Çağımızda ebeveyn olmak gerçekten çok zor. Bilgili ve donanımlı, çocukluk travmaları olmayan bir çocuk yetiştirmek her ebeveynin isteği. Ancak maalesef her durumu abarttığımız gibi çocuklarda travma kalmasın diye travmanın da istismarını yapıyor olduk.
Yani çocuğuna en ufak bir müdahalede (bahsettiğim müdahale fiziksel ya da psikolojik şiddet değil tabi ki) ebeveyn çocuğumda travma oluşacak mı kaygısı taşıyor ve çocuklara hiçbir şekilde müdahale edilmiyor. Gerçekleştirdiği hiçbir eyleme ailesi tarafından karışılmayan, müdahale edilmeyen bireyden var olan benlik duygusu iyice katlanıyor. Bu defa çocuk kendinden başka hiçbir şeyin varlığına tahammül edemiyor. Sadece ben ve benim dediğim şeklinde dayatmalarla karşılaşılıyor.
Hayatımızda kurduğumuz bütün ilişkilerde olduğu gibi çocuklarımızla olan ilişkilerimizde de sınır çizmek onlara vereceğimiz en güzel hediyelerden biri olacaktır. Çocuğun yaptığı iyi davranış nasıl ödülü hak ediyorsa yaptığı kötü davranışında ne olduğunu, sonucunun ne getirdiğini bilmesi gerekiyor.
Bu dönemdeki ebeveynlere baktığımda birçoğunda var olan algı, “Biz çektik onlar çekmesin, bizim yaşadıklarımızı onlar yaşamasın” bu şekilde düşünüldüğü için çocuklar aşırı derecede korunuyor, önlerine her imkan seriliyor. Çocuklar yok nedir bilmiyor. İstedikleri her şeyi aldırıyor ve aldırdıktan üç beş saat sonra kıymetsiz eştiriyor.
Çevrenizde duymuşsunuzdur, “Şu oyuncağı 10 dakika önce aldırdı, şimdi yüzüne bile bakmıyor” şeklinde yakınmalar. İşte bunun nedenlerinden biri çocuğun doyumsuzlaşması, alınan oyuncaktan çabuk sıkılıp yerine yenisinin alınacağından emin olmasıdır. Travma yaşamasın, çocukluğuna dair kötü hiçbir iz kalmasın diye düşünürken ipin ucunu kaçırıyoruz.
Çocuklara iyilik ettiğimizi düşünürken onların elinden sorumluluk bilincini dahi alıyoruz. Yoruluyor diye okul çantalarını taşıtmıyor, okulda mahcup olmasın diye ödevleri aile tarafından yapılıyor. Evde bir işin ucundan tutturulmuyor. Aile ne yaşarsa yaşasın bunu çocuğa hissettirmiyor. Çocuk toz pembe bir dünyada yaşıyor.
Bu toz pembe dünya maalesef ki gerçek değil. Olağan hayatın dışında bir dünya. Çocuk gerçek hayata atıldığında bocalıyor. Okulda arkadaşlarıyla kurduğu ilişkiden tutunda çalışma hayatına atıldığında gösterdiği tutum ve davranışlara varana kadar hep bir yıkım, bir umutsuzluk içinde oluyor. Çünkü kendisine gösterilen hayat ile gerçekte olan hayat arasında uçurumlar var.
Sevgili aileler hepimiz iyi ve mutlu çocuklar yetiştirmeye çalışıyoruz. Gerçekten hayatımızı onlar için adıyoruz. Ama sanırım çok fazla anaçlık yapıyoruz. Aşırı koruma ve aşırı kontrol etme duygusu onlara zarar veriyor. Çocuklarımıza olan davranışlarımızı gözden geçirip onları gerçek dünyaya hazırlayalım. Çocuk yanlış bir şey yaptığında dur yapma demek onda travma yaratır mı bilmiyorum ama her şeyi yapmasına izin vererek ona en büyük zararı verdiğimizden çok eminim. Yarınlar çocuklarımızla güzel olsun, umutlu olsun.