Ülkemizin aktif fay hatları üzerinde yer aldığı ve bir deprem ülkesi olduğu herkesin malumu.
Geçtiğimiz haftalarda İstanbul Silivri’de yaşanan deprem ise hepimize bir gerçeği tekrar hatırlattı; ‘Depreme hazır değiliz’
Silivri’de meydana gelen 5.8’lik depremin akabinde bölgemiz beşik gibi sallandı. Herkes korkuyla sevdiklerine, yakınlarına ulaşmaya çalıştı ancak o da ne…
Telefonlar da çekmiyordu…
Öylece kaldık ve Allah’tan uygulamalarımız vardı da sevdiklerimize, ailemize, eşimize, dostumuza ulaştık.
O günden bu yana onlarca uzman medya aracılığıyla bas bas bağırıyor. İstanbul Depremi yakın, önlem almamız gerek diye. Ancak biz ne yapıyoruz? Yaşanan sarsıntıdan ve akabinde oluşan artçı sarsıntılarda panik yaşadıktan sonra ne yaptık?
Örneğin evimizde yıkılma olasılığı yüksek eşyalarımızı sabitledik mi? Depremde veya olası herhangi bir afette çok kritik bir rol oynayan afet çantası hazırlığımız var mı? Binalarımızın ne kadar sağlam olduğunu biliyor muyuz? Deprem anında ne yapılması gerek, Allah göstermesin herhangi bir yıkım esnasında bir hayat üçgeni oluşturmanın öneminden haberdar mıyız? Ya da hepimizin dilinde pelesenk halini alan ve önemi bir kat daha anlaşılan toplanma merkezlerini tam anlamıyla öğrendik mi?
Ben birçoğumuzun yerine cevap vereyim ‘Hayır’.
Yıllardır helal olsun der dururuz, bizim gibi bir deprem ülkesi olan Japonya’da oluşan büyük depremlerden sonra can kaybı yaşanmamasıyla alakalı ama o helal olsun dediğimiz ülkenin uzmanlarıyla bir irtibat kurup bilgi alışverişinde bulunduk mu?
Yaptığımız tek şey var. Depremden sonra iki dost sohbetinde eleştiri, panik ve bir sonraki gün yaptığımız yanlışların üzerine yanlışlar koyup gündelik yaşama devam etmek.
Bölgemizde yer alan 4 belediyenin ya da kaymakamlıkların ‘Ağaç yaşken eğilir’ düsturuyla hareket edip ilkokuldan başlayarak deprem eğitimi vermesi güzel olmaz mı? Bölgemizde de bu kadar depremle alakalı çalışma yapmaya gönüllü insan varken…
Ama 99 depreminden sonraki gibi siren çalıp sınıftan inip okul bahçesinde sıra olmak gibi eğitimlerden değil, gerçekten çocuklara teorik ve pratik olarak ciddi bir eğitimden söz ediyorum.
Bir deprem anında yaptığımız en büyük şey panik ve korku. Biz daha dün deprem kuşağına dahil olmadık. Depremle yaşamayı öğrenmesi gereken bir ülkeyiz ve yaşamak zorunda olduğumuz bir şeyden korkmak yerine önlem almak daha doğru olmaz mı?
Deprem gerçeğinden kaçamıyoruz, kaçamayacağız da. O zaman gelin Gebze Belediyesi, Darıca Belediyesi, Çayırova Belediyesi, Dilovası Belediyesi, ilçe kaymakamlıkları, ilçe milli eğitim müdürlükleri, STK’lar, muhtarlar, vatandaşlar el ele verelim, mühendis odalarıyla, GTÜ ve KOÜ’deki akademisyenlerle el birliği ile depreme gerçek bir hazırlık için seferberlik başlatalım.