Burada yazdığım köşe yazılarında ara ara spor konularına değindiğim de olmuştur, sporu hayatımın her alanında yakından takip ettiğimi de dile getirmişimdir.
Haftanın son yazısında siyaset, geçim sıkıntısı, bölge meselelerine değinmek yerine ülkenin en çok izlenen sporu olan futbol konusunda biraz dert yanacağım.
Malumunuz, sadece ülkemizde değil dünya genelinde futbol bir spor olmaktan çıkalı çok oldu ve milyar dolarlık bir sektör halini aldı. Bu sektörün de en önemli paydaşını hiç şüphesiz ki seyirciler oluşturuyor. Takımını ekranda izlemek isteyen yayıncı kuruluşa abone oluyor (Ki bu konu başlı başına mesele, tuttuğu takımın sene içindeki tüm maçlarını izlemek isteyen biri üç ayrı yayıncıya abone olmak zorunda), bilet alıp maça gidiyor, forma alıyor, zamanını ayırıp sohbet konusu yapıyor.
30 yaşındayım. Benim çocukluğumda ülke takımları Avrupa’ya çıktığında fena da işler yapmazdı ki o zamanlarda özellikle Galatasaray’ın elde ettiği başarılar paralel olarak Milli Takım’a da yansımış 2002 yılında Dünya Kupası’nda üçüncülük gelmişti. Daha sonrası için kupa bazlı sonuçlar elde edilmese de takımlarımızın ara ara çıkışları ve Avrupa arenasında rekabetçi olduğu dönemler var.
Bunun son örneğine ise Beşiktaş imza attı. 2018 yılında futbolda kulüpler bazında en prestijli organizasyon olan Şampiyonlar Ligi’nde grup liderliği geldi. O günden bu yana elde avuçta, başarı namına bir şey yok. Başarı gelmemesinin sebebi futbola harcanan paraların azalması mı derseniz, öyle bir durum da ortada yok. Sektöre harcanan paralar artıyor, gelirler arttırılmaya çalışılıyor ama gelin görün ki Edirne sınırını geçtiğimizde övündüğümüz tek şey lejyonerlerimizin o hafta yaptığı başarılar.
Bu sezon Avrupa’da beklentileri karşılayan tek takım Galatasaray olmakla beraber, ligimizin son şampiyonu Beşiktaş, grubunda 4 maç sonunda 0 puanla sonuncu. Bu kadar para harcanan, bu kadar para dönen bir sektörde dönüp baktığınızda açılan makas anormal seviyede.
Bırakın Şampiyonlar Ligi’nde rekabetçi bir takım olmayı, yakın tarihte şampiyonlar liginde direkt olarak mücadele edecek bir takımımız olmayacak. Yani şöyle önümüzdeki 5 sene içerisinde Şampiyonlar Ligi’nin grup seviyesinde mücadele edecek takımımız olmazsa şaşırmam.
Şimdi Avrupa’da futbol sektöründe dönen paralar daha ekstrem diyenler olacak, ki haklılar bir futbolcu gelip bir takımda oynasın diye inanılmaz paralar ödeniyor ama öyle ya da böyle bir şekilde karşılığı alınıyor.
Peki bizim ödediğimiz paralar ne oluyor? Hemen cevap vereyim; ülke içinde aynı konular üzerinden dönen kısırdöngü tartışmalar, benzer tiplerin tabiri caizse çığırtkanlık yaparak bağırıp çağırmaları ve futbol iklimini germeleri, siyaset üzerinden dönen tartışmalar, beceriksiz yöneticiler, sistemleri değil kişileri konuşan düzen ve sonucunda kaçınılmaz olan hüsran.
Hüsranlara alıştığımız için de biraz çaba gösteren takıma özellikle ana akımda iyi mücadele edildi deniyor ve başarısızlık normalleştiriliyor. Ülkenin futbolunun başında müteahhit varken, ülkede başarısız bir sitcom dizisi tadında televizyonlarda futbol tartışmaları sürerken, her maç kaybeden gitsin, ona şu kadar para verelim gelsin derdi devam ederken, kulüplerle inatlaşıp siyaseten kararlar alınmaya devam ederken, Avrupa’da hüsran yaşamaya devam eder gideriz.
Benim size tavsiyem, şu yaşanan kısır tartışmalara prim vermeyin, televizyonlarda çığırtkanlık yapanların sesini kısın, futbolun en nihayetinde bir spor, bir oyun olduğunu unutmayın ve kişileri tartışmak yerine, izleyici olarak bu konunun en büyük paydaşı olan bizlerin sistemler üzerinden sorgulayıcı olması gerektiğini unutmayın.