Gerçekten bu günlerde deprem dışında herhangi bir şey yazmak, herhangi bir konuyu gündeme taşımak içimden gelmiyor. Geçtiğimiz günlerdeki bir yazımda da yine buna benzer bir giriş yapmıştım. Ara ara farklı konulara değinmiş olsak da aklımız, fikrimiz, kalbimiz ve ruhumuz deprem bölgesindeki vatandaşlarımızla beraber.
Deprem bu ülkenin birinci sorunu. Bunu acı bir şekilde bir kez daha tecrübe ettik. Depremle beraber gördüğüm en büyük sorun ise çok net bir şekilde kuraklık…
Bakın geçtiğimiz yıl Mart ayında kar yağışı gören bizler, bu ay yağmur görecek miyiz şüphemiz var.
Şubat’ın başında yağan kar dışında tüm kış doğru düzgün yağış düşmedi bölgemize.
Bu arada bu sadece bize özgü bir durum değil. Tüm dünya mevsim değişiminden muzdarip, her yerde mevsim normalleri ekstrem şekilde seyrediyor ancak bu kadar yağış almasına alışkın olduğumuz bir bölgenin doğru düzgün yağmur bile almaması, sabah arabasına binen insanların arabalarını ıslak görmek yerine tozlu görmesi, toz taşınımı meydana gelmesi, barajlarımızın alarm veriyor olması gibi durumlar gerçekten ürkütüyor.
Distopya mantığı ile çekilen filmlerde görürdük çöle dönen sokaklar, su için birbiriyle savaşan insanlar vb. ancak dünyanın dengesini öyle bir bozduk ki bugün distopya dediğimiz film sahnelerini ilerde yaşar mıyız diye düşünüyoruz.
Hepimiz suyun tükenir bir kaynak olduğunu biliyorduk ancak tükenmez diye düşünüyorduk. Neden kış ayı gelir bir yağış olur ve barajlarımız dolar biz de o kışı rahat geçiririz diye.
Şimdi normal olarak bildiğimiz kış ayları geride kaldı ancak beklediğimiz yağış geldi mi? Hayır?
Bu aydan da beklentimiz ‘Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır’ sözünün gerçek olması.
Yuvacık Barajı’nda su seviyesi yüzde 27 geçen sene bugünlere göre esktrem oranda düşük.
Bu da demek oluyor ki tüm Kocaeli olarak biraz daha dikkat göstermeli, biraz daha hassas davranmalı ve biraz daha suyu kullanırken tasarruflu olmalıyız.
Bulaşıkları elde yıkamaktansa makinede yıkamalı, duş süremizi kısaltmalı, tıraş veya diş fırçalarken suyu açık bırakmamalı, evde çaydanlık dibinde, sürahinin dibinde kalan suyu bile ziyan etmeden en azından bir çiçeğin toprağına dökmeliyiz.
Bugün Sapanca Gölü’nden Yuvacık Barajı’na su takviyesi yapılıyor ancak Sapanca Gölü de sonsuz kaynağa sahip değil. O yüzden bizim tahrip ettiğimiz doğamıza sahip çıkmamız gerek. Ben bu zamana kadar hep mevsimlerin kaydığını düşünürdüm ancak belli ki önümüzdeki yıllarda bu kafayla mevsimleri kaydırmak yerine tüketeceğiz.
Bu öyle kısa vadede çözülecek bir sorun da değil. O yüzden topyekun mücadeleyle kuraklığa çözüm için savaşmamız şart.