Halimi sormayın artık..
İyiyim diyorum ya, iyiyim işte..
İyiyim diyorum ama canı gönülden demiyorum. Sadece halimi soran kişiye zorlanarak söylediğim bir cümle işte. İyiyim… içim öyle demiyor işte.
İyiyim diyorum ya, iyiyim işte..
İyiyim diyorum ama canı gönülden demiyorum. Sadece halimi soran kişiye zorlanarak söylediğim bir cümle işte. İyiyim… içim öyle demiyor işte.
Yada anlayın işte, anlatacak söz yok ki ne söyleyim..
İyiyim diyemiyorum. İyiyim demeye dilim varmıyor. Desem yalan olur zaten.
Kötüyüm desem , kötü olan kişide o ruh ( kötü hissetme ) halinden çıkmak ister. Çıkmak İçin çabalar. Bende çabalıyorum işte ama nafile. Bazen bala konan bir sinek gibi o ruh halime batıpta kalıveriyorum. Öyle bir kalıyorum ki ; kendime gelmem zaman alıyor. Tanıdıklarımın dikkatini çekiyor, yüzümdeki o umutsuzluk ifadesi. Yada o çıkmazlık halim.
Ne diyeyim artık. Nasıl görmek istiyorsanız öyleyim..
Sadece susuyorum, konuştukça ağırlaşan kelimelerim var.....
Bakmayın tebessümlerime..
Susmalara hapsettim gözyaşlarımı..
Yalanlarla avunup, içimi kandırma telaşındayım sadece..
Ama artık kendimle olan kavgalarım, yoruyor beni ara sıra..
Bende artık ne acımak, nede acıtmak için hiç bir şey söylemiyorum..
Gülüyorum geçiyorum, içimdeki fırtınalar dinsin diye..
Kimsenin bilmediği ve anlamaya çalışmadığı suskunluğumu,
İçimdeki cümlelere vurarak,
Yeni bir ben, olma telaşındayım..
Kendini anlamakta ne zor bir işmiş. Ama bana sorarsanız en zoruda. İnsanları anlamak.
Ne kadarda zorlaştı.insanları anlamak. Yada anlaşılmak.
“Önce gülümsüyorlar size,âşinalık gösteriyorlar. Kollarınızı açınca boşluğu kucaklıyorsunuz.” diyor Cemil Meriç. Ne ne güzel ifade etmiş çağın bir varmış bir yokmuş insanlarını.
İsmet Özel ise şöyle diyor:
“gülümsüyor, kıracak...”
“gülümsüyor, kıracak...”
Dikkat etmek lazım. Sahte gülücük dağıtan sözde insanlara.
Öyle değil mi niyeti kötü olan insanların halleri. Ne kadarda çok yüzü var bu çağın insanlarının. Anlamak ne mümkün. Bu kadar yüzlerin yüzlercesi aramızda dolaşırken, ayırt edemiyorum ya da ayırt edemiyoruz çağın insanlarını.
Kurtlar kuzu postu giymişler aramızda geziniyorlar. Bu kadar bilgiyle ayırt etmek ne kadar zor. Çoban değiliz ki, ayırt edebilelim. Çoban olma vasıflarından bile habersiz bu çağın sözde söz sahibi olan insanları.
Düşündükçe dillerim duaya varır ve derim her zaman.
“ALLAH'ım, Dünya'nın Dağıttığı Kalbimi, Sana Getirdim, Topla Beni”. Topla ki ayırt edebileyim kurtla kuzuyu. Toplaki dağınık olan ümmeti toplamak İçin gecelerim gündüze katışsında ümmetin yitik evlatlarının ellerinden tutabileyim yada tutabilelim.
“Her gün aynı telaş sarıyor yorgun hayallerimi.
Ölsem diyorum,
içimdeki boşluğa mı gömerler beni”? ..demiş Ertuğrul Bayam. İşte buralarda gezinip duruyorum. Dünya denilen gurbette.
Ne zor bir zamandayız. Ümmet parçalanmış binler can veriyorda sözde müslümanlar dirilmiyor. Batı harekete geçiyorda ölen masum ve mağdur insanlar İçin ,bizimkiler suskun. Bi çare oturmuşlar. Hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar. İçimi sızlatan bir çoğun görüntüleri için yazacağım alttaki parağrafı. O ne hal. Aman Allahım.
.. ben Senin O Gariban oturuşu'na ...
... utansa da o alttan alttan bakışı'na ...
... o gülüşü'n deki sıcaklığa ...
... o ötelere uzanan umudu'na ...
... çokları olan insan'ın mutlu olamayıp senin o yırtık pantolon'un'la mutlu oluşu'na ...
... mutlu olma'yı var'lığa bağlamayışı'na ...
... hâlâ bozulmayışı'na ölürüm; kainât'ın kutsal misafiri...Tutamadım ellerinden. Saramadım yaralarını. Bir dayanak arayan başına omuzumu veremedim. Önünde diz çöküpte başparmaklarımla sımsıcak akan göz yaşını silemedim. Seni bu hale koyanlara şehadet parmağımla o insanlıktan nasibini almamış nasipsizlere Allah’ı şahit tutarak sallayamadım.
Unutma ey çocuk. İnanki belki bedenim seninle değil ama kalbim, gönlüm , ruhum seninle. Sen o Gazze’de bütün yakınlarını kaybetmiş, bombların ve yıkılan ve yakılan evlerin enkazından çıkan tozlar bedenini sarmış olan masum çocuk. Başını yıkık bir duvara yaslamış hıçkırıklar içinde ağlarken bende burada gülemiyorum. Sen belki hıçkırıklarının sesini çıkarak ağlarken, ben o hıçkırıklarımı bile çıkaramıyorum. Göz yaşlarım içime akıyor. Senin o göz yaşların Allah için akarken, benim göz yaşlarım acizlikten akıyor. Eziklikten akıyor. Sen ne kadar hürsün ki “ biz buradayız” diyorsunda. Ben ve bizler ; “korkmayın bizler buradayız” diyemiyoruz. Suskunluğumuz bizi artık boğuyor.
Bazen buğulu gözlerimle Gözlerim hep uzaklara dalar , en uzaklara.
Şehire koşarak giren bir adam arıyor gözlerim. İnsanlığı kendine getirecek. İnsanlığı Allah’la barıştıracak, Allah’la buluşturacak.
İnsanın artık kendi varlığını hissettirecek , sevgisini , saygısını yaratanın hatırına sunabilecek bir adam arıyorum. Çünkü biliyorum ki ; “Sevgi,
güzel bir yüreğe sahip olan
insanların eylemidir.
Herkesten beklenmez…”
Yeter artık son bulsun.
Yol Bilmeze
Yoldaş Olmak,
Cana Zulüm Degilmi..
İnsanlık artık dönsün özüne. Dönsün artık ruhlar aleminde verdikleri söze.
Dönsün artık insanlık peygamberimize veda haccında verdikleri söze.
İnsanlık artık sahip çıksın peygamberinin bıraktıkları emanetlere ( Kur’an ve Sünnet’e).
Yol Bilmeze
Yoldaş Olmak,
Cana Zulüm Degilmi..
İnsanlık artık dönsün özüne. Dönsün artık ruhlar aleminde verdikleri söze.
Dönsün artık insanlık peygamberimize veda haccında verdikleri söze.
İnsanlık artık sahip çıksın peygamberinin bıraktıkları emanetlere ( Kur’an ve Sünnet’e).
Saygısını yitirmemiş her insanla,
yürünecek bir yolumuz var.
Hatasız insan zaten yok.
Bize mahcubiyet lazım, doğru insan yanındada, ardındada, aynı olandır.
Yolumuz kıymet bilen insanlara köprü olsun...
Ne deyim dostlar. "Ne söylesem boşa Leyla'm"
Diyerek kapatmış; Neşet Ertaş konuyu.
Diyerek kapatmış; Neşet Ertaş konuyu.
Esen kalın güzel insanlar.