Daha neler göreceğiz?... Diye düşündüğüm günün ertesinde gördüklerim beni daha fazla şaşırtıyor. Şaşırıyorum demek de az kalıyor artık. Kanım donuyor, aklım almıyor, iliklerime kadar acı çekiyorum. Kendi dertlerimi, sorunlarımı bir köşeye süpürüp olanlara ağlıyorum. Ve biliyorum ki bütün bu hisleri tek başıma yaşamıyorum, biliyorum ki güzel ülkemde olan olaylar hepimizin yüreğini yakıyor.
Öncelikle Mersin’deki hain saldırıdan bahsetmek istiyorum. Mersin’de polisevine düzenlenen haince saldırıda bir polisimiz şehit oldu. Terör örgütünün saldırısına boyun eğmeyen kahraman polisimiz Sedat Gezer şahadet şerbetini içti. Aramızdan ayrıldı. Geride gözü yaşlı sevenlerini ve Türk Halkını bıraktı. Bu vatanı kanı ile sulayarak düşmanın elinden çekip almış atalarımızın yattığı yer incinmesin. Bilsinler ki bu vatan asla ama asla hiç kimsenin kötü emellerinin kurbanı olmayacaktır. Bu vatanın Ömer Halisdemirleri de bitmez Sedat Gezerleri de… Dün nasıl bu vatanı düşmandan koruduysak bugün de bütün tehlikelerden koruyacağız. Biz Türk evladıyız!
Ve yüreğimin her köşesini ayrı yakan konu Gaziantep’ten… Gaziantep’te kaybolan iki küçük kız çocuğu olayının akıbeti konuşuluyordu. Kız çocuklardan birinin sağ salim bulunması hepimizi sevindirdi. Ancak çocuklardan birinden gelen haber ise kahretti. Minicik bir beden, minicik bir ruh… Yine kendini insan olarak tanımlayan şahıs ya da şahıslar tarafından canice elimizden ayrıldı. Akıl tutulması yaşadığım bir olay, insan ya insan bir başka insana bunu nasıl yapar hem de bebek insana. Daha gözü açılmamış, masumiyet timsali bir evlada nasıl kıyar? Kim bunlar ya bunlar gibi daha niceleri var, bu şahıslar her gün aramızda dolaşıyor belki aynı pastaneden simit alıp, aynı çay ocağında çay içiyor. Bu şahıslar aramızdan, içimizden. Uzaydan ya da farklı gezegenden gelmiyor bunlar her gün ama her gün başka bir dehşetle ortaya çıkıyorlar.
En kötü masalların en kötü karakterlerinde olan özellikler bile bu şahısların yanında masum kalıyor. Çocuklarımız bizim kırmızı çizgimiz, çocuklarımız bizim geleceğimiz, çocuklarımız bizim en temiz yanımız. Çekin o pis ellerinizi onların üzerinden, dokunmayın çocuklarımıza, ilişmeyin. Nasıl ama nasıl aklınızdan böyle pislik düşünceler geçirip bunları eyleme döküyorsunuz? Eğer sizler insansanız ben insanlığımdan utanıyorum. Varlığından utanır mı insan? Evet ben utanıyorum. Hayvanların bile yapmayacakları şeyleri insanoğlunun yaptığını görünce her gün daha çok korkuyorum.
Ve öyle cezalar getirilmesini umuyorum ki bu verilen cezalar aramızda aynı hislerle dolaşıp eyleme henüz geçmemiş olanlara gözdağı olsun. Öyle cezalar istiyorum ki bu caniler dünyada cehennemi yaşasın…
Ah çocuklar çiçekli yollarda yumuk yumuk elleriyle oyun oynayan masum çocuklar bize hakkınızı helal etmeyin. Bizler sizi koruyamadık, koruyamıyoruz. Sizi pislik, leş düşüncelerden eylemlerden çekip alamadık bizi affetmeyin çocuklar.
Ve doğurduğu çocuğa sahip çıkamayan anneler! Kendinize gelin. Bu dünyada çocuğunuzdan kıymetli başka hiçbir şey olamaz. Doğurduğunuz evladınızın her halini bilin, gözü açık olun. Anneliğin yarısı sevmekse yarısı da korumaktır. Korumayacağınız, sahip çıkmayacağınız çocuğu ya doğurmayın ya da annelik yapamıyorsanız çocuğu güvenli ellere teslim edin. Yeter artık ya yeter. Alkollü bir mekâna girerken bile yaş soruluyor, belli bir yeterlilik isteniyor. Anne baba olacak kişilerden neden istenmiyor? Artık anne ve baba olacak kişiler kontrolden geçirilsin. Artık herkes anne baba olmasın! Sorumluluğunu alamayacağınız bir canı dünyaya getirmeyin!
Çocuklarımıza dokunmayın, çocuklarınıza dokundurmayın!