Kıymetli kardeşlerim günümüz ömrümüz akıbetimiz ve ahiretimiz hayır olsun inşallah.
Bu yazımızda reca kaynağımız Zümer Suresi 53. ayet-i kerimeyi nazar-i dikkatlerimize sunmak istiyorum.
Eğer Kerim olan Hak Teâlâ ümidi ve keremi beklemeyi emrediyorsa, keremine göre muamelede bulunacak demektir.
Kulun gözünde hiçbir günah, onu rabbine karşı güzel zan sahibi olmaktan alıkoyacak derecede büyük görülmemelidir. Kim rabbinin azametini düşünürse onun gözünde her şey küçülür. Allah Teâlâ’nın rahmeti büyük ya da küçük her şeyi kuşatmıştır.
Allah Teâlâ’dan olan rahmet, “nimet vermek, lütuf ve ihsanda bulunmak” demektir. Bu ise ortaya çıkması bakımından mağfiretten sonradır. Mağfiret ise “Allah Teâlâ’nın kulunu azabın değmesinden koruması” demektir. Bundan dolayı ayet-i kerimeye şöyle mana verilmiştir: “O’nun öncelikle mağfiretinden, ikinci olarak da fazl-u kereminden ümit kesmeyin.”
Allah’ın rahmetinden ümit kesmek, Allah ile arasındaki bağın kopması suretiyle kulun fıtrattan uzaklaştığını gösterir. Çünkü kulda aslî nurdan, tevhit nurundan tek bir şey bile kalmış olsa Allah’ın o geniş, o gazabından önce gelen rahmeti ona yetişir.
Kul haddi aşıp Allah’a isyan etmiş olsa da bu rahmeti ümit etmesi, bu nurla bağlantılı olmasından kaynaklanır. Ümitsizlik ise kişinin tamamen perdelenmiş, yüzünün tamamen kararmış olduğunu gösterir. İşte tevhit nurunun kalpte kalması şartıyla Allah Teâlâ bütün günahları bağışlar.
Ümitsizlik en büyük musibetlerden biridir. Allah Teâlâ kullarına son nefeslerine kadar fazl-u kereminden mühlet vermiştir. Kul son nefesten önce O’na dönecek olsa tövbesini kabul buyurur.
Bu meyanda Kuşeyri RH.A. Letaif’te şöyle demektedir: “Ey Kulum! Aşırı gittiysen kendi aleyhine aşırı gittin! Allah’ın rahmetinden ümit kesme; kapımıza gelip gitmeyi kesmiş olsan da bari gönlünü bizden çevirme.” (İsmail Hakkı Bursevi, Ruhu’l-Beyan; Abdülkerim el- Kuşeyri, Letaifu’l- İşarat)
Ya Rabbi! Ümitsiz olmamamız gerektiğini bize sen buyurdun. “Benden lütuf ve yardım bekleyin, Benim rahmetimden ümit kesmeyin” emrettin. Bu emr-ü fermanın gereği ümitliyiz. Günahımız çok da olsa, günah deryasına batmış olsak da, bağışla bizi, ümidimiz çok. Biz dertli kullarını umduklarına nail et. Bu hasta gönüllere şifa ver. Amin! (Ruhu’l-Beyan)