Hepinizin malumu olduğu üzere, çok uzun süredir hayat pahalılığı ile mücadele ediyoruz.
Türk lirasındaki değer kaybı, üzerine hemen hemen her gün artan fiyatlar, ekmeğe gelen zam, akaryakıta gelen zamlar derken, kendimizi içinden çıkılmaz gelen bir döngünün içinde sanıyoruz kendimizi. Uzun süredir hayatımda en yoğun alışveriş yaptığım dönemi yaşıyorum. Tatlı bir telaş içerisinde, bir yuva kurmaya çalışıyorum ve takdir edersiniz ki yeni evin eksiği çoğu zaman bitmiyor.
Bundan dolayı da sürekli olarak, bir şeyler alıp duruyorsunuz. E hal böyle olunca da fiyat pahalılığı ve enflasyonla direkt olarak yüz yüze geliyorsunuz.
Şu an bu yurdun bir vatandaşı olarak, benim pahalılık algım kaybolmuş durumda. Neyin ne kadar edeceğine, neyin ederinin ne olduğuna dair tüm algım, yitip gitmiş durumda.
Bir şeyi alırken neden 10 TL veya neden 500 TL olduğuna dair fikir yürüyemiyorum mesela.
Örnek verecek olursak bir yer paspası neden 400-500 TL bandında oluyor ya da üzerine çamaşır koyup kuruttuğunuz alet neden bin TL'ye yakın bir fiyatta kimseden bir açıklama yok. Ekmek 5 TL olmuş, insanlar doğalgaz açmaya korkuyor, aracınız varsa binmeden toplu taşımayla gidebilir miyim derdindesiniz, gibi gibi yüzlerce düşünce var herkesin kafasında.
Çok güzel bir örnek vardır, "Kaynayan suya bir kurbağa atarsanız, elbette ki çılgınca kaptan çıkmaya çalışacaktır. Fakat eğer onu ılık suya koyar ve suyu ısıtırsanız, uysalca orada oturacaktır. Su yavaşça ısındıkça, kurbağa rahat bir uyuşukluk haline geçecektir, tıpkı sıcak bir banyo yapan bizden biri gibi ve çok zaman geçmeden, yüzünde bir gülümsemeyle, karşı koymadan kaynayarak ölmesine izin verecektir" denir bir anketodda.
İşte biz bu anekdotdaki ılık suya konulan ve yavaş yavaş suyu ısınan kurbağa haline geldik. Ölen şey ise paramızın alım gücü ve fiyat algımız.
Ortalıkta bir yangın var ama bu yangına dair herkesin söylediği tek şey bugün sönecek, yarın sönecek, 3 ay sonra sönecek, 6 ay sonra sönecek, bir göz açıp kapayın sönecek, bir uyuyun uyanın sönecek gibi laflar.
Reel olarak bir müdahale var mı derseniz, yok. Bu konu toplumda konuşulduğu kadar siyasi zeminde tartışılıyor mu o da yok. Bu durumda da bize işte sadece ılık suyun içine atılmış kurbağa olmak kalıyor...