Öyle bir döneme denk geldik ki, neye canımızı sıkacağımızı bazen şaşırıyoruz. Seçim gerginliği, toplumdaki kutuplaşma mı dersiniz, üzerine hayat pahalılığı ve yaşadığımız ekonomik sorunlar mı dersiniz, onu geçtim bununla beraber ülkemizin güney doğusunda yaşanan deprem ve sel felaketi mi dersiniz yaşadığımız birçok sıkıntı var.
Bu sıkıntılar arasında bir de dengesini bozduğumuz dünyamızda yaşamaya devam ediyoruz.
Ne yağmur doğru düzgün yağıyor, ne normal bir kış mevsimi geçiriyoruz, bir gün günlük güneşlik olan hava ertesi gün şimşek ve gök gürültüsüyle karşılıyor bizi, sürekli yağış olan bölgelerde tarihin yoğun yağışı haberlerini alıyoruz.
Yaz mevsimi neredeyse Kasım’a kaymış durumda, Kış deseniz artık Aralık-Ocak aylarını geçtim Şubat’ta falan başlıyor.
Mart ayının sonuna geliyoruz ama havaların tam anlamıyla toparlandığı şöyle oh be bahar geldi dediğimiz günleri görmüyoruz.
Normalde aklımızın ucundan geçmemesi gereken barajlardaki doluluk oranlarını günlük kontrol eder hale geldik.
Uzmanlar geleceğin en büyük sıkıntısını üretim ve kuraklık olarak görüyor.
Yazın aşırı sıcaklardan ormanlarımız yanıyor, ülkemizdeki büyükşehirlerin merkezlerin sular basıyor, can kaybı yaşanıyor, çiftçiler mahsullerini zirai dona karşı korumaya çalışıyor.
Ve daha birçok şey…
Bunun sonucunda ise tüm bunların sorumlusu kim diye sorulunca da tek bir ortak cevap alıyoruz; ‘Biz’
Evet; sen, ben, o, biz, onlar… İnsanlığın tümü olarak bu yaşanan manzaradan biz sorumluyuz.
Hiç tükenmeyecek gibi davrandık kaynaklarımıza, hiç bitmeyecek gibi tükettik sularımızı, hiç kirletmiyoruz gibi dumanlar salındı fabrikalarımızdan, ne de olsa temizlenir diye attık çöplerimizi yollara…
Sonucunda da ne oldu derseniz, buyurun dengesini bozduğumuz, mevsimlerini kaydırdığımız, her gün dikkat sel olabilir diye uyarılar verilen bir dünyayı hep birlikte yarattık.
Denizlerimizi, akarsularımızı, göllerimizi, derelerimizi kirlettik. Şimdi de temizlemeyle uğraşıyoruz. Barajımız dolduğunda seviniyor, azaldığında ise korkuyoruz.
Bu yüzdendir ki özellikle küçük yaşta çevreye karşı bilincin daha da arttırılması gerek. Suyun nasıl önemli olduğunu herkese söylememiz gerek. Bugün TOGG’u konuşuyoruz belki ülkemiz için milat olacak ve elektrikli araçların daha fazla yayıldığını göreceğiz. Tüm fabrikalarımız çevreye karşı daha duyarlı olacak ve biz bu bozduğumuz dünyanın düzenini hep birlikte düzelteceğiz. Başka türlüsü güç. Sadece bir veya iki kişinin duyarlılığı ile değil, topyekun mücadeleyle dünyayı eski günlerine geri döndürmemiz gerek.