Herkese 20 Eylül Salı gününden merhabalar dilerim. Ne zaman girdik hangi ara geldi derken, Eylül ayının da neredeyse bitmek üzere olduğunu bugün fark ettim. Bugünkü yazımda, etrafımda gözlemlediğim bir duruma değinmek istiyorum.
Çevremizdeki birçok insan hayatındaki birçok şeyi ertelemek üzerine kurmuş durumda. Alarm kurup erteleriz, aklımıza bir fikir geldiğinde erteleriz, bir şey yapmamız gerekir onu erteleriz, bir yere gitmemiz gerekir onu erteleriz, sağlık sorunumuz vardır doktora görünmemiz gerekir onu erteleriz, hayat koşturmacasından sevdiklerimizle görüşmeyi erteleriz, yakınlarımıza zaman ayırmayı erteleriz, yarınımızı etkileyecek kararlar almayı erteleriz…
Erteleriz de erteleriz anlayacağınız…
Hatta bu iş artık hastalığa dönüşmüş durumda, uzmanlar da bu konuyu, “Kişinin yapması gereken işi, zamanı, enerjisi ve imkanı olmasına rağmen, bir ya da birkaç kez ertelemesi, işi yapmaktan kaçınması olarak tanımlanan erteleme hastalığı, kişinin günlük hayatına olumsuz etki eder. Yapılması gereken işleri, süresiz ve sayısız olarak erteleyen kişiler, zamanı doğru kullanamadıkları için gerek okulda, gerekse profesyonel yaşamlarında güçlüklerle karşılaşırlar. İşin tamamlanması gereken zaman yaklaştıkça öfke ve stres seviyeleri artar. Çoğunlukla da işi yapabileceklerinden çok da yüzeysel ya da kabataslak şekilde tamamlarlar. Bunun sonucunda da stres seviyeleri artmaya ve öz güvenleri düşmeye başlar” diye tanımlıyor.
Naçizane tavsiyem sizlere varsa böyle bir durum, etrafınızda, kendinizde ya da çevrenizde, bu problemin çözümü de sizler olacağınız için ertelemekten mümkün olduğunca vazgeçin, en kötü kararın kararsızlıktan iyi olduğu bu dönemde kararlarınızı, çabuk bir şekilde almaya gayret edin, bir sağlık problemi hissediyorsanız kendinizde ihmal etmeyin, verimli olduğunuz zaman dilimlerini belirleyin ve o saatlerde yüksek performansla çalışmaya gayret edin, sevdiğiniz şeylere vakit ayırın, çünkü dünkü yazımda da bahsettiğim gibi insanın gerçekten bir saniyesinin garantisi yok ve bunu unutmadan yaşamak en doğrusu gibi…
**
Yine bugünkü köşe yazımda değinmek istediğim bir diğer konu ise CHP Çayırova’daki hareketlilik. Şunun şurasında 24 Eylül’e bir şey kalmadı ve CHP Çayırova’da kongre heyecanı yaşanmaya başladı.
24 Eylül’de gerçekleşecek olağanüstü kongrede iki aday yarışacak. Son olağan kongrenin kaybeden iki tarafı olan Binali Eniş ve Suna Çınar, CHP Çayırova’nın delegelerinden oy bekleyecek.
Cihan Soyluçiçek’in rahatsızlığı nedeniyle ilçe başkanlığı görevini bırakmasıyla girilen kongre sürecinin, partiyle seçim öncesinde artı bir enerji katabileceğini daha önce yine buradan deklare etmiştim. Önceki gün Suna Çınar’ın yaptığı adaylık açıklaması sırasında, Binali Eniş’in de parti binasında yer alması doğru bir davranış çünkü Suna Çınar’ın da dediği gibi bu yarışlar sandıktan sonra biter ve herkes gönül verdiği partisi için çalışmaya devam eder. Çok adaylı kongreler partiler için heyecan yaşatır. CHP Çayırova’da da bu olağanüstü kongrenin neler getireceği merak konusu. Çayırova’ya kadın eli değmeli diyerek yola çıkan Suna Çınar mı yoksa Soyluçiçek’in istifasının ardından adı kulislerde çok yerde zikredilen Binali Eniş mi yeni ilçe başkanı olacak hep birlikte göreceğiz.