Deprem felaketinin acılarını sarmaya çalıştığımız şu günlerde, gelen haberlerle yeniden şaşırıyor ve ne diyeceğimizi bilemiyoruz.
Ben kendilerini 99 depreminden sonra gördüm. Her çadır üzerindeki kırmızı hilal simgeleriyle bildim. Daha sonra da okullarda hala var mı bilmiyorum birçok kol olurdu bazı öğrenciler o kollara seçilir ve o konuda faaliyet yapması beklenirdi.
Hem böylece o çocuklar toplumsal bilinç kazanır, hem de sosyalleşirlerdi. Bizim zamanımızda bu kollardan en önemlisi ve en popüleri Kızılay koluydu. Böyle tanıştık biz Kızılay’la…
Çocukluğumda tanıştığım Kızılay’la bugünkü Kızılay’ın geldiği noktaya bakıyorum, fiili olarak kurumların hafızasının, kurum işleyişinin, kurum kültürünün nasıl terk edildiğinin bir örneği oldu.
Büyük bir deprem yaşadık. 11 ilimizi yakından etkiledi. Ülkemizin güneyinde ve güneydoğusunda ciddi manada yıkım yaşandı. Bu yıkımların sonrasında da herkes ister istemez eski hafızasını çalıştırdı ve sahada Kızılay’ı eskisi kadar yoğun bir şekilde göremeyince ister istemez tepki gösterdi.
Depremden sonra en önemli saatlerdir şüphesiz ilk 72 saat ve bu saatler üzerine yazılacak çizilecek tonla şey var ancak konumuz bugün o değil.
Şimdi önceki gün yapılan bir açıklamayla AHBAP’ın Kızılay’dan çadır satın aldığını öğrendik. Türkiye’nin en büyük yardım kuruluşunun, AHBAP’a çadır sattığını öğrendik. Kızılay kanadı da bu konunun doğru olduğunu. AHBAP’a satışın Kızılay Çadır ve Tekstil A.Ş. üzerinden yapıldığını ve konunun herhangi bir yasal sorunu olmadığını belirttiler.
Yasal konusuna, işin mevzuatına girip bir şey demeyeceğim sadece durup düşünmenizi istiyorum. İnsanlar çadır bekliyor, evleri başlarına yıkılmış ama Kızılay’ın iştiraki başka bir STK’ya çadır satıyor. Biraz düşünün işin kanuni boyutunu konuşmuyorum. Ne kadar etik bir durum bu? Ne kadar ahlaki?
Görevi insanlara yardım için mücadele olan bu kurumun, insanlar çadır beklerken başka STK’lara çadır satması ne kadar mantıklı?
Daha sonra Eczacılar da bir açıklama yaparak, Kızılay’dan çadır satın aldıklarını dile getirdi.
Savaş alanında yaralanan ya da hastalanan askerlere hiçbir ayrım gözetmeksizin yardım etmek arzusundan doğan, kökü 11 Haziran 1868’e dayanan daha Osmanlı döneminden Hilali Ahmer Cemiyeti olarak bu topraklarda hizmet veren kurumun, kar amacı gütmeden insanlara felaket anında yardım etmesi gereken kurumun, deprem anında çadır sattığını öğreniyoruz.
Elde avuçta ne varsa bölgeye göndermesi gereken, aldığı bağışları çadır üretiminde kullanması gereken kurumun, çadır sattığını öğreniyoruz. Allah aşkına bu milletin gözünde bu kadar yüce bir noktada olan bu kurumu, nasıl bu durumlara düşürdünüz?
Hiç mi içiniz sıkılmıyor? Hiç mi dert edinmiyorsunuz? Hiç mi biz ne yaptık demiyorsunuz? Hiç mi utanmıyorsunuz?
Bu ülke insanı mutsuz, uzun süredir mutsuz. Felaketler, ekonomik bunalmalar birçok şey üst üste geliyor ve tüm bunların yanı sıra insanların güveniyle hareket etmesi gereken bir kurumun, deprem anında bile satışı düşünmesi beni gerçekten çok ama çok üzüyor.
Umarım bu skandalın sorumluları, ülkede unutulmuş olan kavramın gereğini yerine getirerek işgal ettikleri koltukları terk ederler.
Kızılay’ın eski güveni ile bugün düştüğü durumları görünce insanın içinden nereden nereye demek geliyor.