Renkler, insan hayatını ve duygularını önemli ölçüde etkiliyor. Her ne kadar “zevkler ve renkler tartışılmaz” deniliyor olsa da renklerin insanlar üzerindeki etkisi hiç de yabana atılır cinsten değil. Bütün renkler insanlar üzerinde farklı etki uyandırıyor. Renkler kendi dilleriyle karşınızdaki kişilere sizin karakterinizi sizden önce anlatıyor. Her renk farklı bir anlamı ifade ediyor. Kırmızı iştah açarken yeşil güven veriyor. Sarı tüm dikkatleri üzerinde toplarken mor nevrotik duyguları ortaya çıkarıyor…
Renkler insanları hem psikolojik hem de fizyolojik olarak etkiliyor. Bütün renkler insanlar üzerinde farklı bir anlamı ifade ediyor. Renkler kişinin karakteristik özelliklerini karşı taraftaki insanlara yansıtıyor. Renklerin etkileri sadece giysilerin, mekânların insanların kullandığı her türlü araç ve gerecin renkleriyle sınırlı kalmıyor. Renklerin etkileri hastalıkların teşhisinde ve tedavisinde kullanılıyor. Tıbbın babası olarak bilinen Yunan Hekim Hipograt “Yaratılış Doktrini” adlı eserinde bir insanın hastalığına teşhis konulurken hastanın saçının, teninin ve gözlerinin rengine bakılarak olabilecek hastalıklardan haber verilebileceğini anlatıyor. İnsanların içinde bulundukları durumu seçtikleri renkler açığa çıkarıyor. İnsanlar duygularıyla uygunluk göstermeyen renklerle iç içe olduklarında rahatsızlık duyabiliyor ve farkında olmadan yaşadıkları çevreyi, iç dünyalarını, o andaki duygularını renklerle anlatıyorlar. Renklerin insanlar arası iletişiminde etkili olmasında simgesel anlamları ifade etmeleri yatıyor. İnsan duygularının renklerle ifade edilmesi bir iletişim biçiminin oluşmasını sağlıyor. Her renk insanlar üzerinde değişik psikolojik etkiler uyandırıyor. Giyside kullanılan renkler insan psikolojisini etkiliyor ve insan psikolojisi de giysi renk seçiminde etkili oluyor.
Bir saniyeliğine hayatımızdan renklerin tamamen yok olduğunu düşünelim. Yok olan sadece renkler olmayacaktır. Enerjimiz motivasyonumuz da renklerle birlikte kaybolup gidecektir. Nasıl ki yağmurlu gri bir güne uyandığımızda yataktan çıkmak istemiyorsak, masmavi gökyüzünde, parlayan güneşi gördüğümüzde kendimizi dışarı atmak istiyoruz. Ferah renklerle dekore edilmiş bir ortamda çalışmaktan keyif alıyorken, karamsar renklerle dekore edilmiş bir ortamda geriliyoruz. Bunlar renklerin ruhumuza yansıma şekli oluyor. En çok gördüğümüz yeşil ve mavi bizleri dinginleştiriyor, sakinleştiriyor, huzur veriyor. Hayatımızı şekillendiren renkler ruhumuza yön veriyor. Bu yüzden şehir merkezlerine kasvetli, yüksek AVM’ler çok katlı binalar dikmek yerine içinde zaman geçirebileceğimiz yeşil alanların oluşturulması çok daha fazla önem taşıyor.
Biz insanların da kendi içinde renkleri olduğunu düşünüyorum. Kimimizin rengi siyah, kimimizin turuncu. Kimimiz mavi, kimimiz ise kırmızı… Hayatınızda hangi renk insana daha çok yer veriyorsanız sizin de enerjiniz o yöne çekiliyor. Eğer hayatınızda turuncu renk insan ağırlıktaysa sizde onlar gibi canlı, neşeli ve keyifli birine dönüşüyorsunuz. Hayatınızda gri renk insana daha çok yer veriyorsanız daha soğuk, daha karamsar ve kasvetli bir kişiliğe bürünebiliyorsunuz. Bu yüzden renkler aslında sadece renk değildir. Yaşam şeklimizi, ruhumuzu etkileyen en önemli faktörlerden biridir.
Hayatınıza insan alırken ruhunun rengine de bakmayı ihmal etmeyin. Çünkü hayatınıza aldığınız kişiler, çiçekler açan ruhunuzu fırtınalı bir çöle de çevirebilir, fırtınalı çölünüzü gül bahçesine de dönüştürebilir. Kalbin aynası insanın ruhunun rengidir. Ruhunuzun renginin hep canlı, dingin ve huzurlu kalmasını sağlayın. Hayattan alacağınız mutluluk, ruhunuzdaki renkte başlayacaktır.