Geçtiğimiz gün evimin hemen yanında olan zincir markete birkaç şey almak için indim. Ancak karşılaştığım manzara içimi acıttı. Market personellerinin öğlen yemek saatleriymiş. Personeller yine marketten aldıkları abur-cuburlarla öğlen yemeklerini geçiştiriyorlardı. Uzun zamandır aynı marketi kullandığım için çalışanları tanıyorum.
Çalışma şartlarından bahsettiler biraz. Az çok hepimiz zaten çalışma şartlarının ne olduğunu biliyoruz. Çünkü ailelerimizden mutlaka biri markette çalışıyor. Atanamayan öğretmenin de, mühendisin de yolunun geçtiği yer orası. Ben öğlen yemeği için malzeme almaya gitmiştim. Onların kek, meyve suyu yediğini görünce neden yemek yemediklerini sordum. Aslında ben vakitleri olmadığı için yemediklerini düşünüyordum. Meğer işin aslı öyle değilmiş.
Her gün etiketlerin değiştirildiği, her şeyin cep yaktığı o marketler çalışanlarına öğlen yemeği vermiyormuş. Yemek için cüzzi bir miktar para yükleniyormuş kartlarına. Miktar cüzzi olunca onlarda en düşük fiyata nasıl öğün çıkarabiliriz mantığı ile hareket edip kendi çözümünü üretiyormuş. Bu durum karşısında yaşadığım şaşkınlığı tarif edemem. Nasıl yani şimdi bu insanlar asgari ücret kazanmak için sabahtan akşama kadar kekle, meyve suyuyla mı öğün geçiştiriyor?…
Biliyorum ama hayat bu kadar acımasız olmamalı. Dünyaların kazanıldığı bir markette en azından çalışanlarının kursağına gidecek lokma hesaplanmamalı. Bugün Anadolu’nun her hangi bir köyünde herhangi bir köylüsü yardıma çağırdığı işçinin karnını doyurmadan onu yolcu etmez. Evinde o gün işçiler gelecek diye ona özel yemekler hazırlatır. Biz böyle gördük böyle yetiştik.
Çalışanlarla yaptığımız konuşmaların abartı olmasını umut ediyorum. En azından çalışanların maaşları haricinde yemek hakları sağlanmalı, karınları doyurulmalı. Bugün hepimizin bildiği üzere gıda ve yemek ürünleri aldı başını gitti. Çalışanlara yemek ücreti altında yüklenen ücret artan fiyatlar baz alınarak yükseltilmeli. Personeller haklı olarak “ Dışardan yemek söylesek minimum 50 TL tutuyor. Bize tanımlanan yemek ücretiyle bir ayı asla çıkaramayız. Biz de maaşlarımızdan yememek için böyle bir yolu seçiyoruz. Her gün yemek yemek bize tanımlanan ücretle imkansız”. Şeklindeki düşüncelerle yıpratılmamalı.
Market çalışanlarının neden sürekli morali bozuk, suratları asık diye düşünürdüm. Meğer yedikleri yemeğe kadar sorunmuş her şey… O yüzden bu şartlarda çalışıp polyana olmalarını beklemekte acımasızlık olur. Umarım herkes hakkettiği işi severek yapar ve bunun maddi manevi karşılığını alır. Maddi olarak karşılığı alınmayan bir manevi olarak da insana doyum sağlamaz.
Maaşların, yemek kartlarının da artan gıda fiyatlarıyla boy ölçüşebildiği, alım gücümüzün arttığı, hiç kimsenin öğlen arasında yediği yemeği kara kara düşünmeyeceği zamanlara…