Cami mimarisinin kurgusunda “Sürdürülebilir Mimarlık” olgusu temel alındı. Kamu yapılarının tasarımı konusunda çalışmalar yürüten ve aynı zamanda doktora çalışmasını tapınma mekanları üzerine yapan Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Türkeri proje ile ilgili şunları söyledi, “Bu coğrafyada bir İslam tapınma mekanı daha inşa edilecekse Hz. Muhammed'in Mescid-i Nebevi'sinin planimetrik kurgusunu ve Karamürsel Köy Camilerini yeniden hatırlatmak istedik, Bursa Ulu Cami'ye atıfta bulunduk. Zeytin ağaçlarını koruduk. Ham beton ile inşa ettiğimiz cami minaresini kuşlar için yuva olarak kurgulayıp, Samanlı Dağlarını mihrap duvarımız yaptık.
“YAPININ KIBLE DUVARI SAYDAMLAŞIYOR”
İslam dini, yer yüzünün tamamını ibadet mekanı saymaktadır. Buradan hareketle, yapının kıble duvarı saydamlaşmakta ve Samanlı Dağlarını karşılayan bir yüzey olarak fiziki çevreye tutunmaktadır. Cami, kendisi ile kentsel bir açık alan olarak İzmit Körfezi’ne bakan teras işlevi sunmaktadır. Ana ibadet mekanının genelinde yataylık hakimdir. Bu yatay kurguya gökyüzüne açılarak karşılık veren üst örtü yeni bir cami imgesi sağlamaktadır. Karamürsel Akçakoca Cami-projenin dışında müdahaleler olsa da-tasarımın ana kurgusu itibari ile tatmin edici bir seviyeye ulaştı ve kullanıma açıldı. Böylelikle bazen önemli olanın “tamamlamak” olduğunu da deneyimlemiş olduk. Tasarımcı için de tıpkı teolojik alanda olduğu gibi önemli olanın "niyet" olduğunu düşünüyoruz ve buradan hareketle tüm insanlığa ve İslam medeniyetine hayırlı olmasını diliyoruz.”