Dil bağının, çocukların günlük yaşantısında ve dil gelişiminde yarattığı etkiler konusunda bilinçlenmenin, sağlıklı bir konuşma gelişimi için kritik bir adım olduğunu söyleyen Çocuk Diş Hekimliği Uzmanı Dt. Nurgül Demir “Dil bağının ideal boyutlara göre daha kısa olması veya dilin ön bölgesine kadar uzanarak hareketini kısıtlaması; bebeklik döneminde emme fonksiyonunda yetersizliklere, yutkunma fonksiyonunda farklılıklara neden olabilirken, çocukluk döneminde telaffuz bozukluklarına yol açabilir. Çocuklar, özellikle dil ucunun doğru hareketi ile çıkarılabilen ‘l, r, t, d, n, s, ş, z, j’ gibi sesleri çıkartmakta zorlanırlar veya bu sesleri farklı şekilde çıkarabilirler. Kısa dil bağı ve dil hareketlerini kısıtlayan yapısı, aynı zamanda çocuğun yutkunması sırasında dilin üst damağı desteklemesini engelleyerek, dişlerde dizilim ve çenelerde gelişim bozukluklarına, hatta çiğneme fonksiyonlarını etkileyebilecek kapanış bozukluklarına sebep olabilir.” dedi. Demir, özellikle, konuşmaya henüz başlamamış çocuklarda ebeveynler tarafından fark edilmesi zor olabilecek dil bağı patolojilerinin, rutin çocuk diş hekimi muayenesi sırasında kolaylıkla tespit edilebileceğini söyledi.
EBEVEYNLER BUNLARA DİKKAT!
“Bazı çocuklarda dil bağının kısa olduğu, ebeveynler tarafından da gözlemlenebilir.” açıklamasında bulunan Dt. Nurgül Demir “Çocuğun yutkunma sırasında dilini rahat hareket ettiremeyerek zorlanması, bazı seslerin çıkarılmasında farklılıklar, rutin bir kulak burun boğaz muayenesi sırasında dil çıkarma hareketinin yapılamaması gibi bulgular günlük hayatta dikkat çekebilir. İleri boyutlardaki dil bağı patolojilerinde, dilin dudaklara dahi değdirilememesi, dil bağının tedavi edilmesi gerektiğini gösteren önemli işaretlerdir. Dilini dışarı uzatması istendiğinde, dilin bulunduğu konumda bombeleşmesi ve dil ucunun ‘V’ şeklini alması, daha spesifik bir bulgu olarak karşımıza çıkar.” açıklamasında bulundu.
ERKEN TEŞHİS VE TEDAVİ BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR
Dil bağı tedavi zamanlamasının, hastanın dil hareketlerinin kısıtlılık derecesine ve fonksiyonel hareketlerin etkilenme düzeyine göre belirlendiğine de dikkat çeken Nurgül Demir “Dil bağı tedavisi, dil hareketlerini kısıtlayan bağ dokunun cerrahi olarak uzaklaştırılması ile gerçekleştirilir. Bu cerrahi işlemin, uzman bir diş hekimi tarafından lazer kullanılarak yapılması, işlem başarısını artırırken, komplikasyon riskini azaltır. Lazerin uygulandığı bölgede kanama kontrolünü sağlaması, hastanın koltukta geçireceği zamanı klasik cerrahi prosedürlerine göre çok daha kısa tutması, kullanılan malzeme sayısının azlığı, dikiş atılmasına gerek kalmaksızın işlemin tamamlanması ve bölgedeki bakteri üremesini önlemesi, lazerin çocuklarda kullanımında öne çıkan temel avantajlardır. Dil bağı ile büyüyen çocuklarda, akıcı ve hızlı konuşma zorlukları, bazı seslerin düzgün çıkarılmasındaki problemler gibi sorunların çözülebilmesi için cerrahi işlem sonrası konuşma terapisi veya psikolojik destek alınması gerekebilir. Dil bağı tedavisi, çocukluğun ilerleyen dönemlerine bırakıldıysa ve çenelerde gelişim, dişlerde dizilim bozuklukları konuşma problemlerine eşlik ediyorsa, mutlaka bir ortodonti uzmanından görüş alınarak ideal tedavi planlanmalıdır.” diyerek sözlerini noktaladı.