Johannes Hofer, eve dönüş anlamına gelen “nostos” ve acı veya özlem anlamına gelen “algos” kelimelerini birleştirerek “nostalji” olarak adlandırdı. Bu terimin ilk ortaya çıkış döneminde İsviçre’de bir hastalık olarak bilinse de zamanla tüm dünyaya yayıldığı gibi dilimize de yerleşti ve artık ülkemizde de geçmiş ve geçmişe duyulan özlem olarak biliniyor.
Şuan geçmişe özlem duymayan var mıdır diye düşününce yoktur cevabını çok net bir şekilde verebiliyorum. Çok da ‘Nostalji’ye gerek yok bundan şöyle 1,5 yıl öncesini düşününce kötü sandığımız günler aslında ne kadar da iyiymiş demekten kendimizi alıkoyamıyoruz.
En azından koronavirüs gibi bir illet yoktu ortalıkta ve sevdiklerimizle rahat rahat vakit geçirebiliyorduk.
11 Mart 2020’den bu yana toplumun büyük bir bölümü olarak diken üstündeyiz, bunun üzerine bir de artan hayat pahalılığı, üst üste gelen zamları koyun. Zaten toplumda farkı görüşe saygı duymama iyiden iyiye yer etmiş konumda. Bir de hastalık yüzünden kimsenin bir şey yapamadığını, belli yaş grubundaki insanların evlerinde kapanıp kaldığını, diğer insanların da evden işe işten eve şeklinde mekik dokuduğunu ya da sokaklarda boş boş dolaştığı bir ortamdayız.
Sanki bir distopya içerisindeyiz de birileri ısrarla bakalım buna da sabredecekler mi diye bir teste sokmuş durumda bizi.
Gebze’de bir sokağa çıkın bakın, kimin yüzü gülüyor. Herkes gergin maskeden gergin, hayat şartlarından gergin, esnaf dükkan açamıyor gergin, vatandaş oturacak yer bulamıyor gergin, işinden olan insanlar gergin, markete giren gergin, marketten çıkan gergin, hayat pahalılığından dolayı aileler gergin, gergin de gergin bunlar bölyle sıralanmaya devam eder.
Daha geçtiğimiz gün Gebze’de en az 3-4 tane şoförün birbirinin önüne kırıp neden bana korna çaldın diye kavga etmek üzere olduğunu gördüm. Önceki gün Çayırova’da ailelerin çocukları arasında çıkan kavganın ailenin büyüklerine sıçramasıyla birlikte silahlı saldırı sonucunda 1 kişi mezara, 2 kişi de hastaneye gitti. Kavga için alacak verecek davası diyen de var park yeri kavgası diyen de ama belki de incir çekirdeğini doldurmayacak bir mesele yüzünden sonunda ölüm olan kavga ortaya çıktı.
Toplumun tabanında büyük bir huzursuzluk hakim. Bu da tüm kente sirayet ediyor, bunu herkes görüyor, gözlemliyor. Bir an önce atılacak adımlarla toplumun üzerindeki bu gerginliğin azaltılması, vatandaşın şikayetleri olan hayat pahalılığına çözüm bulunmalı, esnafın sıkıntıları çözülmeli, gelen zamlara artık bir çare oluşturmalı.
Çünkü vatandaşın derdi uzay değil, mutfak; vatandaşın derdi uzay değil geçim sıkıntısı; esnafın derdi uzay değil, borç harç içinde geçen zamanlar. Vatandaşın derdi uzay değil salgın hastalık.
Ülkemizi yönetenler umarım bir an önce toplum tabanında oluşan bu huzursuzluğa bir an önce çözüm bulur.