1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, tüm yurt genelinde olduğu gibi Gebze’de de coşkuyla kutlandı. Gebze Sendikalar Birliği öncülüğünde gerçekleştirilen programda Gebze’de faaliyet gösteren sendika üyeleri, siyasi partilerin temsilcileri, binlerce işçi ve vatandaş bir araya geldi. Programın başlangıcında yürüyüş yapan binlerce vatandaş, sloganlar atarak, ellerindeki hem Türk bayraklarını hem de sendika bayraklarını coşkuyla salladı. Küçük çocuklar da aileleriyle birlikte 1 Mayıs coşkusuna ortak oldu. Yürüyüş, Gebze Kent Meydanı’nda son buldu. İşçiler ve vatandaşlar, meydanı adeta bir miting havasıyla doldurdu. Buradaki program ise 6 Şubat tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlar için saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
“ÜLKEMİZDE BUGÜN DAHİ 100 YIL
ÖNCESİNİN TALEPLERİNİ HAYKIRIYORUZ”
Burada Gebze Sendikalar Birliği adına açıklamalarda bulunan Petrol-İş Sendikası Gebze Şube Başkanı Eyüp Akdemir, işçilere seslenerek, “Ülkemizin tüm değerlerini ve tüm güzelliklerini üretenler; işçiler, kamu emekçileri, emekliler, işsizler, kadınlar, gençler, emeğin en yüce değer olduğuna inananlar; insanca bir yaşam ve güzel bir gelecek isteyenler, insana yakışır çalışma koşulları ve onurlu bir yaşam isteyenler; bugün dünyanın her yerinde farklı dillerde, farklı sloganlarla fakat aynı amaç uğruna 1 Mayıs kutlanıyor. Bugün dünyanın her yerinde işçiler, özgürce yaşamak ve onurlu çalışmak için seslerini yükseltiyor. Bizleri yok sayanlar, sesimizi duymayanlar şimdi görsünler, duysunlar bizi, alanlardayız. Haklı taleplerimizi haykırmak, işçi sınıfının gücünü göstermek için alanlardayız. 1 Mayıs İşçi Bayramı, 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günümüz kutlu olsun. Dünyada ve ülkemizde bugün 1 Mayıs alanlarına; fabrikalar, atölyeler, madenler ve işyerlerinden yükselen umut, coşku ve mücadele kararlılığı damgasını vuracak. Gebze Sendikalar Birliği olarak işyerlerimizden üyelerimizin coşkusunu ve kararlılığını bugün meydanlara taşıyoruz. İşçi sınıfının sesini sömürü ve zulme karşı, birlik ve dayanışma içinde çoğaltıyoruz. 1 Mayıs, işçi sınıfının daha insanca bir yaşam mücadelesi ile özdeşleşmiş bir gün. 1 Mayıs günde 8 saatlik çalışma talebi mücadelesinin ürünüdür. Ülkemizde bugün dahi 100 yıl öncesinin taleplerini haykırıyoruz” dedi.

“ÖRGÜTLENMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER SÜRÜYOR”
Şirketlerin karlarından tek kuruş bile kaybetmediğini vurgulayan Akdemir, “Biz işçiler ise ezilmeye, zorluk çekmeye, ayın başı nasıl gelecek diye dertlenmeye devam ediyoruz. Göçmen işçilik yaygınlaşıyor. Sigortasız, güvencesiz işçi çalıştırma her yerde karşımıza çıkıyor. Kadın işçiler işyerinde ayrımcılığa uğruyor, şiddete-mobbinge maruz kalıyor. Örgütlenmenin önündeki engeller sürüyor. Ülkeyi yönetenler her zamankinden daha fazla sermayenin bekçiliğini yapıyorlar. Grevler erteleniyor, iş cinayetlerinin sorumlusu katil patronlar korunuyor, taşeronun ve esnek çalışmanın her türlüsünü yaygınlaştırma uğraşı veriliyor. Kamu emekçileri açlık sınırında ücretlere mahkum ediliyor. Liyakat gözetmeden yapılan atamalar yandaşlara makam, mevki ve para kazandırırken ülkenin geleceğinden umudunu kesen gençler yurt dışına çıkıyor. Kamu kaynaklarıyla yetiştirilen nitelikli eğitim görmüş gençlerimiz ülkeden kaçıyor. Eğitim ve sağlık neoliberal politikalar sonucu sermayenin sömürü aracı haline getirilmiş en temel hakkımız olan eğitim ve sağlık parasız olmaktan çıkarılmıştır. Enflasyon altında ezilen kamu emekçileri, işçiler, emekliler insan onuruna yakışır ücret talep ediyor. Yanlış planlamalar sonucu diplomalı işsizler ordusu oluşturuluyor. İstanbul Sözleşmesinden çıkmak kadın cinayetlerinin artmasına, kadına şiddete sessiz kalmaktır. Kadın cinayetlerinin, istismarın durması için derhal gerekli tedbirler alınmalı İstanbul sözleşmesine tekrar dahil olunmalıdır. Caydırıcı cezalar kararlılıkla uygulanmalıdır” diye konuştu.
Şirketlerin karlarından tek kuruş bile kaybetmediğini vurgulayan Akdemir, “Biz işçiler ise ezilmeye, zorluk çekmeye, ayın başı nasıl gelecek diye dertlenmeye devam ediyoruz. Göçmen işçilik yaygınlaşıyor. Sigortasız, güvencesiz işçi çalıştırma her yerde karşımıza çıkıyor. Kadın işçiler işyerinde ayrımcılığa uğruyor, şiddete-mobbinge maruz kalıyor. Örgütlenmenin önündeki engeller sürüyor. Ülkeyi yönetenler her zamankinden daha fazla sermayenin bekçiliğini yapıyorlar. Grevler erteleniyor, iş cinayetlerinin sorumlusu katil patronlar korunuyor, taşeronun ve esnek çalışmanın her türlüsünü yaygınlaştırma uğraşı veriliyor. Kamu emekçileri açlık sınırında ücretlere mahkum ediliyor. Liyakat gözetmeden yapılan atamalar yandaşlara makam, mevki ve para kazandırırken ülkenin geleceğinden umudunu kesen gençler yurt dışına çıkıyor. Kamu kaynaklarıyla yetiştirilen nitelikli eğitim görmüş gençlerimiz ülkeden kaçıyor. Eğitim ve sağlık neoliberal politikalar sonucu sermayenin sömürü aracı haline getirilmiş en temel hakkımız olan eğitim ve sağlık parasız olmaktan çıkarılmıştır. Enflasyon altında ezilen kamu emekçileri, işçiler, emekliler insan onuruna yakışır ücret talep ediyor. Yanlış planlamalar sonucu diplomalı işsizler ordusu oluşturuluyor. İstanbul Sözleşmesinden çıkmak kadın cinayetlerinin artmasına, kadına şiddete sessiz kalmaktır. Kadın cinayetlerinin, istismarın durması için derhal gerekli tedbirler alınmalı İstanbul sözleşmesine tekrar dahil olunmalıdır. Caydırıcı cezalar kararlılıkla uygulanmalıdır” diye konuştu.

“EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET İSTİYORUZ”
İşçilerin alanlara çıkmasından, seslerini duyurmasından korkanlara karşı mücadele ettiklerini kaydeden Akdemir, “İnsanca çalışma istiyoruz. Eşit işe eşit ücret istiyoruz. İş güvencesi, iş güvenliği istiyoruz. Zor günlerden geçiyoruz. On binlerce insanımızı kaybettiğimiz depremin acısı hala taze. Evet, ülkemiz enkaz altında. Sermaye egemenliğinin yarattığı yıkımın boyutları çok acı bir biçimde deprem felaketiyle görüldü. Rant için yapılan dönüşümlerin, sosyal devletin yıkımının ağır sonuçlarını gördük. Liyakatsizliğin ve neoliberal politikaların çürüttüğü kurumların arama kurtarmadaki yetersizliklerine, şirket gibi yönetilen asırlık kurumların deprem günlerinde çadır sattığına tanık olduk. ve hala ülke olarak o enkazın altından kalkamadık. Tüm bunlar yetmezmiş gibi hayat pahalılığı dayanılmaz boyutlara ulaştı. Her geçen gün daha fazla yoksullaşıyoruz. Ücretlerimiz geriliyor. Geçim derdi içindeyiz. Buna karşı iktidarın uyguladığı ekonomi politikaları ise krizin tüm yükünü biz işçilerin omuzlarına bırakıyor. Çünkü işçileri değil sermaye sınıfını kollayan, onların karlılığını ve desteğini güvence altına alan politikalar uygulanıyor. İhracat rekorları kırılıyor” şeklinde konuştu” şeklinde konuştu.

“EYT YASASI YENİDEN GÜNDEME ALINMALI”
EYT yasası çıkarılırken mağduriyetlerin tam anlamıyla giderilmediğini dile getiren Akdemir, “Kademeli pirim sistemi devam ettiriliyor, 5000 pirim gününü tamamlayana işçiler emeklilik hakkı elde edemediler. 3600 gün pirim ödeyen emekçilere 55 yaşında emeklilik hakları verilmiyor. 1999 öncesi staj gören işçi ve emekçilerin hakları son yapılan düzenlemede görmezden gelinmiş mağduriyetler devam ediyor. EYT yasası yeniden gündeme alınmalı ve yaşanan mağduriyetlerin tamamı vakit geçirmeden giderilmelidir. Grevlerimizi yasaklayan, bizleri yoksullaştıran, iş cinayetlerine seyirci kalan hükümete cevabımızı sandıkta vereceğiz. Grevlerde, eylemlerde, alanlarda, birlikte mücadelemizle güçlüyüz. Gebze Sendikalar Birliği olarak yıllardır mücadelemizi birlikte sürdürüyor, birlikte büyütüyoruz. Bu 1 Mayıs'ta da insanca çalışmak, onurlu yaşamak için hep birlikte alanlardayız. Taşerona karşı alanlardayız” ifadelerini kullandı.