Yeniden Refahlı Kılıç, konu hakkında yaptığı değerlendirmede şu görüşlerine yer verdi; “Pandemi döneminde esnafa verilen yardımların yetersiz kaldığını yapılan yardımlarla esnafın ayakta durmasının mümkün olmadığının altını çizen Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan, "Bu şartlar altında en azından esnafın kredi taksitlerinin en az 1 yıl ertelenmesi gereklidir. Kredi faizlerinin tamamıyla silinmesi veya en azından bu faizlerin yarısının devlet tarafından karşılanması son derece önemlidir. Esnafa doğrudan nakit desteğinin artırılarak devam ettirilmesi böyle sadaka boyutunda değil ciddi nakit desteklerinin artırılarak devam ettirilmesi gereklidir. Esnafımızın doğalgaz borcu ve SSK primlerinin de en azından bir yıl ertelenmesi gerekmektedir. Eğer bunlar olmazsa milyonlarca esnafımızın ayakta kalması, aileleriyle beraber milyonlarca insanımızın kurtuluşa erebilmesi mümkün olmaz” ifadelerine yer verdi.
“MİLYONLARCA ÇALIŞAN MAĞDUR EDİLİYOR”
Bütün restoran ve kafelerin gerekli tedbirler alınarak ve gerekli denetimler yapılarak acilen hizmete açılması gerektiğini söyleyen genel başkanımız, “Toplu taşıma araçlarında izdiham yaşanıyor. Bunların hiçbirinde sorun olmuyor ancak sıra restoranlara, kafelere gelince hayır sizi kapatacağız, aylarca kapalı kalacaksınız. Berberler kuaförler en riskli yerler buralar da hizmete devam ediyor. Etmesin diye söylemiyoruz ama diğer taraftan restoran ve kafelere gelince kapalı tutuluyor. Yüzbinlerce mekân sahibi ve milyonlarca çalışan mağdur ediliyor. Bu uygulama sürdürülebilir de değildir, mantıklı da değildir, adil de değildir. İşte bu nedenle vatandaş “kış geldi, doğalgaz-kömür alacak param yok, çocuklarım evde üşüyor” diyor, Hükümet “Vatan-Millet-Sakarya” diyor. İşçi-memur “etin kilosu 70 TL olmuş, bir senedir evime et girmedi” diyor, Hükümet “susun sesinizi çıkarmayın FETÖ’yle-terör örgütleriyle mücadele ediyoruz” diyor.
VATANDAŞIN DERDİ FARKLI HÜKÜMETİN DERDİ FARKLI
Çiftçi-köylü “yahu 160 bin TL’lik borcum faiziyle, avukat masrafıyla 600 bin TL’yi aştı, perişan haldeyim, bir de üstüne traktörümü haczediyorsunuz” diyor, Hükümet “kardeşim biz de yedi düvelle mücadele ediyoruz, ne yapalım” diyor. Vatandaş “kırmızı eti, kıymayı zaten alamıyorduk, şimdi ekmeği bile askıda ekmek uygulaması ile alıyoruz, ayçiçek yağı bile lüks oldu” diyor, hükümet “ezan susmasın, bayrak inmesin” diyor. Milyonlarca genç “işsizim, evlenemiyorum, 30 yaşına geldim hala babamdan harçlık alıyorum, bunalımdayım” diyor, hükümet “kardeşim biz de sınır ötesi operasyon yapıyoruz” diyor. Vatandaş “yahu insaf edin, 3 yılda elektrik yüzde 93, doğalgaz yüzde 63 zamlanır mı” diyor, hükümet “Ah şu CEHAPE zihniyeti yok mu” diyor.
“BU MİLLETİN BORCU NE OLACAK?”
Elbette ki terörle en etkili şekilde mücadele edilsin, elbette ki ezan susmasın, bayrak inmesin, bunda hepimiz mutabıkız da, bu milletin açlığı-yoksulluğu-borcu-haczi ne olacak? Bir ülkede devlet terörle mücadele ediyor, sınır güvenliğini sağlıyor diye diğer görevlerini yapmayacak mı? Teröristler, vatan hainleri var diye biz aç mı gezeceğiz? Vatandaşa gelince mazeret çok, bahane çok, emekliye-memura-çiftçiye gelince sineğin yağı hesap ediliyor, ancak “imtiyazlılara” gelince, kaynaklar sular seller gibi akıtılıyor. Köprü-otoyol ve tüneller için Devlet’in yani aslında milletin holdinglere ödediği bu farkların 2014-2020 yılları arasındaki toplamı 18,4 milyar dolar!
“140 MİLYAR TL EDİYOR”
18,4 milyar dolar bugünkü kurla 140 Milyar TL ediyor. Müteahhit firmalara köprü-otoyol ve tüneller için yapılan anlaşma dolayısıyla kur farkı olarak Devlet tarafından ödenen bu 140 Milyar TL ile Türkiye’deki bütün çiftçilerin tüm banka ve kooperatif borçları (135 milyar TL) ödenebilirdi. 2 milyon esnafın her birine 70 bin TL hibe yapılabilirdi. 6 milyon konut kiracısına, kira-doğal gaz-elektrik-su ödemesi olarak 1 sene boyunca aylık 2 bin TL verilebilirdi. Atanamayan 138 bin öğretmen kadroya alınıp, 12 yıllık maaşları ödenebilirdi. EYT mağduru 1,5 milyon insana 5 yıllık emekli maaşları ödenebilirdi. Pandemi sürecinde 83 milyon vatandaşa yapılan Devlet desteğinin 7 misli yapılabilirdi. ‘14 Avrasya Tüneli’ veya ‘12 Osmangazi Köprüsü’ veya ‘8 Çanakkale Köprüsü’ yapılabilirdi.
“YÜREĞİMİZ EL VERMİYOR”
Holdinglere kur farkı nedeniyle yapılan ödemenin yanında bir de taahhüt edilen araç kadar araç geçmediği için, aradaki farkı kapatmak için yapılan (araç geçiş ücreti kur farkı) ödemesi de var. Bunu da ayrıca hesap etmeye yüreğimiz el vermiyor. EYT’liye imkan yok, memura-emekliye bütçe yok, pandemide vatandaşa imkan yok, çiftçinin kooperatife olan borcu yüzünden traktörüne haciz, vatandaşın neredeyse nefes almasından vergi kesilecek, diğer taraftan kaynaklar, milyar dolarlar imtiyazlılara adeta akıtılıyor.
SAYISIZ UYGULAMALARI İLE DOLU
Bu tablo “önce millet” yerine, “önce imtiyazlılar” anlayışının apaçık ispatıdır! Biz Yeniden Refah Partisi olarak bu anlayışı reddediyoruz. Milli Görüş demek, Yeniden Refah demek “Önce Millet” demektir, “Paylaşımda Adalet” demektir, “Millet’in hakkının millete verilmesi” demektir. Geçmişimiz, bu zihniyetimizin, bu prensiplerimizin sayısız uygulamaları ve ispatları ile doludur. Milli Görüş ruhuyla, ‘Önce Millet’ anlayışıyla yeniden geleceğiz ve “Borç-Faiz-Zam-Vergi” ekonomisi yerine “İstihdam-Üretim-ihracat” ekonomisine geçerek, ‘Yeniden Büyük Türkiye’ hedefine ulaşacağız. Kaynak üretmek için; borçlanmak, devletin varlıklarını satmak, millete yük yüklemek yerine, milli kaynak paketlerimizi harekete geçireceğiz.”
“MİLYONLARCA ÇALIŞAN MAĞDUR EDİLİYOR”
Bütün restoran ve kafelerin gerekli tedbirler alınarak ve gerekli denetimler yapılarak acilen hizmete açılması gerektiğini söyleyen genel başkanımız, “Toplu taşıma araçlarında izdiham yaşanıyor. Bunların hiçbirinde sorun olmuyor ancak sıra restoranlara, kafelere gelince hayır sizi kapatacağız, aylarca kapalı kalacaksınız. Berberler kuaförler en riskli yerler buralar da hizmete devam ediyor. Etmesin diye söylemiyoruz ama diğer taraftan restoran ve kafelere gelince kapalı tutuluyor. Yüzbinlerce mekân sahibi ve milyonlarca çalışan mağdur ediliyor. Bu uygulama sürdürülebilir de değildir, mantıklı da değildir, adil de değildir. İşte bu nedenle vatandaş “kış geldi, doğalgaz-kömür alacak param yok, çocuklarım evde üşüyor” diyor, Hükümet “Vatan-Millet-Sakarya” diyor. İşçi-memur “etin kilosu 70 TL olmuş, bir senedir evime et girmedi” diyor, Hükümet “susun sesinizi çıkarmayın FETÖ’yle-terör örgütleriyle mücadele ediyoruz” diyor.
VATANDAŞIN DERDİ FARKLI HÜKÜMETİN DERDİ FARKLI
Çiftçi-köylü “yahu 160 bin TL’lik borcum faiziyle, avukat masrafıyla 600 bin TL’yi aştı, perişan haldeyim, bir de üstüne traktörümü haczediyorsunuz” diyor, Hükümet “kardeşim biz de yedi düvelle mücadele ediyoruz, ne yapalım” diyor. Vatandaş “kırmızı eti, kıymayı zaten alamıyorduk, şimdi ekmeği bile askıda ekmek uygulaması ile alıyoruz, ayçiçek yağı bile lüks oldu” diyor, hükümet “ezan susmasın, bayrak inmesin” diyor. Milyonlarca genç “işsizim, evlenemiyorum, 30 yaşına geldim hala babamdan harçlık alıyorum, bunalımdayım” diyor, hükümet “kardeşim biz de sınır ötesi operasyon yapıyoruz” diyor. Vatandaş “yahu insaf edin, 3 yılda elektrik yüzde 93, doğalgaz yüzde 63 zamlanır mı” diyor, hükümet “Ah şu CEHAPE zihniyeti yok mu” diyor.
“BU MİLLETİN BORCU NE OLACAK?”
Elbette ki terörle en etkili şekilde mücadele edilsin, elbette ki ezan susmasın, bayrak inmesin, bunda hepimiz mutabıkız da, bu milletin açlığı-yoksulluğu-borcu-haczi ne olacak? Bir ülkede devlet terörle mücadele ediyor, sınır güvenliğini sağlıyor diye diğer görevlerini yapmayacak mı? Teröristler, vatan hainleri var diye biz aç mı gezeceğiz? Vatandaşa gelince mazeret çok, bahane çok, emekliye-memura-çiftçiye gelince sineğin yağı hesap ediliyor, ancak “imtiyazlılara” gelince, kaynaklar sular seller gibi akıtılıyor. Köprü-otoyol ve tüneller için Devlet’in yani aslında milletin holdinglere ödediği bu farkların 2014-2020 yılları arasındaki toplamı 18,4 milyar dolar!
“140 MİLYAR TL EDİYOR”
18,4 milyar dolar bugünkü kurla 140 Milyar TL ediyor. Müteahhit firmalara köprü-otoyol ve tüneller için yapılan anlaşma dolayısıyla kur farkı olarak Devlet tarafından ödenen bu 140 Milyar TL ile Türkiye’deki bütün çiftçilerin tüm banka ve kooperatif borçları (135 milyar TL) ödenebilirdi. 2 milyon esnafın her birine 70 bin TL hibe yapılabilirdi. 6 milyon konut kiracısına, kira-doğal gaz-elektrik-su ödemesi olarak 1 sene boyunca aylık 2 bin TL verilebilirdi. Atanamayan 138 bin öğretmen kadroya alınıp, 12 yıllık maaşları ödenebilirdi. EYT mağduru 1,5 milyon insana 5 yıllık emekli maaşları ödenebilirdi. Pandemi sürecinde 83 milyon vatandaşa yapılan Devlet desteğinin 7 misli yapılabilirdi. ‘14 Avrasya Tüneli’ veya ‘12 Osmangazi Köprüsü’ veya ‘8 Çanakkale Köprüsü’ yapılabilirdi.
“YÜREĞİMİZ EL VERMİYOR”
Holdinglere kur farkı nedeniyle yapılan ödemenin yanında bir de taahhüt edilen araç kadar araç geçmediği için, aradaki farkı kapatmak için yapılan (araç geçiş ücreti kur farkı) ödemesi de var. Bunu da ayrıca hesap etmeye yüreğimiz el vermiyor. EYT’liye imkan yok, memura-emekliye bütçe yok, pandemide vatandaşa imkan yok, çiftçinin kooperatife olan borcu yüzünden traktörüne haciz, vatandaşın neredeyse nefes almasından vergi kesilecek, diğer taraftan kaynaklar, milyar dolarlar imtiyazlılara adeta akıtılıyor.
SAYISIZ UYGULAMALARI İLE DOLU
Bu tablo “önce millet” yerine, “önce imtiyazlılar” anlayışının apaçık ispatıdır! Biz Yeniden Refah Partisi olarak bu anlayışı reddediyoruz. Milli Görüş demek, Yeniden Refah demek “Önce Millet” demektir, “Paylaşımda Adalet” demektir, “Millet’in hakkının millete verilmesi” demektir. Geçmişimiz, bu zihniyetimizin, bu prensiplerimizin sayısız uygulamaları ve ispatları ile doludur. Milli Görüş ruhuyla, ‘Önce Millet’ anlayışıyla yeniden geleceğiz ve “Borç-Faiz-Zam-Vergi” ekonomisi yerine “İstihdam-Üretim-ihracat” ekonomisine geçerek, ‘Yeniden Büyük Türkiye’ hedefine ulaşacağız. Kaynak üretmek için; borçlanmak, devletin varlıklarını satmak, millete yük yüklemek yerine, milli kaynak paketlerimizi harekete geçireceğiz.”