Önceki gün maillerimi kontrol ederken bölgemizde üretim yapan bir firmanın daveti gözüme ilişmişti. Gazete merkezimize geldiğimde firmanın ajansı tarafından arandığımızı öğrendim. “Sürdürebilirlilik sonuçları” başlığıyla düzenlenecek olan basın toplantısına katılımımız sorgulanmıştı. “Katılım göstereceğim” bilgisini verdikte sonra Çarşamba günü ilgili firmanın tesislerine gittim. Bölgemizdeki birçok basın mensubunu da oradaydı.
Öncelikle siyaset kulislerin nadasa çekildiği ve ülke gündeminin uzağında olan bir köşe yazı yazmanın zevkiyle sizlere bazı anekdotlar aktarmak istiyorum. Türkiye’nin 2023 hedeflerinin ana teması ‘İhracat’ üzerine inşa edilmişken sürdürülebilirlik raporunu açıklayan firmanın icraatlarını dinleyince, ne kadar geride olduğumuzu daha net anladım. “Adamlar üretimlerindeki sistemi oturtmuş ve insani değerlere doğru şirket politikalarını yönlendiren hale gelmişler biz halen neyin peşindeyiz” diye kendi kendime içten içe zırvalarken, pür dikkat firmanın üst düzey temsilcisinin akıcı açıklamasını dinlemeye devam ediyordum.
Öncelikle ‘Sürdürülebilirliğin’ ne anlam ifade ettiğini kısaca aktarayım; Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun 1987 yılı tanımına göre ‘İnsanlık, gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçlarını temin ederek, kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahiptir’ ifadesi yer almıştır. Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyüme ve refah seviyesini yükseltme çabalarını, çevreyi ve yeryüzündeki tüm insanların yaşam kalitesini koruyarak gerçekleştirme yöntemidir. Yani kısaca üreten ve tüketen dengesinde evrene olan sorumluluklarımız sürdürülebilirlilik algısında bizlere hatırlatılmaktadır.
Davet eden firmanın sürdürebilirlilik raporundaki veriler fevkaladenin fevkinde idi. Bunlar için yazımın sonunda vereceğim linkten bilgi edinmenizi sağlayacağım. Ama not ettiğim bazı rakamları da sizlere açmak gerekliliğini kendimde görev üstleniyorum.
Firma global bir işletme. Dünyanın 180 ülkesindeki pazar payında hisseleri var. 1837 yılında kurulmuş firmanın şuan çeşitli ülkelerde toplamda 70 fabrikası bulunmakta. Buların iki Türkiye’de ve en önemlisi Gebze’de yer almakta. 10 kategoride 65 markası bulunan bu firmanın toplamda 5 milyar tüketiciyle korkunç bir o kadar da cezp edici müşterisi mevcut. Mesela Türkiye’deki 22 milyon hanenin yüzde 95’inde en az bir markaları kullanılıyor. Yani yazıyı okuyan sizlerin bu firmanın markasını kullanmama ihtimaliniz yüzde 5 oranında. İşletmenin toplam cirosu 80 milyar $! Sadece ARGE’ye ayırdıkları pay 2 milyar $! Altını özellikle çizmek gereği duyuyorum; gelişmiş ülkeler bütçelerinin en az yüzde 3-4’ünü ARGE yatırımlarına ayırırken ülkemizde bu rakam yüzde 1 sularında bile değil. Varın hesabı siz çıkarın…
Yine mesela firma ‘0’ atık belgeli. Yani üretiminde geri dönüşümsüz en ufak bir madde bulunmuyor. Yanlış duymadınız fabrikanın içinden dış dünyayla buluşan en ufak madde yok. Devam edelim. Firma geçtiğimiz yıl “Temiz gezegen ödülü” elde etme başarısını göstermiş. Benzer bir ödülde yine önceki sene Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden almışlar. Çevreye o kadar önem veriyorlar ki ilk çevre yayınlarını uluslar arası arenada 1956 yılında yaptıklarını öğreniyoruz.
Gelelim sosyal sorumluluklara. Asıl bomba burada patlıyor. İnanılmaz rakamlardan bahsetti firmanın yetkin kişisi. Aklım şaştı resmen! Birçok ulusal sivil toplum örgütü ile ortak çalışmalar sonrası milyonlarca kişiye bire bir ulaşmışlar. Ağırlıklı olarak çocuklar ve anneler. Sadece ‘Toplum Gönüllüleri Vakfı’ ile 220 bin çocuğu 500 bin adet kıyafetle buluşturmuşlar. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi ile beraber yaptıkları ‘Olimpik anne’ projesi çerçevesinde doğrudan ve dolaylı olarak toplamda 8.3 milyon anneye bilgi aktarımı sağlamışlar. Çocukların ve gençlerin spora olan ilgilerinin artırılması, sevgi evlerine maddi ve manevi destek gibi daha niceleri ile kocaman bir dünya sosyal sorumluluk projeleri hayat bulmuş.
Son verilerde bahse geçen firmanın adını açıklamadan, Türkiye lokasyonu üzerinde durmak gerek. GOSB’daki ve Şekerpınar’daki iki üretim tesisi, grubun içinde anladığım kadarı ile pozitif üstünlüğe sahip. Çünkü Kafkasya ve Türkiye başkanı GOSB’daki yönetimin imza attığı birçok projenin Avrupa’daki ve diğer ülkelerdeki tesislerine örnek olduğunu ifade etti ve defalarca teşekkürlerini iletti. Şahsen ben de TR’deki yönetimden Faruk Şeker’i tanırım, gayretli ve ne kadar profesyonel olduğunu iyi bilirim. GOSB’daki tesise 2015 yılında 80 milyon $ kadar ARGE yatırımı yapılmış.
Evet, bu firma GOSB’da yer alan P&G yani Procter&Gamble’dan başkası değil. Daha yazmam gereken o kadar çok önemli çalışmalara imza atmışlar ki hayretler içinde kaldım. İnsana insandan daha fazla değer veren bir sistemi enfes sunumu ile P&G Kafkasya ve Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu’nun ağzından dinledim.
Ben buradan yola çıkarak Gebze Ticaret Odası Başkanı Nail Çiler’e seslenmek istiyorum; odamızda bu tür firmalara neden ödül verilip onura edilmiyor? Bölgemizdeki bu değerleri neden kamuoyuna ifşa etmiyoruz? Mesela düşündüm de odamızdaki bir meclis toplantımıza Turnaoğlu’nu davet edebiliriz. Veya özel bir seminerle diğer oda üyeleri ile bu bilgilerin paylaşılmasını sağlayabiliriz. Önerilere ve eleştirilere açık olan Çiler’in beni dikkate alacağı kanısındayım. Çünkü ben zevkle defalarca Turnaoğlu’nu dinleyebilirim…
Son olarak şunun altını özellikle çizmenin ahlaki bir sorumluluk olduğu kanısındayım; ne zaman İsrail ile gerilimimiz artsa P&G’nin bazı ürünlerinin de aralarında olduğu bir takım görsel paylaşımlar yapılmakta. Turnaoğlu bir gazetecinin sorusun üzerine düzeltme yaptı. “İsrail firması asla değiliz, hatta P&G’nin yüzde 22’si çalışanlarına ait…” Turnaoğlu yine aynı soruda Ariel markasının en fazla Filistin’de satıldığını da sözlerine ekledi.
Tankut Turnaoğlu başta olmak üzere P&G TR yönetimini ve çalışanlarını yürekten tebrik ederim… Ayrıca detaylı bilgiyi www.pg.com.tr adresinden de edinebilirsiniz…