Önceki günden beri ülke olarak döviz kuruyla yatıp kalkıyoruz, herkes artan kurları, yükselen altın gramını, artan yüksek rakamlar sonrasında yaşanan anlık düşüşleri ve daha sonra tekrar çıkan kuru konuşup duruyor.
Öncelikle şunu söylemem gerekiyor ki, bence yaşanan döviz kurunda müthiş çıkış değil TL’nin değer kaybetmesi. Neden derseniz, Türk Lirası sadece Dolar ve Euro karşısında değer kaybetmiyor.
Örnek verecek olursak Bulgaristan Levası’nda da bu zamana kadar görülmemiş bir yükseliş var, Gürcistan Larisi’nde de, Azerbaycan Manatı’nda da, öğrencilik yıllarımda herkesin Polonya’da Erasmus yapma isteğinde bulunmasının sebebi olan o yıllarda Türk Lirası’nın karşısında daha yüksek olduğu Polonya Zlotisi’nde de…
Yani demem o ki milli para birimimiz, sadece Dolar ve Euro karşısında değer kaybetmiyor, diğer yabancı kurlara karşı da değer kaybı yaşıyor.
Bu değer kaybı bize ne olarak yansıyor diye baktığımda ise günlük hayatta kullandığımız eşyaların büyük çoğunluğunun ithal olduğunu düşünürsek cebimizden eksiliyor.
Üretici, tedarikçi, esnaf, herkes sıkıntı içerisinde, vatandaşlar zaten arka arkaya gelen zamlardan yılmış durumda, bir gün gördüğümüz ürünün fiyatını ertesi gün aynı şekilde bulamıyoruz, ekmek zammı gündemde, hazır giyime çok ciddi zamlar geleceği konuşuluyor, araç sahipleri ha keza artan akaryakıt fiyatlarından yaka silker durumda, peki bu durumda ne yapmak gerek onun cevabı bende değil.
Neden değil söyleyeyim; her seferinde diyorum ekonomist değilim, bu mesleğin içine girmeden önce de ekonomik gelişmeleri bu kadar yakından takip eden biri değildim ancak toplumun tamamı yaşanan hayat pahalılığından şikayet ediyorsa; ülkeyi yönetenlerin, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, Merkez Bankası’nın bir şeyler yapması gerek.
Gerçekçi çözümlerle, yaşanan bu ekonomik buhrana bir çözüm bulunması gerek. Örneğin bir milletvekilinin ‘olsun yarım kilo et alırız, 1 kilo yerine 2 tane domates alırız demek yerine’ milletin meclisinde olduğunu hatırlayıp, bir çözüm önerisi sunabileceğini hatırlaması gerek.
Dövizde yaşanan bu yükselişin acısını hemen yarın değil birkaç ay sonra daha şiddetli yaşayacağımızı da düşünüyorum. Alım gücünün her geçen gün düştüğü bu ortamda gerçekten hepimize Allah kolaylık versin. İşverene Allah kolaylık versin, ticaret yapıp geçimini sağlamaya çalışanlara Allah kolaylık versin.
Uzmanlar alınan faiz düşürme kararlarından sonra kur önünde bir takoz kalmadığını söylüyor ancak dediğim gibi ülkeyi yönetenlerin ve ekonomi kurmaylarının yaşanan dalgalanma karşısında bir planı vardır diye ümit etmek istiyorum.
Bununla beraber önceki gün sosyal medyada yaşanan ve açık açık provokasyon kokan hareketlere milleti sokağa davet edenlere toplumun riayet etmemesi gerek, yaşanan zor günleri fırsat bilmeye çalışıp, birilerinin ekmeğine yağ sürecek hareketlere prim verilmemeli.
Yazımın başında da yazdığım gibi sadece dolar ve euro değil, tüm yabancı dövizler TL karşısında değer kazanıyor. Yani paramız değer kaybediyor. Paramızın değer kaybına müdahale etmek, yaşanan ekonomik buhrana çözüm bulmak da biz vatandaşlardan ziyade ekonomi kurmaylarına düşüyor.
Halkın daha fazla yaşanan pahalılık altında ezilmediği, toplumda gerginliğe sebep olan yaşam pahalılığı ve alım gücü düşüşünün daha fazla artmadan azaldığı, milli para birimimizin bu kadar başka para birimleri karşısında ezilmediği günlere bir an önce ulaşmak dileği ile…