Gebze medyası neredeyse geçtiğimiz tüm haftayı Sadık Albayrak ve Halil Altındağ’a ayırdı. Memleketin sorunları bitmişçesine bir hırsla adını yeni duyduğumuz biri Gebze’nin gündemine sunuldu. Bizde her sıradan bir okur gibi yazılan çizilenleri takip ettik ve düşüncelerimizi paylaşalım istedik.
rnÖncelikle Sadık Albayrak mevzusuna değinmek istiyorum. Darıca Belediyesi’nden bir gece de transfer edilen Albayrak’ın Gebze’ye gelmesine en başından beri karşı çıktım. Bugünde aynı fikirde olduğumun altını özellikle çizmekteyim. Bunu Adnan Köşker’e de Sayın Albayrak’ın yüzlerine alenen söylemişimdir. Sadık Albayrak’ın Gebze’ye gelişini bir karnaval havasına çevirenlerin, meziyetlerini sıralamakla sınır tanımayanların ve odasından çıkmayanların bugün 360 derece dönmelerine şaşkınım. Dün ben Albayrak’a, “Hocanın ekibinden olan birinin Ankara dururken Gebze’de ne işi var” der iken onun şakşakçılığını yapanların bugün Albayrak’ı hedefe koymasına da anlam veremiyorum.
Neyse…
Bende uzun zamandır başkentin kulislerinden uzak kaldığımı düşünerek Perşembe günü Ankara’ya yol aldım. 3 günlük dolu dolu programlarım çerçevesinde birçok arkadaşım ve ağabeyim ile bir araya geldim. Cuma günü sabah saatlerinde benzer haberlere rastlayınca şu meşhur Ankaralı Altınağaç firmasını Hz. Google’a sormaya karar verdim. Hiç ihtimal vermeme rağmen, “Acaba yazılanlar doğru mu?” diye ulaştığım numaralar üzerinden Altınağaç firmasını aradım. Ararken “Bunlar yazıyorsa adam doğrudur” diye söylenirken üç sefer denememe rağmen telefonuma çıkan olmayınca, “Bu seferlik sanırım yanıldım” diye düşünceye kapıldım. Sonra ulaşma çabamdan vazgeçmedim ve bir dostuma bu firmayı sordum. Sen koca Ankara’da soruma cevap ver, iş mi yani… Cebini aldım ve sonrası şimdi okuyacaklarınız işte…
Merhaba Halil Bey Gebze’den gazeteci Uğur, bu aralar bizde pek bir meşhursunuz Ankara’dayım mümkünse sizinle görüşmek istiyorum.
- Hay hay tabii ki vaktiniz varsa namaz sonra bir öğle yemeği yiyelim birlikte.
OSMAN PEPE’NİN MUHİTİ OLAN ÇUKURAMBAR’DA BİR RESTORANDA BULUŞTUK. KARŞIMDA LÜKS OTOMOBİLLİ, ŞOFÖRLÜ FİLAN BÖYLE ENTELEKTÜEL BİRİNİ BEKLERKEN MASANIN BİRİNDE ‘GEL GEL’ DİYEN ANADOLU ASLANIYLA KARŞILAŞTIM.
Davetimi geri çevirmediğiniz için teşekkür ederim çok naziksiniz.
- Ne demek Uğur Bey misafirimsiniz.
Size interaktif alanda bulduğum numaralardan neden ulaşamıyorum?
- Cebimi bulmuşsunuz işte ne yapacaksın daha sabit telefonu?
Ben istediğimi bulurum da ulaşamayanlar varmış.
- Arayan sizin gibi bulur. Ama o numaralar tam 23 yıllık. Şirketimizin kurulduğu günden beri var olan iletişim bilgileridir. Şirketimizin gerçek ofisi Çukurambar’da olduğundan o numaralarda yönlendirme mevcut.
Nasıl yani 23 yıllık? Sizin firmaya kağıt üzerinde filan diyorlar ama?
- Desinler. Meyve veren ağaç taşlanır sen hiç söğüt ağacına taş atıldığını duydun mu?
Biz genelde söğüt ağacında gölgeleniriz.
GÜLÜYOR…
Bir şey istesem kızmasınız dimi?
- Estağfurullah neden kızayım gergin bir birine mi benziyorum ki…
Yok değilsiniz de şunu isteyeceğim bir belge mümkünse…
- Neyin belgesi?
Şirketinizin belirttiğiniz tarihlere ait olduğunu ispat eden evrak var ise…
CEPLERİNİ YOKLUYOR, OLMUYOR SONRA ARABASINA GİDİYOR VE BİR DOSYA İLE GERİ GELİYOR…
Siz bayağı hazırlıklı gelmişsiniz :)
Evet, haberlerle ilgili mahkeme açmaya hazırlanıyoruz onun için araçta vardı evraklar.
Hımm… Lakin ben yazılanlarda ‘Kağıt üzerinde şirket’ yorumundan başka yargılık bir mevzu görmüyorum.
- Nasıl yani onca iftira karşılıksız mı kalır diyorsunuz?
Ben hakim değilim ama bunlar medyanın cilvesi. Kanımca açacağınız mahkemelerden ancak tekzip kararı çıkartabilirsiniz sonucunu tecrübelerime karşılık çıkarıyorum.
- Ben adalete güveniyorum, şirketimin adını birlerinin egolarına yem edecek değilim.
Buna adalet karar verir…
- Bende aynı şeyi söylüyorum bekleyip göreceğiz.
BELGELERİ GÖSTERİYOR, BİR EVRAĞI EKTE SİZLERLE PAYLAŞIYORUM…
Peki, nedir bu yazılan çizilenler bir açıklık getirin de hem biz öğrenelim hem de anlatalım ki soranlar meraklarını gidersinler…
- Neyi merak ediyorsunuz?
Sadık Albayrak…
- Anlatılacak bir şey yok aslında. Ben Sadık Albayrak’ı kardeşim kadar severim.
Albayrak ile ilişkiniz nereden geliyor? Ortağınız mı doğru deyin ama bak normal bir şey sonuçta bu. Kim tanıştırdı ne zaman…
- Keşke olsa ama benim şirket ortağım aynı zamanda eşimin kardeşi. Yıllardır da birlikte yap sat ile başladığımız inşaat sektöründe Gebze Belediyesi’ndeki projeler gibi kamusal yatırımlara da giriyoruz. Sadık’ı yıllardır tanırım. Adını vermek istemiyorum ama yine değerli bir arkadaş sayesinde tanıdım. O da Gebzeli…
Hadi ya merak ettim bak şimdi?
- Yok, onu söylemem de bana yazılan çizilen bu haberlere hiç ama hiç takılmıyorum sadece Sadık’a haksızlık yapılıyor ona yanıyorum.
Ne gibi mesela? Adam sonuçta sizin bir tanıdığınız ve siz de Ankara’dasınız. İş aldığınız kurumun ikinci ismi Sadık Albayrak yani bir kurgu yapılmasının neresi haksızlık ki? Ben de şüpheci geldim buraya…
- Doğrudur sonuçta gazetecisiniz sorgulayacaksınız ama inanın bana Sadık’ın en ufak katkısı yok. Hatta aldığım işleri bile sonradan öğrenmiştir.
Kaç tane iş aldınız Gebze Belediyesi’nden?
- Uğur bey iş takibi mi yapıyorsunuz anlamadım.
ORTAM HAFİF GERİLİYOR BURADA…
Ne alaka benim işim sormak siz de işinize gelirse cevaplarsınız…
- Tabii ki sorun, sorun ama şu neden bilinmez. Devlette ihale kanunu diye bir şey var. İlgili kurumdan ihale dosyasını alırsınız, evrakları belirtilen zamanda teslim eder ve en alt fiyatı verirseniz işi kaparsınız nasıl birinin yardımı olacak ki burada? Sonra bu işin yüzde yüz iş bitirmesi var, teminatı var, kağıt üzerinde olan bir firmanın bu şartları yerine getirmesinin mümkünlüğü bırakın, düşünülmesi bile trajedi olur. Ayrıca Gebze Belediyesi’nde şuan iki projem mevcutta yürüyor. Alnımın akı ile girip almışımdır.
Ben paraya bakarım. Nedir bunların toplamı?
- 7 milyon TL kadar bir şey.
İKİ PROJENİN MALİYETİ BANA ÇOK GELMEDİ GİBİ BİR DURGUNLUK YAŞADIK O AN. SONRASINDA MUHABBETE DEVAM ETTİK.
Sadece bunlar mı? Birde şu macera parkı olayı var. İhale size mi kaldı?
- Hayır. En iyi teklifi veren 6. firmayız. Bizden önde beş firma daha var. Anlayacağınız o iş gitti yani. Ama böyle olacağını bilseydim zararına fiyat verir işi alırdım.
Neden öyle bir şey yapmayı düşünürdünüz?
- Uğur bey, biz şirket olarak ilk müteahhitlik belgemizi 96’da almış bir firmayız. Yani 19 yıllık tecrübeye sahibiz. İnsanların ve özellikle medyanın emeklere saygı göstermesi şart değil mi? Hatta saygılı ortamı yaratması sizin göreviniz.
Öyle olmasına öyle de lakin iki konuda benim kafam karıştı!..
- Nedir onlar?
Birincisi; 23 yıldır Ankara’da olan bir firmanın sitesi telefon bilgileri nasıl internet ortamında olmaz. Kurumsallığınız yok mu?
- Ben kurumsal filan bilmem. İki şey bilirim. Ticarette ahlaklı olmak ve işini doğru düzgün yapmak. 23 yıldır da bu çizgide hareket ettik. Diğer sorun neydi?
İkincisi de şu; 23 yıllık firmayız diyorsunuz ama 19 yıl önce inşaat işine girmişsiniz. Burada bir keşmekeşlik ortaya çıkıyor. Başka yatırımlarınız mı var?
- Ben aslen Boluluyum! Malum memlekette tavukçuluk sektörü oldukça rehavet görüyor. Bizim de yaklaşık 200 bin tavukluk kümeslerimiz var. Ayrıca bu bahsettiğim belge büyük bedelli işler için verilen belgeydi zaten. Öncesin de ufak tefek yap-sat işini yapmıştık. Çünkü şirket ortağım yüksek inşaat mühendisidir. Kendisi zaten başlı başına bir belgedir.
Başka nerede yatırımlarınız var?
Ankara’nın çeşitli bölgelerinde yap-sat’larımız mevcut. İstanbul Maltepe de yaklaşık 10 yıldır inşaat yapıyoruz. Birde yine sizin bölge de Darıca Kültür Merkezi’ni de biz yaptık.
Aaaa bak yine kafamda deli sorular! Sadık Albayrak’ın görev süresinde iken mi aldınız işi?
- Onu bilmiyorum, lakin işi Ankara’dan aldım. İhaleye İller Bankası çıktı. Tüm sorumluluk onlar da biz sadece teslimi Darıca Belediyesi’ne yapacağız.
Hımm buradan da tutmadı bir şey desenize…
YİNE GÜLÜYOR…
Birazda siyaset konuşalım mı?
- Bana göre değil!
Ya cemaat?
- Ne olmuş cemaate?
Cemaatten misiniz yani?
- Evet…
Nasıl yani ‘Evet’..?
Yani namaz kılarken imamın arkasında cemaate duruyoruz.
Haa o açıdan diyorsunuz yani…
- Siz ne sandınız?
Paralel?
- Bizden vatan haini çıkmaz. Zaten ben bu olaylar patlamadan önce Ankara tutumumu bilir.
Ne gibi?
- Cemaatler siyasete ve devletin iş içlerine karışamaz diye eleştiriyordum hep. 17 Aralık’ta da dediklerim bir bir çıktı.
Yani bana soracak pek bir şey bırakmadınız Halil Bey…
- O zaman ben size bir şey sorayım mı?
Çalıştığım yerden olsun ama…
- Yok, öyle direk kitabın ortasından konuşurum ben.
Buyurun tabi ki de;
- Allah sizin yardımcınız olsun!
Bu biraz sorudan ziyade nasihat gibi oldu ama…
VE YİNE GÜLÜYOR…
Ekleyeceğim fazla bir şey yok aslında. Fakat bazı tespitlerimi de paylaşmakta fayda görüyorum. Halil Altındağ kesinlikle oldukça alçak gönüllü birisi. En azından samimi geldi bana. Sonra aşırı olgun ve tecrübeli. Sohbetimiz ilerledikçe bazı ortak arkadaşlarımız da çıktı. Oturduğumuz süre zarfı içinde ise arayanların kimliklerine şahit olunca Ankara’da saygın bir yeri olduğunu anladım. Ve gayet de mütevazı... En başta dediğimiz gibi neredeyse altındaki araç herkesin kapısından bulunanlardan çok farksız. Bunlar dikkatimden kaçmadı. En önemlisi dostça ayrıldık, benim için büyük bir kazanım oldu. Artık Ankara’da bir kapımız daha var ne diyelim vesile olanlardan razı olsun…
4 başlıkta Adnan Köşker’in yapması gerekenler
· Belediyede oluşan başıboşluğa artık bir çeki düzen vermeli,
· Partiyle ilgili bir konu olduğunda ilçe başkanından önce konuşmamalı,
· Fotomontaj nasıl yapılır öğrenmeli,
· Ve en önemlisi göreve geldiğin süre içerisinde Gebze’de bulunan bütün medya şirketlerine hangi işi verdi isen bunları çıkıp çarşaf çarşaf ortaya sermeli, kalem kalem dolaylı ve direk ne ise hepsini açıklamalı. Bunu Köşker’den sadece iki gazetede sahibiyle birlikte talep ediyoruz… Açıklasın da bunca yıl kimleri beslemiş ortaya çıksın her şey…