Temizlik, maddi olduğu kadar, manevi anlamda da güzelliğe erişmektir. Ruhu yoran ve gönül aynasını karartan manevi kirlerden uzaklaşmaktır. Dış dünyamız gibi gönül hanemizi de tertemiz tutarak huzur bulmaktır. Temizlik, kul olduğumuzu, yaratılış gayemizi unutturan her türlü hatalı tutumu terk etmektir. Kendimizi günah ve haramdan uzak tutmaktır. Öfke ve haset, kin ve nefret, yalan ve iftira, kibir ve riya gibi manevi hastalıklardan arınmaktır. Allah’ın rızasına, güzel ahlâka ve helâl olana yönelmektir.
İnsan sadece akıl ve kalpten ibaret değil. Başta nefis olmak üzere öyle baskın duygular altındayız ki, bazen irademize söz geçiremiyor, günahlara giriyoruz.
Öyle ki, nasıl acıkıyor, yoruluyor ve hastalanıyorsak, bir şekilde günahları da işleyebiliyoruz.
Diğer yandan şeytan sürekli yanımızda yöremizde dolaşıyor, içimizde nefis çalışıyor, bir de bakıyoruz ki, bir günaha girmişiz. O anda hemen “Affet Allah’ım, bağışla ya Rabbi, bir daha yapmayacağım, özür dilerim” diye yalvarıyoruz, dua ediyoruz. Niçin dua ediyoruz? Çünkü inanıyoruz ki, biz günahkârız, Allah bağışlayandır; biz tevbe edeniz, Allah tevbemizi kabul edendir.
Allah Gafur’dur, Afuvv’dur, Gaffar’dır, Tevvab’dır. İşlediğimiz günahlar bizi Allah’ın bu isimlerine götürüyor. Böylece Allah’ın Gafur ve Gaffar olduğunu öğreniyoruz.
Bu gerçeği Peygamberimiz çok güzel dile getiriyor;
“Nefsim kudret elinde olan Zata yemin ederim ki, eğer siz hiç günah işlemeseniz, Allah sizi toptan helak eder; sonra günah işleyen, ardından da istiğfar eden bir kavim yaratır ve onları mağfiret ederdi.”
(Müslim, Tevbe, 9)
Hani bazen bir günahla kalbimiz kirlenir de, fazla bir vakit geçirmeden tevbe üstüne tevbe eder ya, işte kulun bu halinden Cenab-ı Hakk hoşnut oluyor.
Allah ile kul arasındaki bu durumu Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor:
“Resulullah aleyhissalatu vesselâm Rabbinden naklen buyurdular ki:
“Bir kul günah işledi ve ‘Ya Rabbi günahımı affet!’ dedi.
“Hak Teala da: ‘Kulum bir günah işledi; ardından da bildi ki, günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır.’
“Sonra kul dönüp tekrar günah işledi ve ‘Ey Rabbim günahımı affet!’ dedi.
“Allah Teala da, ‘Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır’ dedi.
“Sonra kul dönüp tekrar günah işledi ve ‘Ey Rabbim beni affeyle!’ dedi.
“Allah Teala da, ‘Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi olduğunu bildi. Ey kulum, dilediğini yap, ben seni affettim’ buyurdu.”
(Buhari, Tevhid 35; Müslim, Tevbe 29)
Herkes hata işleyebilir, günaha girebilir. Fakat günah işlemeyen insanların hayırlısı olduğu gibi günahkârların da hayırlısı vardır. Bu hayrı Efendimiz şöyle ifade eder:
“Her insan hata işler; ama hata işleyenlerin en hayırlısı, çok tevbe edenlerdir.”
Hata işleyenlerin tevbeleri ile hayırlı bir insan olmalarının ötesinde, bir de Allah’ın sevdiği bir kul olma mertebesine yükselmeleri söz konusudur. Kur’an’ın gösterdiği bu müjde, İslâm’ın insana sunduğu en tatlı müjdelerden biridir:
“Muhakkak ki, Allah çok çok tevbe edenleri ve temizlenenleri sever.” (Bakara suresi, 2:222)