Bu kez bir sporsever olarak bu satırları yazmak, bu bağlamda bir şeyler kaleme almak istiyorum. Dünya üzerindeki en popüler sporun futbol olduğu şüphesiz bir gerçek. Biz de hemen hemen herkes gibi spor ilgi ve sevgimize futbolla başladık. Öyle ya uzun yıllar boyunca futbol dışındaki tüm branşlar ülkemizde amatör spor branşı olarak kabul ediliyordu, hatta şu anda da bazı branşlar için de bildiğim kadarıyla bu böyle.
Trabzonspor’un bu sene elde ettiği başarıyla 38 yıl sonra lig kupası kaldırmanın mutluluğu ve heyecanını yaşadım ancak Türkiye’nin futbol takımlarının hali ortada. Uzun süredir Şampiyonlar Ligi’nde bir başarı elde edemedik, bununla beraber Edirne’den ötesine giden takımlarımız genellikle hüsran yaşıyor ve Avrupa kulüpleriyle aramızdaki makas günden güne artıyor.
Buna sebep ne diyecek olursanız, bence balık baştan kokar sözünün büyük bir örneğini yaşıyoruz. Asıl işi futbol olmayan, bu spordan anlamayan, konjektüre uygun isimler bir bir gelip gidiyor ama düştüğümüz dipsiz kuyu bitmek bilmiyor. Sığ tartışmalar, oyunu bir spor olmaktan uzaklaştırıp, kulüp camialarını birbirine düşman edecek söylemler ve ifadeler, hiçbir zaman suçlunun kendisi olmayıp, sorunu sürekli çevrede arayan ve bunu da yaparken nefret söylemiyle kanayan yarayı daha da deşen yöneticiler olmaya devam ettikçe de Türk futbolu bir adım ileriye gitmeyecek. Aksine kendi içimizde sığ ve günü kurtaran davranışlarla zamanla daha da kötüye dönecek.
Tüm bunlara rağmen, ülkede spor namına güzel şeyler de yaşanıyor. Farklı branşlarda aldığımız olimpiyat madalyaları geledursun, takımlarımız da Avrupa arenasında kendilerini müthiş derecede geliştirerek yola devam ediyor.
İlk örnek olarak gelin bakalım kadın boksörlerimize…
Türkiye’de düzenlenen Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’nda 5 altın, 2 bronz madalya aldık ve tarihimizin en başarılı turnuvasını oynadık. Dün olimpiyatta ilk madalyalarını alan branş, bugün 5 altın alıyor ve çıktığı her finali kazanıyor. Buse Naz Çakıroğlu ve Buse Naz Sürmeneli’nin genç yaşlarına rağmen açtığı yoldan alttan gelen gençlerle bir anda kendimizi en başarılı konum takımında bulduk…
Diğer bir başarı ise benim de yıllarca ter akıttığım parkelerde geldi. Basketbolda Avrupa’nın en büyük kupası Anadolu Efes’in oldu bir kez daha. Sadece Anadolu Efes değil, Avrupa’nın en büyük ikinci kupasında Furutti Extra Bursaspor ikinci, FİBA Avrupa Kupası’nda da Bahçeşehir Koleji kupanın sahibi oldu. Avrupa’nın üç kupasında iki birincilik, bir tane de ikincilik geldi.
Doğru yönetim, doğru planlama, doğru vizyon, doğru isimlerle bir araya gelince neler oluyor hep birlikte görüyoruz. Futbolda şampiyon bir camianın 2. Lige düşerken, aynı ismi taşıyan basketbol şubesinin Avrupa arenasında zirveyi az farkla kaçırmasına sebep de tam olarak bu. Euroleague ise artık Türk takımlarının ambargosunda, çocukken final-four oynasak ne güzel dediğimiz ortamda; ligin artan kalitesi, atılan adımlar, rekabet önce Fenerbahçe Ülker’le seviyeyi arttırdı, şimdi de Anadolu Efes’le ambargo koydu dev kupaya Türk takımları. Son altı finalde Türk takımları yer aldı ve 3 kez kupa Türkiye’ye geldi. Türkiye Basketbol Ligi ise NBA’den sonra en prestijli basketbol ligi halini aldı nerdeyse. Basketbol sahalarının bir dönem otopark olarak kullanılma alışkanlığı olan ülkeden, Avrupa’nın zirvesine oturmamız pek tabi ki doğru yönetim ve doğru planlamayla yaşandı.
Bir diğer başarı hikayemiz ise bu ülkenin sporu, yüz akı Türk kadın voleybolundan geldi. Vakıfbank, 5. kez Avrupa’nın en büyüğü oldu. Kadın voleybol milli takımımızın yaptıkları zaten ortada. Vakıfbank da her geçen gün çıtayı yükselterek, kendi rekorlarını kırmaya devam ediyor. Avrupa’nın en kaliteli ligine sahibiz kadın voleybolunda, dünyanın en büyük sporcuları bu ligde oynamak için can atıyor. Bu başarı nerden geliyor, yamuk ve çarpık yönetimden mi? Tabii ki hayır. Doğru planlama, doğru yönetim ve rekabet bakın neleri doğuruyor.
Türk futbolu yere doğru düşerken, Türk sporu ve Türk sporcusu yükselmeye devam ediyor. Umarım bu başarılı olduğumuz branşlar futbol yöneticilerine de örnek olur da doğru planlamayı yaparlar, umarım futboldaki fanatizm bu sporlara sıçramaz.