Marmara Denizini dört koldan saran ve günden güne düzelmesini beklerken aksine daha da genişleyen müsilaj için kollar sıvandı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çalışmalarda başı çeken kurumlarımız. Peki sorunun çözümü için yapılan çalışmalar neler ve ne kadar yeterli olacak bir bakalım.
Bilindiği üzere Kasım ayında başlayan ancak görünürlüğü ve etkisi son üç ayda şiddetle artan müsilajın kendiliğinden yok olması ümidini kaybettik. Bu sebeple Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Belediyeler kolları sıvadı ve çalışmalar başladı. 6 Haziran tarihinde toplanarak “Marmara Hepimizin” sloganı ile siyaset üstü bir karar alış sergileyen Marmara Belediyeler Birliği 8 Haziran tarihinde Caddebostan Sahili’nde ilk çalışmalarını başlattı. Kısa sürede yüksek miktarlarda müsilaj deniz süpürgeleri, vidanjörler ve çeşitli deniz ve kıyı ekipmanları ile toplandı. Buraya kadar her şey çok güzel, peki bu çalışmalar bir çözüm olacak mı yoksa olduğumuz yerde patinaj mı çekiyoruz asıl meselemiz bu sorunun cevabı olmalı.
11 bin 350 kilometrekarelik yüzey alanına ve ortalama 494 metre derinliğe sahip Marmara denizinde günlük 1000-1500 metreküp müsilaj temizliği yapmak, elimizde bir hortum bir fırça ile tüm Gebze’yi tertemiz yapmaya benziyor. Elbette hiçbir şey yapmadan Maramara Denizi’ni kaderine terk etmek kabul edilebilir bir şey değil. Hiçbir şeyin tamamındansa bir şeylerin yarısı tabii ki daha iyidir. Zamanla beraber daha farklı çalışmalar yapılarak temizlenen miktar arttırılacak ya da kendiliğinden kaybolması sağlanacaktır. Bundan kuşkumuz tabii ki yok yapılacak olan çalışmalara güveniyoruz. Ancak yine de Marmara Belediyeler Birliği ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Marmara Denizi için yaptıkları çalışmaların sonucunda yaklaşık 5 yıllık bir plan zarfında Marmara’nın eski sağlıklı durumuna kavuşacağını belirtti. Bu elbette ki uzun bir zaman dilimi ancak şimdilik elimizdeki en iyi seçenek.
Çalışmalardaki bir diğer durum ise toplanan müsilajın ne yapıldığı konusudur. Şu an yapılan çalışmalarda müsilaj katı atık toplama alanlarına veya atık bertaraf firmalarına gönderilmekte. Burada konuşulan risk ise toplanan bu müsilajın bu alanlarda nasıl bir risk taşıdığının bilinmemesi. Birkaç gündür denizden alınan müsilaj örnekleri üzerinde çalışmalar yapıldığı ve toplanan müsilajın organik yapısından dolayı gübre olarak kullanılabileceğinin mümkün olduğu haberlerini umutla takip ediyorum. Toplanan müsilajın atık depolama alanlarında yer işgal etmesindense tarımda destek malzemesi olarak kullanılabilecek olması olumlu bir gelişme. Her ne kadar nedeni olumsuz da olsa sonucunu avantajımıza çevirebilmek güzel bir haber.
Şimdi geleyim asıl meseleme, bunca zaman yapılan uyarıları göz ardı etmenin sonuçlarını görüyoruz. Bundan kurtulmak için ne kadar çaba harcamamız gerektiğini görüyoruz. Yıllarca sanayi tesisleri nehirlere, denizlere deşarj yaparken görmezden gelmenin, tesisleri kapatmak gerekirken sadece uyarı cezaları vererek hiçbir caydırıcılığı olmayan işlemler yapmanın sonuçlarını görüyoruz. Eğer gözümüzü açmazsak ilerleyen zamanlarda müsilajı mumla arar hale geleceğimizi biliyoruz. Bundan korkuyoruz ve korkmak zorundayız. Elimizde başka bir Marmara Denizi yok. Yapılan çevresel katliamları bile bile görmezden gelmeye devam edersek artık elimizde bir Dünyamız da olmayacak ve bir kötü haber daha; gidecek başka bir gezegenimiz yok! Gözünüzü açın, hoşça kalın.