Aranızda hiç dolandırılmayan var mı? Diye başlamak istiyorum yazıma. Eğer hala dolandırılmayanınız varsa tebrik ediyorum. Çünkü her yanımız türlü dolandırıcılarla çevrilmiş durumda.
Bir zamanların en popüler dolandırma yöntemi telefonla bilgileri alınan kişilerin aranıp borcunun olduğu söylenmesiydi. Panikle nereye kime borcu olduğunu anlamayan bir çok vatandaş dolandırıcıların ağına düşüyor, elinde avucunda ne varsa kaptırıyordu. Hangi yöntem öğrenildiyse, hemen alternatif bir dolandırma yöntemi piyasaya çıktı. Akıl almaz yöntemlerle kimlerin parasına göz dikilmedi ki… Hastaların, yeni ev alacakların, araba alacakların, dişinden tırnağından üç kuruş köşeye atanların ve hatta hiç parası olmayıp kredi çekip dolandırılanların hikâyesini hepiniz duyduk. İnsanlar nasıl bu kadar kolay kandırılıyor, neden inanmış gibi söylemlerde bulunduk. Ancak bu dolandırılma olaylarında anladım ki uyanıklık para etmiyor. Her an her şey olabilir. Hiç beklemediğiniz bir anda hiç beklemediğiniz kişiler tarafından siz daha ne olduğunu anlamadan dolandırılabilirsiniz.
Defalarca izlediğimiz rahmetli Kemal Sunal’ın oynadığı Tokatçı filminin içinde yaşıyoruz adeta. Onca, çaba uğraş sonucunda biriktirilen üç kuruş paranın, köy yolunda kaptırılması gibi. Bir anlık dalgınlık, bir anlık, gaflet ve çokça iyi niyet…
Daha önceki yazılarımda yazmıştım iyi niyet çok güzeldir ancak haddinden fazla iyi niyet zehirlidir. Sizi toplum karşısında ezdikçe ezer.
Çok yakın bir arkadaşım emek emek biriktirdiği parasıyla bir araç satın almak istemiş. Araç piyasasını araştırmış. Araç alacaklarını bilecek kadar yakın oldukları bir tanıdıkları onlara bir araç önerisinde bulunmuş. Bizimkilerde aracı beğeniyor ve almaya karara veriyor. İş bu ya aracı satacak olan kişi ücretin önden yatırılması gerektiğini, aracın şirket aracı olduğunu ve prosedürün bu şekilde işlediğini anlatıyor. Bir iğne satın alacakken bile en ince detayına kadar araştıran, ince eleyip sık dokuyan arkadaşım basireti bağlanıyor, 270 bin TL tutarında bir ödeme yapıyor. Ödeme yapıldıktan bir hafta sonra aracı teslim alacağını sanıyor. Çünkü karşısındaki şahıs yakinen tanıdığı bildiği, güvendiği biri. Ama olanlar oluyor. Aradan bir hafta geçiyor araç yok, iki hafta geçiyor araç yok. Bu sefer dolandırıcı şahıs duygu sömürüsüne giriyor. Karım hamile, çocuğum ölebilir yalanları, karım doğum yaptı kanser oldu palavraları havada uçuşuyor. Derken aradan 2 ay geçiyor. Malumunuz her gün paramız değer kaybına uğruyor, araç fiyatları da alıp başını gidiyor. Nihayet gerçek ortaya çıkıyor. Şahıs kumar borcu nedeniyle dolandırmış, ortalardan kaybolmuş. Arkadaşım dolandıran şahsın ailesine ulaşıyor, şahsın babası insaflı çıkıyor ve borcu ödeyeceğini söylüyor.
Dolandırıcı kaçıp gidiyor ancak dolandırılan sadece maddi değil manevi olarak da yıpranıyor. Kandırılmış olmak, iyi niyet, sömürülmüş duygular… Gerçekten bunu hiçbir insan hak etmiyor. Kimse böyle bir anıyı cebine koymamalı. İnsanları dolandırmak bu kadar kolay olmamalı. Maddi manevi bir insanı kim dolandırıyorsa aynı şekilde karşılık görmesini diliyorum.
Hem sizlere hem de kendime diyorum ki aman dikkat! Kimseye hiçbir şekilde yüklü bir miktar paranızı teslim etmeyin. Size mantıklı gelmeyen hiçbir yatırımın içerisinde yer almayın, “Çiftlik Bank” olayında olduğu gibi.
Sevgili arkadaşıma ve ailesine buradan geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum. Umarım kaybettikleri paralarını geri alabilirler. Bu süreçte yaşadıkları zorlukları en kolay şekilde aşabilirler.