Uzun zaman oldu köşe yazısı yazmayalı. Hoş en son yazdığım dönemden bu yana hayatta bir değişiklik var mı diye bakacak olursak, 2020’nin takvim yaprakları biraz daha azaldı, hastalık riskimiz biraz daha arttı.
25 Mart’ta yazdığım yazının başlığı ‘Koronavirüs tedbirleri’ydi, hayatımıza yeni yeni dahil olmuş bir hastalıktı, hakkında çok şey bilmiyor, etrafımızda çok vaka görmüyorduk. Hatta öyle ki koronavirüs hastalığını atlatanlar televizyonlara, gazetelere konu oluyordu.
Şimdi öyle mi? Etrafımızdan çok fazla sayıda vaka haberi alıyoruz. Sevdiğimiz birine hadi ya geçmiş olsun demeden diğerinin haberi geliyor, son günlerin moda tabiriyle ‘Çember daralıyor’
Kendi mahallemden örnek verecek olursam, salgının birinci zirve döneminde mahallem, Hayat Eve Sığar uygulamasında normal riskli bölge olarak gözükürken, şimdi çok yüksek riskli bölge olmuş.
Futbolda, ısı haritası diye bir deyim vardır. Maç sonunda ortaya çıkan analizlerdendir. Sahada oyununun yoğun olarak oynandığı bölgeler kırmızıyla gösterilir. HES uygulamasından bakıldığında, Gebze bölgesini futbol sahası gibi düşünelim, koronanın da ayak basmadığı yer kalmamış, her yer kıpkırmızı.
Hal böyle olunca insan sadece koronavirüs düşünür, sevdiklerinin ve kendinin sağlığını koruma gayreti içine girer oldu. İnsanlar sadece sağlığının derdinde de değil, bir taraftan da ekonomik bir mücadelenin içinde.
Esnaf deseniz ayrı bir sıkıntıda, vatandaşlar canıyla birlikte cebini de düşünüyor. Hatırlar mısınız bilmem herkes 2019 yılını uğurlarken, her yeni yılda olduğu gibi bit artık 2019, umutlar getir 2020 derdi. Şimdi yaşadığımız duruma bakın, Mart ayından bu yana bir an önce bitmesini beklediğimiz bir 2020, yine her şeyin daha güzel olacağını umduğumuz bir 2021 yılı bekliyoruz kendimizce.
Aslında o kadar umut bulmak istiyoruz ki bir şeylerden dünyanın güneşin etrafında tam tur atmasına bile bir anlam yüklüyoruz fakat yukarda da dediğim gibi değişen tek şey takvim yaprakları olacak, eğer kafa yapımızı değiştirmezsek…
Salgının en başında daha keskin daha sert tedbirler alsaydık bugün bu halde olur muyduk hep merak edeceğim. Şahsi kanaatim olmayacağımız yönünde ve her zaman da söylerim çok fazla erken normalleştik. Yeni normal diye adlandırdığımız dönem bizim için anormal zamanları uzattı.
Bırakın eğlenceyi, maskesiz dolaşmayı, birbirine şüphe etmeden yakınlaşmayı, bir yerlerde gönül rahatlığıyla oturup bir şeyler yiyip içmeyi, kolonyanın misafirlikte tutulan bir şey olmasını; artık insanlar hayatını kaybeden yakınlarına son görevini bile istediği gibi yapamaz hale geldi. Hal böyle olunca kimsede tat, tuz yok.
Bu günlerin bir an önce sonlanması için alınan tedbirler var ancak kendi nazarımda yeterliliğini sorguluyorum açıkçası.
Yine de alınan tedbirlere sıkı sıkıya uymak gerek, sadece bu kötü ve tatsız günler geride kalsın diye değil sevdiklerimize bir zarar gelmesin, beklenmedik acılar yaşamayalım diye...
Öte yandan önceki gün, aldığımız acı haberle basın camiası olarak büyük üzüntü yaşadık. Çayırova Belediyesi Aralık Ayı Meclis Toplantısı’nı takip etmek için Çayırova Belediyesi Kültür Merkezi’ndeki yerimdeydim. Toplantının bitmesiyle beraber, Aktan abiden Barbaros Tantan’ın vefat haberini aldım. İlk başta çok şaşırdım, daha sonra da şaşkınlık yerini üzüntüye bıraktı.
Meslekte 3. yılıma yaklaştım. Birkaç programda denk gelmek dışında Barbaros Tantan’la bir kez dost meclisinde sohbet etme şansım olmuştu ama çok da uzun bir sohbet değildi. Muhabbet devam ederken başka bir yere geçmem gerekti ve Barbaros abi, “Çok uzun sohbet edemedik Semih, bir dahaki sefere daha uzun ederiz” demişti. Vefat haberini aldığımda aklımdan geçen de ‘demek ki kısmet değilmiş’ oldu.
Kocaeli basın camiası olarak bir büyüğümüzü kaybettik, Allah rahmet eylesin… Yakınlarının, ailesinin, sevenlerinin ve camiamızın başı sağ olsun.