10 Kasım... Türk yurduna, amansız yasın düştüğü gün. Ulusumuzun, ülkemizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü kaybettiği gün.
İçimizde asla dinmeyecek acıyı, hafızalarımıza kazıyan gün 10 Kasım...
10 Kasım, bir milletin kurucusuna gözyaşlarıyla veda ettiği gün.
Her 10 Kasım'da Ülkemizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü saygı ve minnetle anıyoruz ancak onu ne kadar anlıyoruz, bu bende merak konusu oldu.
Mesela yaptığı inkılap ve devrimlerin öneminin ne kadar farkındayız? Koca bir ülke gençliğine yazılmış bir hitabesi var, dönüp baktığımızda bu hitabedeki öğütlerinin ne kadarının farkındayız?
Onun anısını, onun hatırasını ne kadar yaşatıyoruz?
"Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir." diyen bir liderin fikirlerini ne kadar anladık?
Amansız bir yasın tarihi olan 10 Kasım yine geldi çattı. Yine saat 09'u 5 geçe Türkiye'de hayat duracak. Bir ülke; kurucusuna, kurtarıcısına, başkomutanına, başöğretmenine, rahmet ve minnetle saygı duruşu gösterecek.
Biz de gençler olarak onun gençliğe hitabesini bir kez daha anlayacağız ve bize verdiği görevin farkına varacağız. Rahat uyu Atam, açtığın yolda gösterdiğin hedefe, durmadan yürüyeceğime tekraren ant içerim. Aziz hatıranı her daim yaşatacağım.
Sözlerime bir kez daha biz gençlere hatırlatmak amacıyla Ata'mızın gençliğe hitabesiyle son veriyorum; " Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."