Bir kaç yıl önce, hayatımızın bir numaralı konuğu enflasyon değilken bir televizyon kanalında aşırı cimrileri konu edinen program vardı. Programda yer alan kişiler tamamen gerçek hayattan alınmıştı. Program sunucusu, konuk olarak kendilerini aşırı tutumlu- cimri olarak tanımlayanların hayatlarından kesitler aktarıyordu. İzlerken akla zarar buluyordum, kişiler tasarruf yapmak adına öyle ince detayları hesaplıyorlardı ki hayretler içinde kalıyordum.
Bunlardan en çok aklımda kalanı ise 4 kişilik bir aile. Ailede ebeveynler aşırı tutumlu. Bu nedenle evde her şeyin hesabı kitabı var. Mesela buzdolabının kapısını günde 3 kere açma hakkına sahipler, ya da tuvaletin sifonunu her zaman çekmeleri yasak… Banyo ritüelleri ise tam bir kaos! Ayda bir banyo yapma hakkına sahipler ona da banyo demek mümkün değil. Küvete önce su dolduruluyor ve aile bireyleri yaş sırasına göre aynı su ile yıkanıyor. Başka su kullanılmıyor. En sona kalan çocuk ise bu durumdan çok mustarip. Çünkü ailenin bütün fertlerinin kiri, pisliği o çocuğun üzerinden geçiyor… Velhasıl kelam anlayacağınız cimriliğin bir okulu olsa bu kişiler o okulu onur derecesiyle tamamlar, bütün puanları toplar.
Peki, ben şimdi neden bundan bahsediyorum? Çünkü benzer işler yaklaşıyor, bunun ayak seslerini inceden inceden duyuyorum. Ekonomi malumunuz, enflasyonu iliklerimize kadar hissetmediğimiz bir an olmuyor. Çarşı, Pazar, market fiyatlarının uç noktalarda olması dahi hiç birimizi şaşırtmıyor, tepki vermiyoruz. En basitinden kışın karda açtığımızda gelen doğalgaz faturasını yazın ortasında ödemek bile tuhaf gelmiyor. Doğrudur gelir deyip ödüyoruz pardon herkes ödeyemiyor…
Neyse ki geçtiğimiz günlerde Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, yaşadığımız bu zor günleri kolaylıkla atlatmamız için “Aklınla Verimli yaşa” adını taşıyan bir tasarruf kitapçığı yayınladı. Kitapçıkta yok yok. Meğer neleri har vurup harman savuruyormuşuz doğrusu inanamadım kendime. En başta aldığımız duş. Ne yapıyoruz biz böyle bir kendimize gelelim. 15 dakika, yarım saat duşa girip sıcak suyun altında keselenmek şöyle bir saçı başı iki kere şampuandan geçirmek de nedir? Bu nasıl bir lüks? Yani ekonomi ortada bu suyun bolluğu nereden geliyor? Bakınız bakanlık açıkladı. Duşa girerken kum saatimizi kuruyoruz 4 dakikada duş tamam sonra hop doğuyor güneşimiz.
Sonra fırında kekler, börekler, fırın yemekleri pişiriyorsunuz her gün, (ki elektrik zamlarından sonra birçok evde fırın neredeyse ayda bir kez bile çalışmıyor) işte o fırınların ağzını açıyorsunuz soğuyan havalarda o ısı boşa gitmiyor. Fırından çıkan ısı ve yemek kokuları modunuza yeni bir mod ekliyor. Hem ısınıp hem de tasarruf ediyorsunuz. Bitti mi? Tabi ki hayır. “Yüksek motor hacmine sahip araç kullanmayın ”diye bir tedbirimiz var. Oldukça manidar bir tedbir olmuş. Akaryakıt zamlarından sonra birçok vatandaşın aracı kapının önünde yatıyor zaten. Ama yüksek beygirli arabalar kullanılmayarak tasarruf edilmesi bekleniyor. Zaten bu araçları kullananlar belli, onların da tasarrufa ihtiyacı yok. Ne yapalım burada da payımıza tek beygire (At arabasına) geçmek düştü deyip üzerimize düşen tedbiri alıp yola devam ediyoruz.
Ve benim en çok beğendiğim tasarruf tedbiri. Bu madde de deniyor ki, “Evinizin duvarlarını açık renge boyatın. Binaların güney cephesine yaprak döken ağaçlar dikin. Kışın perdeleri açın, içeriye güneş ışığı girsin”…
İşte bu madde kalbimi çok kırdı. Biz yıllarca duvarları maviye boyamanın o romantizmini sevdik, biz en çok maviyi sevdik. Ama bu ekonomik açıdan zarar ziyanmış. Bütün duvarları fildişi rengi ile değişiyorum. Ama bir dakika bunu yazarken bir kilo duvar boyasının fiyatı aklıma geldi, ve vatandaşın senelerce duvarlarını boyatamadığını anımsadım. Neyse ki “Gereksiz yere ani fren yapmayın, gaza basmayın” tedbir maddesi var da köşe yazımı sonlandırmama vesile oldu. Gereksiz yere çok da şey yapmamak lazım. Ben bahçeye yaprak döken ağaç dikmeye gidiyorum, mevsim sonbahar, tasarrufa katkısı olur mu bilmem ama gözlerimi şenlendireceğinden eminim. Yeşili ağacı severiz. Hepinize sağlıklı, tedbirli, tasarruflu günler diliyorum…