H.z Meryem: "Keşke benim adım hiç duyulmamış olsaydı " derken karnında bir peygamber taşıdığını bilmiyordu. Bazı müjdeler sancılı olur diyerek uyandım sabah ezanına bir saat kala. Üzerimdeki yorganı yavaşça toplayıp, besmeleyle doğruldum. Sanki bir tarafım yok yada eksik. Pencereye doğru gidip perdeyi araladım. Dışarısı hala karanlıktı. Sessiz ve sakin. Herkes derin uykuda. Herkesin karnı tok, sırtı pek, yorganları kalın.
Gözümü alabildiğince uzaklara diktim. Kardeşlerim dedim. Şimdi ne haldeler. Bir anda uçaklar geldi önce aklıma , sessiz ve derin uykuları bölen. sonra yanımızdan, yada üstümüzden geçerken kulakları patlatan o sesler, sorası malum insanları kör eden bombanın kıpkızıl kıvılcım saçan işıkları ve bomba parçalarının yanıma kadar düştükleri şarapnel parçaları geldi aklıma. Sonra yıkılan binanın sesleri, sonra çığlıklar ve ölüm. Koskoca bir sessizlik. Bu sessizliği bozan yardıma koşan insanlar ve sokak hayvanları köpek ve kediler korkudan bir kenara pısmış koşan insanları seyrediyorlar. Ya kuşlar. Ne kadar özgürdüler ama şimdi yollarda yada molozların üzerinde yanmış bir kaç tüy yada ölü bedenden ibaretler şimdi. O toprağın sarsılmasına ne demeli.aman Allahım ne amansız bir gün. Tabiki bunları gözümde canlandırdım.
Belki de kardeşlerimiz bunları benim hayal ettiğimin kat kat fazlasını yaşamıştır, ümmetin şanşlı yiğitleri. Şehit olan evlatlar, şahit olan anne ve babalar. Parçalanmış ve yanmış bedenler. İşkenceler ve neler neler.
Bu düşüncelerden sonra kalbimin hüzünü sinmiş olacak ki, gözlerimin kısıklığından acısını farkettim.
Açtığım penceremi yavaşça kapattım ve bir suçlu gibi abdest almaya doğru ilerledim. İyi ki Allahım , kendisini tanıma ve bilme şuuru vermiş ki derdimizi ve tasamızı ona anlatabilme güzelliğini bizlere lütfetmiş.
Acizliğimi , hüznümü rabbime anlatabilmek için abdest alıp rabbim İçin iki rekat namaz kılıp , dualarımda tarafımı belli etmek ve kardeşlerimi dualarımda anarak , durumumu halden anlayana sunacağım. Tıpkı Hz Yakub gibi. “ ben hüznümü ve kederimi alemlerin rabbi Allah’a arzederim” dediği gibi işte tamda oradayım.
Sâhi, sığınılacak bir liman kaldı mı, rabbinden başka? Kime derdimizi anlatsak bir mazeret buluyor. Kafirler ümmeti öyle esir almışlarki. Ümmet onlara muhtaç hale gelmiş. Onlar çalışmışlar , biz karnımızı doyurma peşinde kalmışız, gücümüzü ve kuvvetimizi birbirimize karşı kullanmışız. İzzet ve şerefin Allah katında , Allah, tarafında olmayı unutmuşuz. Mısırlı sanatçı Bassem Youssef: "Batı artık yüzü kızarmadan bize ahlak ya da insanlık dersi veremez."
Kola içmemekten, deterjan boykot etmekten başka yapacak bir şeyler olmalı,
Vurmayacaksan yumruk neden var? Yürümeyeceksek bacak neden verildi?
Allah için ölmeyeceksek ne işe yarar bu atıp duran kalplerimiz?
Son bebek de katledilene kadar böyle bekleyecek miyiz Allah aşkına? Demiş.
Bu sözler geldi aklıma , bi kendimi dinledimki; Derinlerimde kadim bir hasretin
Nabız gibi atan hüznü var…
Ne diyeyim. bura dünya yiğidim, kaliteli kumaşların eğri metreyle ölçülüp kör makasla kesildiği yer. Bazıları Sefa sürerken bazıları böyle işte. İzleriz televizyon ekranlarından da ne bir çare buluruz. Nede bir çare oluruz.
Demekki. Bir şey senin Kaderinse , senden başkasının olmaz . Nasıl kader. İnsana şeref İzzet katan kader. Onlar vatanlarını ve dinlerini savunurken biz ne kadarda rahatız.
Nemli gözlerle artık sabah ezanını dinlemeye odaklandım sonrası ise malum.
Bütün zahirî sükûnetime rağmen kafamın içi bir harp,bir ihtilal sahnesi gibiydi...
Bu içimdeki bitip tükenmeyen umut bir gün avuç içlerimdeki bütün yaraları kapatacak! İnşaAllah.
Gayesi olana kuyu zindan olmaz kuyuya talip olmadan mısıra sultan olunmaz.bu günlerde geçecek bir gün o insanlarda gülecek. Öyle bir gülecek ki Kudüs özgür olacak. Kanları mübarek,şehadetleri Hakk olsun güzel insanların
Esen kalın güzel insanlar.