Aylardır ne olacağı milyonlarca asgari ücretli çalışan tarafından merakla beklenen asgari ücret, geçtiğimiz perşembe nihayet açıklandı. AGİ( Asgari geçim indirimi) dâhil 4250 TL. Açıklanan meblağ kimini sevindirdi kimini ise tatmin etmedi. Yapılan zam oranı iyi olmasına rağmen tatmin olmayan kesim neden tatmin olmadı? Tatmin olunacak bir ücret mi 4250 TL…
Asgari ücret bir çalışana verilebilecek minimum ücret anlamına geliyor. Çalışmanın karşılığında alınabilecek minimum ücret. Asgari ücretin belirlenmesi bizim gündemimizde oldukça fazla yer kaplıyor, gündem meşgul ediyor. Asgari ücretle çalışan sayısının oranı yüksek olunca herkesin gözü kulağı asgari ücrete yapılacak zamda kalıyor. Beklenen gün geldi ve yetkililer zammı açıkladı. Yapılan zam tartışmaları da beraberinde getirdi.
Son zamlarda iğneden ipliğe her şeye zam gelince, asgari ücrete gelecek zammın da eş değer olması bekleniyordu. Bugüne kadar yapılmış en büyük zam oranı yapıldı. Yüzde 50 oranında bir zam. Alım gücü bu kadar düşmüşken, hayat pahalılığı dörtnala koşan bir at gibi hızla ilerlemeye devam ederken yapılan bu zam ne kadar yeterli olacak? Asgari ücretli ilk birkaç ay geçici bir refaha kavuşup, sonraki aylar yine aynı hengâmenin içinde kendini bulmayacak mı? Sorunun çözümü asgari ücrete yapılan yüzde 50 zam ile çözülecek gibi görünmüyor. Geçen yıl asgari ücretle alınabilen birçok şey bu yılki asgari ücretle alınamayacak. Yoksulluk sınırı 10 bin TL olarak açıklanmıştı. Bir aileden iki kişinin asgari ücretle çalıştığını varsayarsak yine yoksulluk sınırı aşılamıyor. Yapılan zam ibreyi bir tık bile oynatmaya yetmedi.
Asgari ücrete yapılan zam, asgari ücretin bir tık üzerinde maaş alan çalışanlarında farklı yorumlarına sebep oldu. Ücreti asgariye yaklaşan kesim ocak ayında nasıl bir maaş alacağı kaygısını taşımaya başladı. Birçok öğretmen arkadaşım ise asgari ücretin öğretmen maaşına olan yakınlığından dert yandı. “ Biz 15 yıl boşuna okumuşuz. Benimle asgari ücretle çalışan aynı basamağa çıktı” şeklinde konuşmalar. Bu konuşmalar fazlasıyla canımı sıktı. Çünkü bunu söyleyen öğretmen arkadaşım atanamadığı için yıllarca asgari ücretle markette kasiyerlik yapmıştı. 15 yıl o da okumuştu ama ömrünün birkaç yılını öğrencilerine ders anlatmakla değil, reyona makarna dizmekle geçirmişti. “ Biz boşuna mı okuduk” sözü beni çok yaraladı. Çünkü bu ülkede asgari ücretle çalışan kesimin içinde milyonlarca üniversite mezunu var. Atanamayan öğretmen de var, mimarda, mühendis de, biyolog da… Atanamayan ya da kendi mesleğini yapamayan üniversite mezunu milyonlar gence reva görülen asgari ücret, toplumun da asgari düzeyde gelişmesine dolaylı yoldan vesile oluyor. Yapılan bu zamlara karşı hiçbir çalışan asgari ücretle çalışmayı hak etmiyor. Bir ay boyunca birkaç rulo tuvalet kâğıdı, beş litrelik bir sıvıyağ, iki üç koli yumurta için çalışmak yaşam amacının dışında kalıyor. Yaşamak, sadece temel ihtiyaçlarımızı karşılamak olmamalıdır. Sadece doktorun, öğretmenin değil herkesin insanca yaşamaya hakkı olmalıdır. Mevzu bana kalırsa kimin kaç yıl okuduğu, okumadığı mevzusu değildir. Mevzu her kesimin çalıştığını karşılığını alabilmesidir. Çalıştığının karşılığını alan birey şüphesiz ki daha mutlu, daha özverili olacaktır.
O zaman ne diyelim herkes için yeni bebeğimiz 4250 hayırlı olsun.