İslam dini hayatı ve sağlığı bir emanet olarak görür. Sevgili Peygamber Efendimiz "İki nimet vardır ki insanların çoğu onların kadrini bilmez. Bu iki nimet sıhhat ve boş zamandır" buyurmuşlardır.
**
Bu itibarla hastalıklardan tedavi konusuna da büyük önem atfeder.
Bunun için sebeplere yapışmayı emreder.
**
Hz. Peygamber’e, “tedavi olalım mı” diye sorulması üzerine, “Tedavi olun; zira Allah yarattığı her hastalığın ilâcını da yaratmıştır, bir hastalık müstesna, o da yaşlılıktır. Allah, gönderdiği her hastalık için mutlaka şifasını da göndermiştir. Her hastalığın bir çaresi vardır. Bu hastalığın devasında isabet edilirse hastalık Allah’ın izniyle iyileşir."
**
Yine sevgili Peygamber Efendimiz, dualarında Allah’tan sağlık ve afiyet dilemiş, ölümü temenni etmeyi hoş karşılamamış, "Sizin en hayırlınız ömrü uzun ve ameli güzel olanınızdır" buyurmuştur.
**
Kıyamete kadar tüm insanlığa rehber olan kerim kitabımızda (ni'mel abd) "ne güzel bir kul" diye takdim ettiği Hazreti Eyyûb Aleyhisselam'ı hatırlatarak bu konuda almamız gereken dersleri ayet-i kerimelerde derc etmiştir.
**
Eyyûb (aleyhisselam) sabırla katlandığı hastalıklara karşı Allah’a iltica etmiş, asla umudunu yitirmemiş, dilinden bir an duayı eksik etmemiş, hep çare aramış, Cenab-ı Hak da ona şifa ihsan etmiştir.
**
Tedavi için Hz. Eyyûb hem manevi tedavi yöntemlerinin en başında yer alan duaya müracaat etmiş, hem de tıbbi tedavi diyebileceğimiz şifa kaynağı suda yıkanmak suretiyle tedavi olmuştur.
**
"Eyyûb’u da an! Hani rabbine, başıma bu dert geldi. Ama sen merhametlilerin en üstünüsün diye niyaz etmişti. Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için anılacak bir örnek olmak üzere onun duasını kabul ettik; kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik; ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik."
(Enbiya 83-84)
**
"Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su" dedik. (Sâd-42)
**
Görüldüğü üzere Hz. Eyyûb’un tedavi uygulamasında hem maddi hem de manevi tedavi yöntemleri bulunmaktadır ve her iki tedavi yöntemini de cem etmiştir.
**
Tüm insanlığa hitap eden Kerim kitabımız, bugün yeni hastalık ve virüslerle karşılaşan insanlığa ve bizlere Hz. Eyyûb’un bu kıssası üzerinden hem maddi hem manevi tedavi ve mücadele yolunu cem etmemiz gerektiğini bizlere göstermektedir.
**
Bu salgın virüs sebebiyle yayınlanan Din İşleri Yüksek Kurulumuzun fetvasını da burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
**
"Temel gayelerinden biri de insan hayatını korumak olan İslam dini, insanların hayatını tehlikeye atacak uygulamalara asla cevaz vermez. Nitekim Peygamber Efendimiz; "Bir yerde veba hastalığı çıktığını duyarsanız oraya girmeyin, bulunduğunuz yerde veba hastalığı çıkarsa o bölgeden de ayrılmayınız.” buyurarak karantina uygulamasına dikkat çekmiş; ''Bulaşıcı hastalık taşıyan kişi, sağlam kişinin yanına gitmesin” buyurarak salgın hastalıklara karşı tedbirli olmanın gereğini vurgulamıştır.
**
Bu meyanda doğal afet veya salgın hastalık sebebiyle cemaate katılmanın zor veya tehlikeli olduğu zamanlarda sahabe-i kiramın, namazların evlerde kılınmasına dair uygulamalarının varlığı bilinmektedir.
**
Asr-ı saadet ve sahabe-i kiram dönemlerine ait bu bilgi ve uygulamalara dayanan İslam alimleri toplu halde eda edilen ibadetlere katılmak için sağlıklı olmanın yanında başkasına zarar vermemenin de gerekli olduğunu belirtmişlerdir. Dolayısıyla yeni tip koronavirüsün yayılma tehlikesi ortadan kalkıncaya kadar cuma namazı başta olmak üzere cami ve mescitlerde cemaatle namaza ara verilmesi gerekli hale gelmiştir."
**
Bu itibarla bizlerinde dünyayı tehdit eden bu yeni virüse karşı devletimizin ve Diyanet İşleri Başkanlığımızın almış olduğu kararlara harfiyen uymamız gerektiğini belirtiyorum
**
"Bu hastalığı gider ey insanların Rabbi! Şifa ver, çünkü şifa verici sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Öyle şifa ver ki hiç bir hastalık bırakmasın."