Malum kiraların arttığı şu dönemlerde ev sahibi olma hayali kuranların sayısı da oldukça arttı. Ev alma umudunu içinde taşıyanlar için geçtiğimiz gün yeni bir umut ışığı doğdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Bakanlar Kurulu toplantısında aldıkları kararları açıkladı. Erdoğan, konut alacaklara yönelik iki kredi kampanyası yapıldığını duyurdu. Vatandaşlar yüzde 0.89 ve 0.99 faiz oranlarıyla 10 yıl vadeli olarak 2 milyon liraya kadar kredi kullanabilecek. Bu haber üzerine vatandaş varını yoğunu ortaya koyup ev sahibi olma umuduyla ev aramaya başladı.
Ancak zaten yüksek olan ev fiyatları açıklamanın ardından arttı. Benim de favori ilanlarına eklediğim bir evin fiyatı bir anda 200 bin TL fırladı. Ev almak isteyen milyonlarca vatandaş aynı sorunla karşı karşıya kaldı. Yani kredi düşmesine düştü güzel, ancak düşen krediyle birlikte ev fiyatları aldı başını aya kadar gitti.
Kirada oturup ev alma hayali kuran vatandaşın sevinci büyük çoğunlukla kursağında kaldı. Hobi olarak satılık ev ilanlarına bakan biri olarak gözle görünür fiyat artışları beni şaşırtmadı. Çünkü artık öğrendik ki eğer bir şeye indirim geliyorsa onun acısı mutlaka başka bir yerden çıkacaktır.
Fiyatları yükselen evleri de inceledim. Açıkçası yıllarca emek verip kazancımın büyük bölümünü yatıracağım bir ev bulamadım. Fiyatlar yüksek, yüksek olmasına lakin evlerde sunulan konfor sıfır. Küçücük evler oda sayısı artırılmak için bölünmüş de bölünmüş. Bir yemek masası boyutunda odalar tasarlanmış. Salonun ortasından geçen mimari harikası kolonları, köşeleri ise hiç hesaba katmıyorum. Buzdolabını dahi koyacak yer olmayan minimalist, fiyatta cep yakan tasarım harikası mutfaklar, üçgen şeklinde daralan tavanlar gözlerimi kamaştırdı.
İnsanlar bir ömür bir beton yığını için çalışıp gelirini oraya bağlayacak. Bunun karşılığında ise konfordan oldukça uzak, ihtiyaçlarını karşılamayan bir yer satın alacak. Ben ömrümü bu evlerden satın almak için heba etmek istemiyorum.
Elektrik faturalarının kabardığı dönemde ütüsüz giyinmenin moda olmasını önermiştim. Benim şimdi ki önerim eski göçebe yaşamımıza, kıl çadırlarımıza geri dönmek. Kıl çadırlarında eminim çok daha geniş alana sahip odalar oluşturabiliriz. Doğa ile iç içe kıl çadırları. Ne üst komşunun geç saatte çıkardığı gürültüden rahatsızlık söz konusu, ne her ay gelen aidatlar ne de kapı önü otopark kavgaları. Hadi gelin köyümüze geri dönelim demeyeceğim, çok daha uzağa dönelim. Atı evcilleştirip, tarlalarımızı sabanla sürdüğümüz, yediğimizden içtiğimize her şeyin sağlık koktuğu, gelirlerimizi, ömrümüzü dört duvar beton için heba etmediğimiz o kıymetli zamanlara…