Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem ateşinden azad olma olan Kur'an ayı Ramazan-ı Şerif yeniden misafirimiz oldu elhamdülillah.
Bu kıymetli misafiri en güzel şekilde ağırlayıp nihayetinde de Peygamber Efendimizin zikrettiği rahmet, mağfiret ve cehennem ateşinden ve her türlü maddi-manevi hastalıklardan azad olmayı elde ederek, sağlık ve âfiyetle bayrama vasıl olmayı Mevla bizlere lütfu ile ikram eylesin.
Her yıl Ramazan mevsiminde bir ana tema belirleyen Diyanet İşleri Başkanlığımız bu sene de "Yaşarken unutma! Sonsuz bir hayat daha var!" konusunu öne çıkarmıştır.
Bu vesileyle malum imtihandan ötürü farklı bir Ramazan iklimi yaşadığımız bugünlerde sonsuz bir hayattan "ebediyet" ve "bekadan" bahsetmek istiyorum.
Sevgili Peygamber efendimiz (S.A.V.); Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Aciz kişi de, nefsini hevasına tabi kılan ve Allah'tan dilek(ler)de bulunup duran (bunu yeterli gören) kişidir." buyurarak gerçek aklın ve yönelişin kalıcı ve daimi olana yönelmek olduğunu bizlere bildirmektedir.
Sahi insan neden “beka” yani “sonsuz bir hayat” ister?
Bir düşünelim.
İnsan, hayatın bütün organizmasıyla ilgilidir. Yani eviyle, annesi ve babasıyla alâkadardır. Arkadaşları, akrabaları ve çevresiyle münasebeti vardır, toplum hayatıyla da ciddi ilgisi vardır.
Vücuduna lazım olan, midesinin gıda ihtiyacını temin etmeye çalıştığı gibi, dünya kadar geniş, belki sonsuzluğa uzanan ihtiyacını da temin etmeye mecburdur.
Çünkü yaradılış itibariyle sonsuz arzularımız vardır. Ebedi saadetten başka hiçbir şey insan ruhunu asla tatmin etmez. Edemez.
Kur'an ayı Ramazan-ı Şerif’te ebedi ve daimi olanı aramayı ve onun peşinden gitmeyi yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.