Türkiye’de siyaset kazanı fokur fokur kaynıyor. Odağımız bir anda depremden seçime kaymış durumda.
“Masayı asla dağıtmam. Masadan asla kalkmam. Adayımız kesinlikle cumhurbaşkanı olacak. Masadan kalkan millete bunu izah edemez.
Masayı dağıtan altında kalır” diyen Akşener masayı dağıttıktan sonra tam bir karmaşa çıktı ortaya.
Biz sürecin nasıl ilerleyeceğini takip ederken haberler bir çıktı bir yalanlandı. Son düzlükte yaşanan bu gelişmeler iyi bir yaşam hayali, hukuk, demokrasi ve adalet talebi olan seçmene büyük güven kaybettirdi.
Yine kapalı kapılar ardında olup bitenlere anlam arandı. Sohbetlerimizin tek konusu seçim oldu şu son birkaç günde.
“Cumhurbaşkanlığı değil parlamento önemli” bakışı farklı kitleleri bir araya getirebildi derken ilk yara oradan alındı.
Bir de şu yönü var ki, 12 Şubat 2022’de kurulan ittifakın bunca zaman seçime yönelik gerçekleştirdiği faaliyetlerin, toplantıların, reklamların, broşürlerin masrafları da çöp oldu.
Tüm oklar Akşener’de dönmüşken, halk iradesine karşı, milletin bıkmış usanmışlığından kim olsa kazanacak mantığından yola çıkan Kılıçdaroğlu var bir yanda.
Anketler, sokağın beklentisi ortadayken ben diye direten Kılıçdaroğlu söylemleriyle çelişmedi mi şimdi, güven kaybetmedi mi?
Vatandaş olarak işimiz çok zor. Bunu istemiyorsan beni seçmek zorundasın deniyor bize. Bir dayatmadan başkasın koşuyoruz.
Önümüzdeki süreçte yeni ittifaklar, yeni bir oluşum çıkacak ortaya. İYİ Parti’nin işi daha da zor.
Masaya geri dönüşünün olmayacağına ihtimal verdiğim Akşener aday kim olacak sorusuna cevap arayacak önce.
Seçimin artık eli kulağında. Yeni tabiriyle 5’li masa tarafından seçmen nasıl geri kazanılacak ya da kazanılabilecek mi onu göreceğiz…