Seçime son 46 gün kaldı.
Neredeyse bir yıl öncesinden insanlar gün saymaya başlamışken gündemin yoğunluğu ve yaşadığımız üzüntüler nedeniyle farkına bile varmadık sürecin.
Yaşanan deprem felaketinin ardından cumhurbaşkanı adaylarının seçim programları da kısıtlandı.
Bireysel yaşantılarımızda büründüğümüz matem havası siyasete de sıçradı.
Bu seçim diğer tüm seçimlerden tüm yönüyle farklı oluyor ve olacak.
Kalabalık mitingler, çevreyi rahatsız eden ve son derece gereksiz gördüğüm seçim otobüsleri yok.
Adayların mitinglerde karşılıklı münakaşası yok.
Seçmende mutsuzluk, bezmişlik, kararsızlık ve karamsarlık var.
Tarih kitaplarında yerini alacak ittifaklar, yarın Türkiye’de siyasetin seyrini değiştirecek çıkışlar var.
Partilerin çizgilerinden taviz vermesi var.
“Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir” cümlesi bu sürekçe hem sık sık kullanıldı hem de gerçekleşti.
Karşılıklı olarak Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın bir araya geldiği partiler eleştiriliyor ve hatta tehdit olarak görülüyor.
Bir atasözü var bilirsiniz “köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek” işte bu yolun sonu bu atasözüne de çıkabilir.
Verilen sözler, yapılan anlaşmalar unutulabilir.
Dediğim gibi bu seçim hem seçilenler hem seçmen yönünden hiçbir seçime benzemiyor…
Şu an için her şey tam bir kaos için de ilginçtir bir o kadar da sakin ilerliyor.
Tabi 46 gün çok uzun bir süre.
Ani sürprizlere kapılar hâlâ açık.
Gelecek günler bizlere ne getirecek yaşayıp göreceğiz.