“Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu- IV’’nun 2. gününün Çoban Mustafa Paşa Salonu’nda 2. oturuma Prof. Dr. Feridun Emecen başkanlık etti. Salondaki günün 2. oturumunda Kenan Ziya Taş(Balıkesir Üniversitesi) ‘’Çoban Mustafa Paşa’nın Eşi Yavuz Sultan Selim’in Hangi Kızı?’’, Prof. Dr. Yasin Fahjan(Gebze Teknik Üniversitesi)- Yrd. Doç. Dr. Ferhat Pakdamar(Gebze Teknik Üniversitesi), Dr. Muhammed Çelebi(Gebze Teknik Üniversitesi) ‘’Osmanlı Vakıf Medeniyetinde Gebze Çoban Mustafa Paşa Camii ve İmareti Vakfiyesi’’, Mustafa Keskin(Erciyes Üniversitesi) ‘’Hasenatı Seyyiatına Galip Bir Osmanlı Devlet Adamı: Gazi Çoban Mustafa Paşa’’, Zübeyde Cihan Özsayıner(Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi) ‘’İstanbul Müzelerinde Bulunan Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesine Ait Eserler’’ konulu tebliğleri yaptı.MISIR VALİLİĞİ YAPTI
‘’Çoban Mustafa Paşa’nın Eşi Yavuz Sultan Selim’in Hangi Kızı?’’ konulu sunumunda Prof. Dr. Taş, ‘’Çoban Mustafa Paşa, Yavuz Sultan Selim (1512-1520) ve Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) dönemlerinin ileri gelen devlet adamlarındadır. Yeniçeri Ocağı’nda başlayan devlet hizmeti Kapıcıbaşı ve Rumeli beylerbeyliği ile sürmüş ve Yavuz Selim tarafından üçüncü, Kanuni tarafından da ikinci vezirliğe yükseltilmiştir. Bu görevleri esnasında meşhur Çaldıran (1514), Belgrad (1521) ve Rodos (1522) seferlerine katılmıştır. Hayır Bey’in yerine Mısır valiliğine atanmıştır’’ bilgisini verdi.YAVUZ SULTAN SELİM’İN KIZIYLA EVLENDİ
Prof. Dr. Taş sözlerine şöyle devam etti; ‘’Osmanlı devlet hayatında gördüğümüz güvenilir ve kabiliyetli devlet adamlarının istihdamında hem onların bu özelliklerin istifade hem de daha çabuk yükselmelerini temin etmek maksadıyla hanedâna damat yapma uygulamasını Çoban Mustafa Paşa’da görüyoruz. Böylece hanedândan kız alarak damat unvanı ile de anılır olmuştur. Çoban Mustafa Paşa’ya eş olan kadın Yavuz Sultan Selim’in kızıdır. Ancak bu kişinin kimliği ve adı konusunda dönemin kaynakları yeterli ve doyurucu bilgi vermezler. Bu sebeple gerek kaynaklar gerekse mevcut kaynaklardan istifade ile ortaya konulan araştırmalarda eş olan kişinin adında bir kesinlik ve kararlılık yoktur. İsimler ya belirsizdir ya da karıştırılmıştır.’’ÇOBAN MUSTAFA PAŞA CAMİİ VE İMARET VAKFİYESİ
‘’Osmanlı Vakıf Medeniyetinde Gebze Çoban Mustafa Paşa Camii ve İmareti Vakfiyesi’’ konusunda tebliği yrd. Doç. Dr. Pakdamar gerçekleştirdi. Yrd. Doç. Dr. Pakdamar, ‘’Osmanlı İmparatorluğu’nun şehirlere damgasını vuran medeniyet sentezinin yüzyıllar boyunca maddede şekil bulmuş en mücessem hali hiç şüphe yok ki Osmanlı vakıflarının geride bıraktığı eserler olarak başta şehirlerin kuruluşunda, siluet ve mimarisinin oluşumunda ancak daha önemli ve sürdürülebilir bir alan olarak sosyal hayatın hemen tamamına nüfuz eden bir gelişmenin temel taşıyıcısı oldu. Bir mülkü kamu yararına ebedî olarak tahsis etmek anlamında kullanılan bir terim olan vakıf/vakfetme sistemi, şahsî gayretlere terettüp eden mal ve imkânın gönüllük esasıyla müesses kurumlar vasıtasıyla paylaşılmasını öngören hukukî ve sosyal bir sistem olarak Osmanlı toplumunda harikulade bir seviye kazandı. Osmanlı vakıf medeniyetinde her türlü hırs ve tamahtan uzak bir şekilde, şahsi servetler ahali lehinde kullanıma sunuldu ve “fî sebilillâh” esasına dönüştürüldü’’ dedi.BİR KİŞİ VAKIF EVDE DOĞAR, VAKIF EVDE BÜYÜR
Yrd. Doç. Dr. Pakdamar, sunumunu şu sözlerle tamamladı; ‘’Osmanlı İmparatorluğu’nun küçük veya büyük hemen her yerleşmesinde önemli bir rol üstlenen vakıflar, şehir yerleşmelerinde daha fazla gelişti ve bu dönemde gerçekleştirilen faaliyetler açısından ön plana çıktı. Çeşitli hizmet alanlarının genişlemesinin en mühim sebebi işte bu vakıf sitemidir ki; cami, medrese, kütüphane, zaviye, hastane, han, çeşmeler, sebiller, imaretler, su getirme ve bu tesislerin bakımı, hatta bazen mezarlıklar ve bunlara benzer pek çok hizmet vakıf kanalıyla yapıldı. Osmanlı İmparatorluğu için; “Bir kişi vakıf bir evde doğar; vakıf bir beşikte uyur; vakıf mallarından yer ve içer, vakıf kitaplarından okur; bir vakıf mektebinde müderrislik yapar; maaşını vakıf idaresinden alır ve vefat ettiği zaman vakıf bir tabuta konulup, vakıf bir mezarlığa gömülürdü.” sözü, vakıfların kazandığı bu muazzam seviyenin ehemmiyetini vurgulamak için gayet yerinde olarak kullanılır.’’TÜRK-İSLAM MEDENİYETİNE KATKILARI
Prof. Dr. Mustafa Keskin, ‘’Hasenatı Seyyiatına Galip Bir Osmanlı Devlet Adamı: Gazi Çoban Mustafa Paşa’’ konulu tebliğinde, ‘’Gazi Çoban Mustafa Paşa, Yavuz Sultan Selim Han’ın son ve Kanuni Sultan Süleyman Han’ın ilk veziriazamı olan Pîrî Mehmed Paşa’nın mensûbâtından, O’na damat olmakla belli başlı adamlarından biri olmuştur. Bosnalı olduğuna bakılırsa, Bosna’nın fethi sırasında veya fethedildikten sonra devşirildiği anlaşılabilir. Devşirilenlerin, tabi tutuldukları eğitim-öğretim sonucunda, geçmişleriyle hiçbir münasebetlerinin kalmadığı bilinen hakikatlerdendir. Hukuk-ı İslâmiyye’ye göre, Gayrimüslim iken “şerefü’l-İslam ile müşerref olan” kimse önceki amellerinden sorumsuz ve günahlarından arınmış “kardeşimiz” olmaktadır. Ayrıca hangi milliyete mensup olursa olsun, Müslüman olan birisi/birileri için “Türk oldu” denilmiyor mu? Binaenaleyh Boşnak kökenli Çoban Mustafa Paşa ve emsalinin “Devlet-i Aliyye-i Osmaniye”ye hizmetkâr oldukları, vakfettikleri abidevi eserlerle Türk-İslam medeniyetine katkıda bulundukları, her zaman rahmetle ve hürmetle anılmayı hak ettikleri bedihi hakikatlerdendir. Bosnalı, merhum Gazi Çoban Mustafa Paşa’nın, Selçuklular zamanında kullanılan bir sıfatla “Ebu’l Hayrat” yani iyilikler, güzel ve yararlı işlerin sahibi olduğundan şüphe yoktur. Kendisine tevcih edilen, “Gazi” unvanı bile, O’nun ibrası için yeter de artar bile’’ ifadesini kullandı.TOPKAPI SARAYI MÜZESİNDE SERGİLENİYOR
Oturumun son konuşmacısı olan Özsayıner, ‘’İstanbul Müzelerinde Bulunan Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesine Ait Eserler’’ konulu bir sunum yaptı. Özsayıner, ‘’Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin banisi, yaygın lakabıyla “Çoban” olarak tanınan Vezir Mustafa Paşa’dır. Cami, Medrese, Türbe, Kütüphane, Hankah, Tabhane, İmaret ve Kervansaray’dan oluşan bir menzil külliyesi olarak H. 930 /M. 1523 tarihinde inşa edilmiştir. Külliyenin mimarı tartışmalıdır. Kaynaklarda mimar olarak Acem Ali ve Mimar Sinan isimleri zikredilmektedir. Çoban Mustafa Paşa, Yavuz Sultan Selim zamanında Mısır’da vali iken, bu cami için getirdiği değerli eşyalar arasında bulunan, üzerinde Sultan Konsûh Gûrî ismi yazılı, bir tunç fener ile vakfiyesinde kütüphanede olduğu belirtilen, farklı konu ve içerikte toplam 165 el yazması kitap bulunmaktaydı. İstanbul’da Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan Türk ve İslam Eserleri Müzesi (Evkaf-ı İslamiyye Müzesi)’nin eski yazılı ilk müze defterleri incelendiğinde Gebze Çoban Mustafa Paşa Camisi’nden gelen eserlerin (Tunç Fener, El Yazması Kitaplar, Kitap kalıbı, Levhalar, Hilye) kayıtlarının bulunduğu görülmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda, İstanbul’da bulunan Topkapı Sarayı Müzesi’nde, Gebze Çoban Mustafa Paşa Camisi’nden getirilmiş, bir Cam Kandil (XVI.-XVII. yüzyıl) olduğu da tespit edilmiştir’’ açıklamasına yer verdi.
‘’Çoban Mustafa Paşa’nın Eşi Yavuz Sultan Selim’in Hangi Kızı?’’ konulu sunumunda Prof. Dr. Taş, ‘’Çoban Mustafa Paşa, Yavuz Sultan Selim (1512-1520) ve Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) dönemlerinin ileri gelen devlet adamlarındadır. Yeniçeri Ocağı’nda başlayan devlet hizmeti Kapıcıbaşı ve Rumeli beylerbeyliği ile sürmüş ve Yavuz Selim tarafından üçüncü, Kanuni tarafından da ikinci vezirliğe yükseltilmiştir. Bu görevleri esnasında meşhur Çaldıran (1514), Belgrad (1521) ve Rodos (1522) seferlerine katılmıştır. Hayır Bey’in yerine Mısır valiliğine atanmıştır’’ bilgisini verdi.YAVUZ SULTAN SELİM’İN KIZIYLA EVLENDİ
Prof. Dr. Taş sözlerine şöyle devam etti; ‘’Osmanlı devlet hayatında gördüğümüz güvenilir ve kabiliyetli devlet adamlarının istihdamında hem onların bu özelliklerin istifade hem de daha çabuk yükselmelerini temin etmek maksadıyla hanedâna damat yapma uygulamasını Çoban Mustafa Paşa’da görüyoruz. Böylece hanedândan kız alarak damat unvanı ile de anılır olmuştur. Çoban Mustafa Paşa’ya eş olan kadın Yavuz Sultan Selim’in kızıdır. Ancak bu kişinin kimliği ve adı konusunda dönemin kaynakları yeterli ve doyurucu bilgi vermezler. Bu sebeple gerek kaynaklar gerekse mevcut kaynaklardan istifade ile ortaya konulan araştırmalarda eş olan kişinin adında bir kesinlik ve kararlılık yoktur. İsimler ya belirsizdir ya da karıştırılmıştır.’’ÇOBAN MUSTAFA PAŞA CAMİİ VE İMARET VAKFİYESİ
‘’Osmanlı Vakıf Medeniyetinde Gebze Çoban Mustafa Paşa Camii ve İmareti Vakfiyesi’’ konusunda tebliği yrd. Doç. Dr. Pakdamar gerçekleştirdi. Yrd. Doç. Dr. Pakdamar, ‘’Osmanlı İmparatorluğu’nun şehirlere damgasını vuran medeniyet sentezinin yüzyıllar boyunca maddede şekil bulmuş en mücessem hali hiç şüphe yok ki Osmanlı vakıflarının geride bıraktığı eserler olarak başta şehirlerin kuruluşunda, siluet ve mimarisinin oluşumunda ancak daha önemli ve sürdürülebilir bir alan olarak sosyal hayatın hemen tamamına nüfuz eden bir gelişmenin temel taşıyıcısı oldu. Bir mülkü kamu yararına ebedî olarak tahsis etmek anlamında kullanılan bir terim olan vakıf/vakfetme sistemi, şahsî gayretlere terettüp eden mal ve imkânın gönüllük esasıyla müesses kurumlar vasıtasıyla paylaşılmasını öngören hukukî ve sosyal bir sistem olarak Osmanlı toplumunda harikulade bir seviye kazandı. Osmanlı vakıf medeniyetinde her türlü hırs ve tamahtan uzak bir şekilde, şahsi servetler ahali lehinde kullanıma sunuldu ve “fî sebilillâh” esasına dönüştürüldü’’ dedi.BİR KİŞİ VAKIF EVDE DOĞAR, VAKIF EVDE BÜYÜR
Yrd. Doç. Dr. Pakdamar, sunumunu şu sözlerle tamamladı; ‘’Osmanlı İmparatorluğu’nun küçük veya büyük hemen her yerleşmesinde önemli bir rol üstlenen vakıflar, şehir yerleşmelerinde daha fazla gelişti ve bu dönemde gerçekleştirilen faaliyetler açısından ön plana çıktı. Çeşitli hizmet alanlarının genişlemesinin en mühim sebebi işte bu vakıf sitemidir ki; cami, medrese, kütüphane, zaviye, hastane, han, çeşmeler, sebiller, imaretler, su getirme ve bu tesislerin bakımı, hatta bazen mezarlıklar ve bunlara benzer pek çok hizmet vakıf kanalıyla yapıldı. Osmanlı İmparatorluğu için; “Bir kişi vakıf bir evde doğar; vakıf bir beşikte uyur; vakıf mallarından yer ve içer, vakıf kitaplarından okur; bir vakıf mektebinde müderrislik yapar; maaşını vakıf idaresinden alır ve vefat ettiği zaman vakıf bir tabuta konulup, vakıf bir mezarlığa gömülürdü.” sözü, vakıfların kazandığı bu muazzam seviyenin ehemmiyetini vurgulamak için gayet yerinde olarak kullanılır.’’TÜRK-İSLAM MEDENİYETİNE KATKILARI
Prof. Dr. Mustafa Keskin, ‘’Hasenatı Seyyiatına Galip Bir Osmanlı Devlet Adamı: Gazi Çoban Mustafa Paşa’’ konulu tebliğinde, ‘’Gazi Çoban Mustafa Paşa, Yavuz Sultan Selim Han’ın son ve Kanuni Sultan Süleyman Han’ın ilk veziriazamı olan Pîrî Mehmed Paşa’nın mensûbâtından, O’na damat olmakla belli başlı adamlarından biri olmuştur. Bosnalı olduğuna bakılırsa, Bosna’nın fethi sırasında veya fethedildikten sonra devşirildiği anlaşılabilir. Devşirilenlerin, tabi tutuldukları eğitim-öğretim sonucunda, geçmişleriyle hiçbir münasebetlerinin kalmadığı bilinen hakikatlerdendir. Hukuk-ı İslâmiyye’ye göre, Gayrimüslim iken “şerefü’l-İslam ile müşerref olan” kimse önceki amellerinden sorumsuz ve günahlarından arınmış “kardeşimiz” olmaktadır. Ayrıca hangi milliyete mensup olursa olsun, Müslüman olan birisi/birileri için “Türk oldu” denilmiyor mu? Binaenaleyh Boşnak kökenli Çoban Mustafa Paşa ve emsalinin “Devlet-i Aliyye-i Osmaniye”ye hizmetkâr oldukları, vakfettikleri abidevi eserlerle Türk-İslam medeniyetine katkıda bulundukları, her zaman rahmetle ve hürmetle anılmayı hak ettikleri bedihi hakikatlerdendir. Bosnalı, merhum Gazi Çoban Mustafa Paşa’nın, Selçuklular zamanında kullanılan bir sıfatla “Ebu’l Hayrat” yani iyilikler, güzel ve yararlı işlerin sahibi olduğundan şüphe yoktur. Kendisine tevcih edilen, “Gazi” unvanı bile, O’nun ibrası için yeter de artar bile’’ ifadesini kullandı.TOPKAPI SARAYI MÜZESİNDE SERGİLENİYOR
Oturumun son konuşmacısı olan Özsayıner, ‘’İstanbul Müzelerinde Bulunan Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesine Ait Eserler’’ konulu bir sunum yaptı. Özsayıner, ‘’Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin banisi, yaygın lakabıyla “Çoban” olarak tanınan Vezir Mustafa Paşa’dır. Cami, Medrese, Türbe, Kütüphane, Hankah, Tabhane, İmaret ve Kervansaray’dan oluşan bir menzil külliyesi olarak H. 930 /M. 1523 tarihinde inşa edilmiştir. Külliyenin mimarı tartışmalıdır. Kaynaklarda mimar olarak Acem Ali ve Mimar Sinan isimleri zikredilmektedir. Çoban Mustafa Paşa, Yavuz Sultan Selim zamanında Mısır’da vali iken, bu cami için getirdiği değerli eşyalar arasında bulunan, üzerinde Sultan Konsûh Gûrî ismi yazılı, bir tunç fener ile vakfiyesinde kütüphanede olduğu belirtilen, farklı konu ve içerikte toplam 165 el yazması kitap bulunmaktaydı. İstanbul’da Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan Türk ve İslam Eserleri Müzesi (Evkaf-ı İslamiyye Müzesi)’nin eski yazılı ilk müze defterleri incelendiğinde Gebze Çoban Mustafa Paşa Camisi’nden gelen eserlerin (Tunç Fener, El Yazması Kitaplar, Kitap kalıbı, Levhalar, Hilye) kayıtlarının bulunduğu görülmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda, İstanbul’da bulunan Topkapı Sarayı Müzesi’nde, Gebze Çoban Mustafa Paşa Camisi’nden getirilmiş, bir Cam Kandil (XVI.-XVII. yüzyıl) olduğu da tespit edilmiştir’’ açıklamasına yer verdi.