Denizli Köyü’ndeki Yörük ailelerinin Sığırlık Merası’ndaki evlerinin yıkımıyla ilgili tartışmaları konunun muhatabı olan Orman Müdürlüğü’ne sorduk. Telefonla ulaştığımız Gebze Orman İşletme Müdürü Mustafa Koçak, konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı. Kamuoyundaki eleştirilere açıklık getiren Koçak, “Biz kamu personeliyiz, kamu düzeni için kanunları uygulamak zorundayız. Ben de Yörük’üm, babam ve ailem kır çadırlarında büyüdü ama sonrasında yerleşik hayata geçtik” dedi. Koçak, bahsi geçen olayla ilgili şunları aktardı;
"2009’DAN BERİ SÜREN BİR OLAY
MAHKEME ÜSTÜNE MAHKEME"
“Orada iki ailemiz var, konu 2009’dan beridir devam eden bir hadisedir. Ben olayı kısaca şöyle izah edeyim ki kafalardaki soru işaretleri bir nevi giderilsin. Hatırlanacağı üzere Kocaeli’nde Yörük ailelerimiz için geçmiş yıllarda çok güzel bir proje hayata geçmişti. Bakanlık temsilcilerimiz, valimiz, büyükşehir belediye başkanımızın katıldığı bir programla 50 civarındaki Yörük ailemize yerleşik düzene geçiş için tapu dağıtılmıştı. Fakat bu iki ailemiz ‘Biz mevcut yaşamımıza devam edeceğiz’ diyerek tapu almamışlar. Ama ona rağmen yakın bir bölgede bakanlığımızın arazisine beton zemin atarak bir bina konuşlandırmışlar. Bu işlemin sanırım bakanlığımızın mevzuatına ve orman kanunlarına aykırı olduğunu bilmeyen yoktur. Müdürlük olarak arkadaşlarımız da 2009’dan beri Yörük ailelerimizi defalarca kaldır diye uyarmış, kaldırırsın kaldırmazsın mahkeme üstüne mahkeme yürütmeyi durdurma, idare mahkemeleri derken olayın süreci bugüne kadar geldi. Ve kesin sonuç olarak mahkeme o yapının yıkımına karar verdi.
MAHKEME ÜSTÜNE MAHKEME"
“Orada iki ailemiz var, konu 2009’dan beridir devam eden bir hadisedir. Ben olayı kısaca şöyle izah edeyim ki kafalardaki soru işaretleri bir nevi giderilsin. Hatırlanacağı üzere Kocaeli’nde Yörük ailelerimiz için geçmiş yıllarda çok güzel bir proje hayata geçmişti. Bakanlık temsilcilerimiz, valimiz, büyükşehir belediye başkanımızın katıldığı bir programla 50 civarındaki Yörük ailemize yerleşik düzene geçiş için tapu dağıtılmıştı. Fakat bu iki ailemiz ‘Biz mevcut yaşamımıza devam edeceğiz’ diyerek tapu almamışlar. Ama ona rağmen yakın bir bölgede bakanlığımızın arazisine beton zemin atarak bir bina konuşlandırmışlar. Bu işlemin sanırım bakanlığımızın mevzuatına ve orman kanunlarına aykırı olduğunu bilmeyen yoktur. Müdürlük olarak arkadaşlarımız da 2009’dan beri Yörük ailelerimizi defalarca kaldır diye uyarmış, kaldırırsın kaldırmazsın mahkeme üstüne mahkeme yürütmeyi durdurma, idare mahkemeleri derken olayın süreci bugüne kadar geldi. Ve kesin sonuç olarak mahkeme o yapının yıkımına karar verdi.
"KANUNLARA HERKES UYMAK
BİZDE UYGULAMAK ZORUNDAYIZ"
Biz teşkilat olarak sonra yine ailelerimize gittik, artık yasal olarak o yapıyı yıkması gerektiğini defaten yine söyledik. Buna rağmen ailemiz bu karara da uymak istemiyor. Bizden süre istiyorlar, süre bitiyor yenisini istiyor ama her defasında da siyasileri ve basını alana çağırıp mağduriyetini dile getiriyorlar. Biz devlet memuruyuz, biz kamu düzeni için kanunları ve hukuku uygulamak zorundayız. Bu ailelerimizden 2009’dan beri bir kuruş alınmamış, buna rağmen ailemiz orada yerleşmeye dönük faaliyet içine girmiş. Beton zeminle bir barak kurmuş ve mahkeme de bunu yıkın demiş. Bizden kanunları uygulamamız istenmiyorsa biz bunu yapabilecek yetkiye sahip değiliz, kimse değil. Aksi halde mahkeme kararlarını uygulamazsak 3 yıla kadar hapis cezası ve sonrasında görevi suiistimal etmekten devlet memurluğundan uzaklaştırma, atılma ile karşı karşıya kalırız. Kanunlara herkes uymak bizde uygulamak zorundayız.
BİZDE UYGULAMAK ZORUNDAYIZ"
Biz teşkilat olarak sonra yine ailelerimize gittik, artık yasal olarak o yapıyı yıkması gerektiğini defaten yine söyledik. Buna rağmen ailemiz bu karara da uymak istemiyor. Bizden süre istiyorlar, süre bitiyor yenisini istiyor ama her defasında da siyasileri ve basını alana çağırıp mağduriyetini dile getiriyorlar. Biz devlet memuruyuz, biz kamu düzeni için kanunları ve hukuku uygulamak zorundayız. Bu ailelerimizden 2009’dan beri bir kuruş alınmamış, buna rağmen ailemiz orada yerleşmeye dönük faaliyet içine girmiş. Beton zeminle bir barak kurmuş ve mahkeme de bunu yıkın demiş. Bizden kanunları uygulamamız istenmiyorsa biz bunu yapabilecek yetkiye sahip değiliz, kimse değil. Aksi halde mahkeme kararlarını uygulamazsak 3 yıla kadar hapis cezası ve sonrasında görevi suiistimal etmekten devlet memurluğundan uzaklaştırma, atılma ile karşı karşıya kalırız. Kanunlara herkes uymak bizde uygulamak zorundayız.
"BİZ YERLEŞMEYE DÖNÜK HİÇ
BİR GİRİŞİME İZİN VEREMEYİZ"
Bu kadar ciddi bir konu ama bir türlü karşı tarafa izah edilemiyor. Tekrar tekrar söylüyor ve vurguluyoruz, biz kamu erk’i olarak mahkeme kararını uygulamak zorundayız. Sahiplenmeye ve yerleşmeye yönelik hiçbir faaliyete müsaade edemeyiz. Ortak kullanıma, kır çadırlarına, geçici yerleşmelere bir şey demiyoruz. Yıllardır hatta yüzyıllardır o vatandaşların binlerce hayvanı var kimsenin gidip hayvanları topladığı falan yok kimsenin bir şey dediği yok. Ama vatandaşlarımız mesela orada kır bahçesi yapmış, meyve fidanları ekmiş ama en önemlisi etrafını dikenli tellerle çevirmiş. Diyoruz ki fidanlarına dokunmayalım ormanda kalsın yaşasın ama dikenli teli sökmeniz lazım diye söylüyoruz buna da hayır deniyor. Sahiplenmeye dönük olduğu için izin veremeyiz diye uyarıyoruz ‘Biz sökmeyiz sökerseniz şöyle olur böyle olur diye’ cevap alıyoruz. Konu tam olarak bundan ibaret.”