Ülke gündemi o kadar hızlı değişiyor ki takip etmekte zorlanır olduk. Malumunuz milyonlarca kişi 31 Temmuz’da KPSS Lisans sınavına girdi. Sınav sorularının bir çoğunun bir yayınevinin kitaplarındaki sorularla, noktasından virgülüne kadar aynı olması ülke gündeminde adeta bomba etkisi yarattı.
Her yıl, yükseköğretim kurumları sınavı başta olmak üzere yaklaşık 50 farklı sınavla ortalama 10 milyon adaya hizmet veren, çok sayıda kamu kurumunun personel ihtiyacını en adil şartlarda temin etmek ve yerleştirmekle görevli olan devletin köklü bir kurumu ÖSYM’nin ilk vukuatı bu değildi elbette. 2010 yılında da kopya skandalı yaşanmış fakat sınavın bir kısmı iptal edilmişti. Bugün geldiğimiz noktada ise sınavın 31 Temmuz’daki iki oturumu da iptal edildi. ÖABT ve Önlisans sınavlarıda ertelendi. Sosyal medyanın gücü olmasa 2010’da yaşananlar tekrar yaşanabilirdi. Sınava giren, girmeyen herkesin olaya tepki göstermesi üzerine, sosyal medya’nın gücü sayesinde bu skandalın üstünün örtülemedi. Ülkede kendi adaletimizi kendimiz arar olduk resmen.
İnsanların bin bir zorlukla hazırlandığı bu sınava bu denli bir şaibenin karışmış olması, gecesini gündüzünü bu işe ayıran, çoluğundan çocuğundan arttırdığı zamanı hatta çoluğunu çocuğunu görmeyi bile unutan insanlar için bir yıkım oldu elbette. Ama tabi ki de iptal edilmesi en doğru karardı.
Bu olayın böyle alenen yapılabilmiş olması gerçekten canımı çok sıktı. Tek işi kaliteli sorular hazırlamak, sınavın güvenliğini sağlamak olan ÖSYM’nin bu rehaveti mi diyeyim bu umursamazlığı mı diyeyim bilemedim ama bu ülkenin gençlerini, umutlarını, hayallerini, verdiği emeği bu kadar mı önemsemiyorsunuz ki soru hazırlamaya üşeniyorsunuz resmen! Neresinden bakarsanız bakın, en büyük suç ÖSYM’nindir. Bu skandalın patladığı günlerde hala ÖABT ve Önlisans sınavına hazırlanan insanlar vardı. Bu psikolojiyle nasıl ders çalışmaya devam edilebilir? Geride verilen onca emek varken de nasıl vazgeçilebilir gelecek umutlarından? Bu insanların yaşadıklarını kim, nasıl telafi edebilir? Her sınavın ardından “Sorular mı çalındı?” “Öyle mi oldu?” “Böyle mi oldu?” diye düşündürtmek zorunda mısınız? Gerçekten en büyük sınavı Türkiye’de yaşamakla veriyoruz aslında.
Artık devletimizin, kurumlarına en sıkı denetimleri, suçlu varsa en ağır cezaları kesmesi gerekir. Kesmeli ki bir daha bu tarz olaylar bu kadar aleni ve rahatlıkla yapılmasın!
Millet olarak hatamızı kabul etmek diye bir şey yok bizde. Çünkü utanma, arlanma diye bir şey yok. İstifa etmek diye bir şey yok. Cumhurbaşkanı görevden alana kadar aklın nerdeydi Halis Aygün?
Her KPSS zamanı şu söz geliyor aklıma; “İnsanları KPSS’ye çalıştıra çalıştıra maaşsız profesörler yetiştirdiniz. Sonra da zekası bu kadar ki atanamıyor diyen cahillerin ağzına sakız ettiniz.