Bildiğiniz üzere Gebze Bölgesi Türkiye’nin sanayi kenti. Bölgede yüzlerce fabrika var ve milyonlarca vatandaş bu fabrikalarda çalışıp evine ekmek götürüyor. Bölgede çalışan erkek işçiler kadar iş gücüne katılan binlerce kadın da bu sistemin bir parçası. Peki kadınlar çalışma hayatında erkeklerle eşit haklara sahip mi? Günümüz ekonomik şartlarında evinde oturup çocuk baktığında geçinemeyen kadınlarımız, iş hayatında kaç parçaya bölünüyor? Sanayi kentinin çalışkan ve güçlü kadınları Türkiye’de kadın olmayı, hayallerini, hedeflerini, yaşadıkları zorlukları anlattı.
ELİNİN HAMURU, EKMEK KAPISI OLDU
Yıllarca çalıştığı fabrikadan hayalini kurduğu mantıcı dükkânını açmak için ayrılan Melek Kılıç, Türkiye’de bir kadın olarak hayallerinin peşinden koşmanın macera olarak görüldüğüne değindi. Kılıç, kadınların isterlerse her şeyi başarabileceklerini anlatarak şöyle konuştu, “Fabrikada çalışıyordum ama hep hayalim küçük de olsa kendi işimi yapmaktı. Hamur işleriyle uğraşmayı çok seviyorum. Ve hayalimi gerçekleştirmek için işimden ayrılıp bu dükkânı açtım. Çok çalışıyorum sabah saat 6’da açıyorum dükkânı akşam kapanış belli değil… Kendi ayaklarımın üzerinde durmak isterken düşürmeye çalışanlar çok oldu. Tepkiler hiç iyi yönde olmadı, çok az insanın desteğini aldım. Ne gerek var neden açıyorsun boşver diyenlere kulak asmadım şimdi kendi işletmemde kendi ekmeğimi kazanıyorum. Üretmek benim için çok kıymetli. Hayalini kurduğum Bi Mantı bugün Çayırova’nın en sevimli mantı dükkânlarından biri oldu. Kadınlar yeter ki istemesini bilsin gerçekten isteyince her şey oluyor yani o kapıyı çalmasını bilmek gerek ben o kapıyı çaldım Rabbim de bana böyle bir yer nasip etti. Çalıştıkça kendimi güçlü hissediyorum, kadınlar hepsi her şekilde güçlü. “Kadınlar yapamaz kadın eliyle hiçbir şey yapamazsın kadın dediğin evde oturmalı kadın dediğin eşinin getirdiği parayı yemeli” sözlerine kimse aldırış etmesin. Kadınlar ayakta durmak için illa da bir erkeğe ihtiyaç duymasınlar. Erkeksiz de bu işi yapabilirler, kendi hayatlarını kurabilirler”


“YETEMEME HİSSİ İÇİMİ KEMİRİYOR”
15 yıldır aynı fabrikada çalışan 2’si üniversite öğrencisi 4 çocuk annesi Saliha Sakar hem anne hem kadın olmanın en çok da yetememe hissiyle yoğrulduğunu söyledi. Kadınlar gününün bir günle sınırlı olmasının trajikomik olduğuna değinen Sakar hikayesini şöyle özetledi, “ 4 çocuklu bir anneyim, kadınım. Aslına bakarsanız güçlü olmaktan çok sorumluluk sahibiyim. Bu da beni güçlü kılıyor. 2’si üniversite öğrencisi 2’si henüz 5- ve 6 yaşlarında çocuklarım var. Küçük kızlarımdan biri özel birey, 5 yaşında ve yürüyemiyor. Ben onun ayaklarıyım… Onun yürüyebilmesi için özel eğitim aldırıyorum, çalışmak zorundayım. 3 yıla yakın aralıksız gece vardiyasında çalıştım. Çünkü çocuğumu emanet edebileceğim hiç kimsem yoktu. Günlük 4 saat uykuyla sabahlara kadar çalıştım. Akıl sağlığımı korumak bu dönemde çok zor oldu. Durup dinlenmeye vaktim yok benim. Buna rağmen yine de içimi yetememe duygusu kemiriyor. Kadınlar çok fazla sorumluluk taşıyor. Beklentilerimize hiç girmeyelim o konuda çok umutsuzum.

“AYRICALIK DEĞİL ANLAYIŞ İSTİYORUZ”
İşimizi hakkıyla yaptığımız halde verilen ücretler emeğimizi karşılamıyor. Bunun yanı sıra mobinge maruz kalıyoruz. İyi olan hiçbir şey takdir edilmiyor maalesef. İnsanın bazen kırk parçaya bölünmesi gerekiyor her şeye herkese yetişmek için. İşverenlerin çocuklu kadınlara karşı daha anlayışlı olmasını bekliyoruz. Çocuklar hasta olduğunda izin istemek bile o kadar zor ki. İş haklarımız yeniden düzenlense, keşke çalışan kadınların koşulları yeniden gözden geçirilse… Çalışmanın en iyi yani daha planlı daha programlı olmak, üretmek emek vermek bunlar güzel şeyler. Kadın demek Dünya demek nefes demek hayat demek. Kadın her şey demek. Bir yılda onlarca kadın katlediliyor, kadınlar cinayete kurban gidiyor. Kim tarafından? Yine emek verdiği kişiler tarafından. Dünyanın daha güzel bir yer olmasını istiyorsak öncelikle sevmeyi sevilmeyi bilmemiz gerekiyor. Kadına gereken değer verildiğinde yaşam kalitemizde çiçeklerin nasıl açtığını göreceğiz. Çalışsın çalışmasın emek veren bütün kadınların gününü kutluyorum. İyi ki varız!”
“GÖRÜNÜR KALICI ÇÖZÜMLER İSTİYORUM”
Grafik tasarımcısı iki çocuk annesi Neriman Gören, homeoffice olarak çalışıyor. İki çocuğunu büyütmek için homeoffice çalışan Gören, kadın hak ve özgürlüklerinin sadece bugünde hatırlanmasının anlamsız geldiğini anlattı. Gören, kadın hakları için daha görünür kalıcı çözümler üretilmesi gerektiğini söyleyerek şöyle konuştu, “Maddi olarak tam olarak karşılığını alabildiğimi düşünmüyorum bunu sadece şuan çalıştığım yer için değil genel olarak çalıştığım tüm firmalarda yaşadım. Verilen ücretin yetersizliğinin yanı sıra o ücretin karşılığını misliyle almaya çalışan kişilerle çalıştım. İşim harici tüm ofis işlerini yapmaya zorlandım çoğu zaman ve psikolojik baskıya maruz kaldım.

“EŞİTLİK DEĞİL ADALET GEREKİYOR”
Çalışan kadınlara pozitif ayrımcılık yapılması gerekiyor. Aynı işi yaptığımız erkeklerle aynı beden gücü aynı fiziksel efor bekleniyor. Bunu istemiyorum. Yani eşitlik değil adalet. Herkese gücünce bir iş bölümü yapılması. Ama tabi o zaman da işverenlerin hiçbiri aynı süre içerisinde daha az iş yapan bir personel istemediği için bu sefer işe alırken kadın istemiyorlar. İşe alınsak da erkeklerle aynı efor bekleniyor. Evli kadın istenmiyor. Evli ve çocuklu kadın problem olarak görülüyor. Hamile çalışanın işten çıkarılması doğum izni süt izni gibi hakların kullandırılmak istenmemesi gibi sıkıntılar yaşanıyor.
“GÜZEL EVLATLAR YETİŞTİRELİM”
Bir kadın olarak üzerime düşeni fazlasıyla yaptığımı düşünüyorum. Hem maddi olarak katkı sağlayıp hem de ev çekip çevrilmesi konusunda elimden gelenin fazlasını yapıyorum. Kadın cinayetlerinin ardı arkası gelmiyor maalesef bunun nedeni olarak da aileyi görüyorum. Çünkü toplum aileden değişir. Bunu engellemek için ah vah etmek yada cezalandırmak yeterli olmuyor maalesef. Toplumu değiştirmek bu şiddeti önlemek için önce bir kadın olarak bu konuda erkek çocuklarımızı duyarlı yetiştirerek işe başlamak gerektiğini düşünüyorum. Sonuçla bu eylemleri yapanları da bir anne yetiştirdi. Sadece erkekleri eleştirerek bir yere gelemeyiz. Önce çocuklarımı gelinimi doğacak olan kız torunlarımı korumak için güzel bir evlat yetiştirmem gerekiyor. Ne yapabilirimi düşünmek gerekiyor. Yoksa her gün 8 Mart olsa ne olur… Hak ettiğimiz şartlarda hak ettiğimiz gelirlerle hak ettiğimiz hayatı yaşamak umuduyla. Günümüz kutlu olsun”.