‘Tek hayali mimar olmaktı’…
Dün gazetemiz bu manşetle çıktı karşınıza. Attığımız hazırladığımız en acı manşetlerden biriydi.
Gebze’de geçtiğimiz Salı günü yaşanan kazanın acısı hala yüreklerde taze, hala hepimizi derinden sarsıyor. İnanın bana kazaya ilişkin gelen detaylar da yüreğimizi parçalamayı sürdürüyor.
Şu ana kadar 3’ü öğrenci 4 kişinin yaşamını yitirdiği kazanın geride bıraktıklarını düşününce, ortaya çıkan ihmalkarlıkları gözümüzün önüne getirdikçe, içimiz cız etmeye devam ediyor. Acının kıyası olmaz kazada hayatını kaybeden Birsen Giriş hanımefendiye de Allah’tan rahmet, kederli ailesine de sabırlar diliyorum.
Giden diğer canlarımıza bakalım biri 14 yaşında Mert Efe Akıllı, biri 13 yaşında Esma Nur Avcı, diğeri de 14 yaşındaki Rabia Üst…
Şu ana kadar sadece Mert’in hikayesine hakim olabildik. Mert’in en büyük hayali mimar olmakmış. Belki de Rabia doktor olmak istiyordu, Esma Nur da öğretmen… Büyüyünce vatana, millete çok faydalı olacaklardı belki de ülke için çokça insanlar yetiştireceklerdi, Mert belki de çok büyük bir tasarım harikası yapacak ve bizlere Gebzeli mimarın büyük başarısı diye başlıklar attıracaktı…
Beni bilen bilir, insanların acısını deşmeyi çok sevmem, bu konulara da haber değeri gözüyle bakmadan insan olarak bakarım. Bu kazanın bu kadar içimi acıtmasının sebebi ise adının kaza olması. Kaza diye anıyoruz. “Kaza, yanlışlıkla ve beklenmedik bir şekilde gerçekleşen, can ve mal kaybı veya zararına neden olan bir eylem”
Peki bu beklenmedik bir olay mı yoksa göz göre göre gelen bir hadise mi? Kazanın olduğu günden bu yana ortaya atılan iddialara bakıyoruz, doğrulanan da var doğrulanmayı bekleyen de ama şu iddiaları görünce de birkaç kelam etmemek mümkün değil.
Peki ne bu iddialar; Sürücünün uyuşturucu madde kullandığı iddia ediliyor. Kaza yapan servis aracının öğrenci taşımacılığına uygun olmadığı konuşuluyor. Yolu kaza mevkiini herkes biliyor. Bayır aşağı aracın boşa alındığı iddiası var. Hastanede tedavi gören ve kendine gelen kardeşlerimizin demeçlerine bakın hepsi aşırı hızdan bahsediyor ve aracı kullanan şoförün o gün direksiyon başına geçtiğini ve şahsı tanımadıklarını ifade ediyorlar.
İddialar doğruysa aracın uygunluğu noktasında yaşanan sıkıntıda servis firması neden iç denetim mekanizmasını çalıştırmaz? Aracın eksiklerini gidermez? Aracın eksikleri varsa okul idaresi hatta ilçe milli eğitim müdürlüğü neden bu noktada girişimler başlatmaz?
Allah aşkına bakın şu iddialara kazadan sağ kurtulan çocuklarımızın ifadelerine bakın, kazanın oluş şekline bakın ya bütün bu ihmaller neye sebep oldu ona bakın. 4 tane can gitti. Yaşamının baharında 3 kardeşimiz hayalleriyle birlikte göçtü bu dünyadan, nicesi hayatının travmasını yaşadı. Daha önceki yazılarımızda bahsettiğim gibi, bir olay meydana gelince onun akabinde göstermelik çalışmalar çok olur. Şimdi kaza meydana geldikten sonra, servis araçlarına büyük denetimlerin geleceğini duyuyoruz. Yapmayın etmeyin Allah aşkına, yitip giden canlardan sonra mı? Şimdi yapılması planlanan denetimler kaç ay sonra yerini yine dünün rutinine bırakacak?
Bakın dünkü yazımda belirttiğim şeyi tekrardan dile getiriyorum. Adli makamlar, kurumlar bu işi didik didik araştırın, en ufak bir ihmali olanın gözünün yaşına bakmayın. Firmaysa firma, okul idarecileriyle okul idarecileri, şoförse şoför, araçsa araç, ilçe milli eğitimin kusuru varsa ilçe milli eğitim… Kıyısından köşesinden kime dokunuyorsa, bu yaşanan kazadaki ihmal iddiaları, bu yitip giden canlarımız için, o kazadan yaralanarak kurtarılan ancak hayatının şokunu yaşayan minik kardeşlerimiz için ne gerekiyorsa onu yapın.