Ülke gündemi son iki günde depremden çok seçim ve siyasete kaydı.
Cumhuriyet Gazetesi'nin Kızılay'ın AHBAP'a çadır sattığı haberi ise gündeme bomba gibi düştü.
Depremin ilk anından itibaren yapısının bozulduğu, çalışmalarının yetersiz, koordinasyonu eksik olduğu gerekçesiyle eleştirildi Kızılay.
Öğreniyoruz ki Kızılay, Suriye iç savaşı döneminde Hatay'da bulunan deposundaki çadırları bölgeye gönderiyor ve depoyu boşaltıyor.
Haluk Levet tarafından kurulan bir STK olan AHBAP ise depremin ilk anından itibaren çeşitli platformlarda ünlü isimlerin de katılımıyla yayınlar açarak deprem yardımı topluyor.
Ardından çadır arayışına giren kuruluş Kızılay'ın kapısını çalıyor depremin tam 3. gününde.
46 milyon liraya, 2 bin elli çadırın satışı gerçekleştiriliyor...
Haluk Levent alımla ilgili olarak, "İnsanların soğuktan donduğunu görüyorduk, acil çadır arayışına girdik. Piyasaya göre fiyatı da uygun bulduk aldık. Toplum bunu nasıl görür diyerek kulis yapacak vaktimiz yoktu." ifadelerini kullandı.
Kızılay Başkanı Kerem Kınık'ın ilk açıklaması ise önce "İş birliği ahlaki, akılcı ve yasaldır." oldu.
Ardından yaptığı yeni açıklamasında Kınık, "2050 çadırın AHBAP'a satıldığından haberim yoktu, öğrenince de arkadaşları eleştirdim." dedi.
Türk Kızılay 1868'de kurulmuş çok köklü bir insani yardım kuruluşu.
Zaman içerisinde hem kurum içi yönetimde değişiklikler olmuş hem de kendine yeni gelir modelleri arar olmuş...
Bir yardım kuruluşu vatandaşların acil ihtiyacı varken, belediye başkanları acil çağrıda bulunurken deposunda çadır bekletiyor.
"Türkiye Tek Yürek" kampanyasında 115 milyar lira bağışın Kızılay ve AFAD'a verilmek üzere toplandığını da unutmayın.
Kızılay elbette devletin temsili olarak bölgede en büyük yardımı yaptı.
Bünyesindeki insan sayısı, imkânları hiçbir STK ve kurumun yarışabileceği düzeyde değil. Fakat Kızılay'ın güvenilirliğini yitirdiği, asıl var olma amacından saptığı, şirket gibi hareket ettiği gerçeği de var. Bu denli köklü bir kurumun geldiği nokta içler acısı.