Beraber yaşayalım bu hayatı diyorum, çünkü onları görmezden geliyoruz, görünmez kılıyoruz, yok sayıyoruz. Aslında hep varlar. Aynı havayı soluyoruz, aynı yolda yürüyoruz, aynı dünyayı, aynı ortamı paylaşıyoruz. Onlar da tıpkı bizim gibiler. Üşüyorlar, acıkıyorlar, hasta oluyorlar, doğuyorlar, büyüyorlar ve ölüyorlar. Ancak ölümlerinin birçoğu ecelle olmuyor maalesef. Varlar yani bizler gibi bu dünyada varlar, yaşıyorlar nefes alıyorlar.
Hayvanlar… İnsan dışında bu dünyada yaşayan diğer varlıklar. Gelişen kent yaşamının içine sığdıramayıp barınaklara hapsettiğimiz hayvanlar. Bir heves edip eve aldığımız, hevesimiz geçince sorgusuz sualsiz kapının önüne koyduğumuz hayvanlar. Kendi kendine yetebilmesini biliyorken, tüm avcılık özellikleri körelttiğimiz hayvanlar. Gelişen kent yaşamıyla birlikte küçücük alanlara sıkışan, varlığı hiçe sayılıp üzerinden geçilen, ezilen, şiddettin her türlüsüyle karşı karşıya olan can dostlarımız. Onlar var olmalı, bizimle olmalı, beraber yaşamalı. Çünkü kedisi, köpeği olmayan bir sokak eksik bir sokaktır. Evden dışarı çıktığınızda başını okşayacağınız bir kedinin varlığı, mutluluk kaynağıdır. Sevginin, en yalın, en sadık, en masum halidir onlar.
Geçtiğimiz gün izlediğim bir video canımı çok yaktı. Videoda bir kadın, kediler için su verilen kapların içerisine çamaşır suyu döküyordu. Video üzerine çok düşündüm ama asla nedenini bulamadım. Akıl tutulması yaşadım. Bir kadın, bir anne nasıl olur da bir cana bunu yapabilir? Bu kin bu öfke canilik neye kime? Neden onların varlıklarını ve yaşam haklarını kabullenmek bu kadar zor? Sevgi, sevginin gücü öyle güzel öyle büyülü bir şey ki. Bizler bunu unutup yaşıyoruz. Sokakta milyonlarca hayvan aç susuz, şiddet görerek yaşamaya çalışıyor. Unuttuğumuz en önemli şey ise onlarında canının yandığı ve can oldukları. Soğuk olduğunda üşüdükleri, sıcak yaz günlerinde susuz kaldıkları için ölebilecekleri, sevgi dolu bir kalpleri olduğu. Çocukluğundan beri evinde hayvan beslemiş biri olarak, bir hayvanın sevgisinin temizliğini yüreğinde hissetmiş biri olarak söylüyorum ki eğer bir hayvanın kalbine dokunmadıysanız çok eksik kalmışsınız.
İlla evinize alıp bakın besleyin demiyorum, ama diyorum ki imkânı olan şu soğuk kış günlerinde kapısının önüne mama su koysun, arabanızla ezip kaçmayın, canınız sıkılıyor diye öylesine tekme vurup geçmeyin, incitmeyin, şiddet uygulamayın, yaşadığınız çevre sadece sizlerin değil, kendinizi bu kadar her şeyin sahibi görmeyin. Elinizden geliyorsa bir kap su biraz mama verin, fobiniz yoksa başını okşayın, tüylerini sevin. Hiçbir şey yapmak istemiyorsanız gerçek anlamda hiçbir şey yapmayın. Yanlarından usulca geçip gidin. Dünyada var olan bütün canlılar varoluş sebebimize hizmet eder. Ortalama 60-70 yıl yaşayacağınız ve sağ çıkamayacağınız şu hayatta insan olmanın onuruna yakışır şekilde davranın. Eğer bizler insan onlar hayvansa bırakın herkes kendini yaşasın. Son zamanlarda hayvanlara yapılan işkence ve hatta tecavüz olaylarını gördükçe kimin hayvan kimin insan olduğunu sorguluyorum.
Ben mahallemde, sokağımda, kapımın önünde onları görmek istiyorum. İyi olan ne varsa yok ediyoruz. Bırakın yok olmasınlar, bırakın bizimle sevgiyle huzurla yaşasınlar.