“Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En keşif orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.”
Bugün, Çanakkale’de yazılan destanın 106. yıldönümü. Yüzyılın en kanlı savaşının yaşandığı Çanakkale’de 106 yıl önce bugün Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları öyle bir destanın altına imza attı ki, tüm dünyaya ‘Çanakkale Geçilmez’ diye haykırdık.
Mermilerin havada birbiriyle çarpıştığı, genç, yaşlı yüzbinlerce şehit verdiğimiz ama toprağımızı çiğnetmediğimiz bir zaferdir Çanakkale.
Bu milletin, bu ulusun yazdığı en büyük destanlardan olan Çanakkale Zaferi’nin yaşandığı topraklara gidip, o maneviyatı yaşamak, o ruhun hala orada olduğunu hissetmek her Türk gencinin yapması gereken bir şey.
106 yıl önce bugün bir kez daha Çanakkale’nin geçilemeyeceğini tüm dünyaya haykırmak için 251 bin şehidimizin kanı toprağa döküldü. Bir ulusun, toprağını çiğnetmemek için, toprağını kanıyla suladığı destan olan Çanakkale’deki azim karar kararlılığımızı Ulu Önder Atatürk’ün, “Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar alabilir” sözü bizlere gösterir.
Çanakkale’de tarih 18 Mart olduğunda hava bir başka olur, havası başka olur, hissiyatı başka…Şanslıyım ki orada o havayı teneffüs etme imkanı yakaladım. Şehitlerimize minnet edebilme şansına eriştim.
Bilinsin ki değil 106 yıl, 1006 yıl da geçse Çanakkale yine geçilmeyecek. Atatürk’ün dediği gibi, “Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”
Bütün imkansızlıklara rağmen, bir milletin neler yapabileceğinin ispatı olan Çanakkale’de, üzüm hoşafı yiyerek bu toprakları savunan ecdadımızın ruhunu gençler olarak iyi anlamalı ve yaşatmalıyız.
Bu destanı bizden öncekiler bizlere aktardı, bizler de bizden sonrakilere aktaracağız. Bu cihan harbinde yazılan destanı, unutturmamak, her daim yaşatmak ve layıkıyla anmak hepimizin boynunun borcudur.
106 yıl önce bugün bize bir kahramanlık destanı armağan eden başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarımızı, tüm kahramanlarımızı, şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Sözlerimi de Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Destanı şiirinin son mısralarıyla noktalıyorum. Dün olduğu gibi, bugün de, yarın da ‘ÇANAKKALE GEÇİLMEZ’
“Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.”