin başka yerde, bizlerin Dilovası’nda, Gebze’de, Çayırova’da diğer arkadaşlarımızın imkansızlıklara ve siyasi baskılara rağmen yaptığımız hizmetler Allah’a hamd olsun halen daha konuşuluyor. Dilovası’nda sanayi bölgesinde imar uygulaması yapmış ilk ve tek belediye başkanıyım. Ben şu anda organize sanayi bölgesi olmuş eski sanayi bölgesinde Dilovası Belediyesi’nin tüzel kişiliğine 75 dönüm yer kazandırdım. Lakin benden sonra gelen arkadaş bu yerlerin birçoğunu haraç mezat sattı maalesef. Ben kendimi övmek için söylemiyorum ama Erbakan Hoca siz derdi pireden yağ, tekerden süt çıkartacaksınız. Hakikatten bizim tüm arkadaşlar bu azimle, bu gayretle hareket etti. Biz bir şeyi eksik bıraktığımızda uyuyamazdık. 94’de belediyenin bütçesi 51 milyardı ama 120 milyar borcu bulunuyordu. Biz Allah’a hamd olsun belediyenin borcunu 9 ayda bitirdik.O İTTİFAK DİLOVASI’NA HERHANGİ
BİR HAYIRLI HİZMET ÜRETEMEZ
Son olarak şunu söyleyeyim. Dilovası halkına haddim olmayarak bir dileğimi anlatmak istiyorum. Deminden beri saydığımız problemleri çözecek bir şehir ortaya çıkartmak için mutlaka oyumuzu bu problemleri çözmeye aday partiye ve ekibe vermemiz gerekir. Eğer bu problemleri çözebilecek kapasiteden uzak, yoksun bir şeye oyumuzu verirsek, Dilovası için dönüm noktası olan bu seçimler bize 10 yıllar kaybettirebilir. Bu Hasan, Hüseyin meselesinden, şu parti bu parti meselesinden azade bir durumdur. Dilovası’nın bizzat o şehri ve şehrin kendisini, içinde yaşayan insanları ilgilendiren bir hadisedir. Onun için bütün Dilovası’nda ikamet eden seçmenlerin böyle düşünmesinde ve ona göre oyunu kullanmasında büyük fayda vardır. Bir de sadece hizmet değil de sadece intikam alma, başkalarının sahip olduğu koltukları, masaları elde edip orada oturmak gayesiyle hareket eden siyasi yapılanmalara da geçit vermemek lazım. Ben o ittifakın mesela Dilovası’na herhangi bir hayırlı hizmet üreteceğine inanmıyorum. Birbirinden tamamen farklı görüşleri, başkanlıkları, insana ve paraya bakışları tamamen birbirinden farklı olan 4 yapı Dilovası’nda Allah muhafaza iktidara gelirse zaten kendi aralarında bir iç kargaşa bir güç kavgası yaşayacaklardır. Bu da Dilovası’nın yarınlarını kaybetmesi demektir. Zaten Dilovası’nın yarınlarında neler yapılacağına ilişkin düşünülmüş ciddi bir şeyleri de yok.DİLOVASI’NDA KİŞİLER DEĞİL,
DİLOVASI’NIN ASLI ÖNEMLİDİR
Tamamen AK Parti karşıtlı bir zorlaması var. İki 17 yıldır iktidara gelememiş, iktidarın nimetlerinden faydalanamamış kişisel, şahsi beklentilerin köpürttüğü bir intikam dalgasıdır. Bunun Dilovası’na, siyasete, belediyeye hiçbir faydası olmayacaktır. Bunların konuşulması yerine Dilovası’nı müzmin problemlerinden nasıl kurtarabiliriz onları konuşmak gerek. Herkes birtakım projeler öne sürüyor ama proje demek para demektir. Kaynağı belli olmayan projenin bence hiçbir anlamı yoktur. Bu proje şu kaynağı da şu demek bence asıl aranması gereken gerçekliliktir. Dilovası’nda kişiler değil, Dilovası önemlidir. Buna ben de dahilim, öyle olmasa 2009, 2014, 2019 ben bütün belediye başkanlarının arkasında durup onları destekleyen onlara yardım eden bir pozisyonda olmazdım. Ben burada topluma bir fayda görüyorum. Tabi ki daha kişisel bir şekilde hareket etseydim belki başka şeyler düşünebilirdim. Mantık ben değil, Dilovası’dır. Siyasette de hep en önde ben önde olursam varım ben yoksam tufan anlayışını yıkmak için bunu yapıyorum. Ben bir başkaları da önde olunca da hayırlı işler yapabilirim ve yapıyorum. Yapılmasına vesile olmaya çalışıyorum. Bu da yaşadığımız bulunduğumuz, kente faydalı olmak içindir. Hayırlı bir iş yapmak içindir. Yaptığımız şey mutlaka hayırlı olmayabiliyor çoğu zaman. Bunu da kabul edelim ama niyetimiz hayırlı ve bu niyetle, bu yüzden bu arkadaşlarımı destekliyorum. Arkalarında duruyorum ve toplumu sirkülase ediyorum.