10 yılı aşkındır bir fiil yürüttüğüm mesleğimde hiç bu kadar sessiz kalmamıştım. Tam 45 gündür gazetecilikten kopmadan sadece kamuoyunu izlemekle vakit geçirdim. Siyasetçisini, gazetecisini, bürokratını, savcısını, hâkimini, polisini, seçilmişini-atanmışını ve sosyal medyacıları takip ettim. 27 Ekim’de Gebze’de gözaltına alınan FETÖ’cüların serbest bırakılmasında sonra elime neredeyse kalem almadım. Çünkü o karar bende şok etkisi yaratmıştı. Üzülmüştüm Ömer Halis Demir başta olmak üzere 246 demokrasi şehidimiz adına, inanmayacaksınız ama ağlamıştım 15 Temmuz gecesi ülkemi kana bulayanların hesap vermeyişine. Parmaklarım bilgisayarın klavyesine dokunmak istemedi o günden sonra, vücudum yorulmuş, beynim resmen durmuştu. İlk kez kendime herkesin bana yönelttiği bir soruyu sordum, “Vatanı sen mi kurtaracaksın Uğur?” sana ne oluyor kardeşim, savcısı var, hakimi var, polisi var, siyasetçisi var, bürokratı var sen kimsin? dedim ve sessizliğe büründüm.
İşte tam 45 gündür kendi iç dünyamda bir kurtlar vadisi çevirdim. Senaryolar yazdım, hesaplar kitaplar yaptım, yediğim ve yiyeceğim dayakları tehditleri aklıma getirdim, geçmişimi özellikle de geleceğimi düşündüm, hamd olsun ki Allah’ıma şükürler olsun ki kötü durumda olan ticari sıkıntılarımı gözden geçirdim, karşılaştığım ve karşılaşacağım zor dönemlere önceden göz gezdirdim ve bu 45 günün sonunda kendi kendime verdiğim savaşta şu karara vardım; evet gerekirse ben kurtaracağım. En ufak bir korku hissetmeden, gelecek kaygısı duymadan, ülkemin bekası için mücadelemi daha kapsamlı ve realiteye dayandırarak sürdüreceğim. Benim adım Uğur Saray, kendimi asla göz önünde büyütme çabasında değilim, peki neyin peşindeyim? Ben bir HİÇ’im, işte bir şey olabilmek için yazıyorum.
Ben 15 Temmuz hain kalkışma gecesinde darbeci generali alnının ortasından vuran ve vücudundan 30 mermi çıkartılan bir Ömer Halisdemir, 16 yaşındaki oğlu ile beraber ülkesi için can veren bir Erol Olçak, darbeyi fotoğraf karelerine yansıtmak isterken şühedaya uğurladığımız foto muhabiri bir Mustafa Canbaz, 5 çocuk babası Diyarbakırlı Mehmet Karaaslan ve tekstilci Tahsin Gerekli gibi 246 kişinin arasında olabilmek için buradayım. Şunu çok iyi biliyorum; o karanlık gece kap kara çarşafı ve kamyonuyla tankın karşısına çıkan bir Şerife Boz ablamızın cesaretine sahip olmak işte beni bir şey kılacak. Tek derdim şu, al kırmızı bayrağımızı düşürmemek ve bu vatanı böldürmemek. Gerekirse öleceğiz ama bu ülkeyi asla teslim etmeyeceğiz.
Değerli okurlarım, bizim niyetimiz asla fitne ve fesat olmadı. Bugüne kadar bir Allah’ın kulu, “Uğur şu adama da haksız ithamda bulundu” diyemedi. Hiçbir yargı mensubuna, “Bize yanlış bir adres verdin” cümlesini kurdurmadık. Altını özellikle çizmek istiyorum; biz adam kayırmadık, kimseyi de fişlemedik. Biz sadece devletin çizdiği 17/25 Aralık sonrası kentin gözünün için baka baka, ‘Tarafımız FETÖ’ diyenleri afişe ettik. Gelen her ihbarı da dikkate aldık, araştırdık en az o denek bulduk ve ondan sonra kişi veya kurumlar hakkında kararımızı verdik. Mücadele kadar mağduriyetler karşısında da girişimlerde bulunduk. Biz bu sayede kendi bölgemizdeki güvenilir kaynak olduk. İşte aynı kararlılıkla ve yere daha sağlam basarak yolumuza devam edeceğiz. Üzüldüğümüz ve yorulduğumuz günler yine olacak ama yılmayacağız.
Bakınız, 45 günlük suskunluğumuzda ne acıdır ki Gebze’de FETÖ ile ilgili ‘TIK’ yok. Maalesef biz yazmayınca kimsenin de çıtı çıkmıyor. Sanki bu kentte her şey güllük gülistanlık, baş aktör FETÖ’cüler tutuklanmış gibi herkes kafasını deve kuşu misali toprağa gömmüş bekliyor. Ama dedikodu kazanları fıkır fıkır kaynıyor, orada işler tıkırında. Evinde karısına çocuğuna çoluğuna laf geçiremeyenler ve bugüne kadar bir baltaya sap olamayanlar açtıkları sosyal medya hesapları ile adeta FETÖ mücadelesini sulandırıyorlar. Düşünün bugüne kadar Paralel Yapı’ya yönelik yüzlerce soruşturma yürüten başta başsavcımız Cemil Kuyu ve ekibindeki diğer savcılar hakkında karalama kampanyası yapılıyor. ‘Onlarda FETÖ’cü’ diyerek olayları manipüle ediyorlar, HSYK’ya ihbarda bulunuyorlar. Kentte FETÖ ile mücadelede rüştünü ispatlamış isimler de bu dedikodulardan nasibini alıyor. Seçilmiş ve atanmış değerli isimlere iftiralar atıyorlar. Çok profesyonel bir şekilde bir algı operasyonu yürütülüyor ve bu operasyonun başında yine elleri kolları serbest dolaşan FETÖ’cüler bulunuyor.
Eğer siz FETÖ ile mücadeleyi Kaçakçılık ve Organize Şube müdürlüklerine yaptırsanız yarın çok şeye gebe kalacağımızdan kuşkunuz olmasın. Yıllardır ısrarla söylediğimiz bir şey var; “FETÖ ile mücadele için seçilmiş özel ekipler gerekli!” Bu ifademi yeniliyorum ve ilgili kurumların hassasiyetine sunuyorum. Çünkü yarın hepimiz türlü türlü komplolara maruz kalabiliriz…