Deprem kuşağındayız, deprem ülkesiyiz ancak hala daha depremle yaşamayı öğrenebilmiş değiliz.
Dün gece saat 04.08 sularında yeri ve saati itibariyle tüm acı hatıralarımızı yeniden ortaya koyan bir deprem meydana geldi.
Merkez üssü Düzce Gölyaka olan 5.9 büyüklüğündeki deprem, başta Düzce, Sakarya, Bolu, Ankara, Kocaeli ve İstanbul olmak üzere birçok ilde hissedildi.
6.81 kilometre derinlikte, yüzeye yakın meydana gelen deprem, yürekleri ağza getirdi.
Özellikle Düzce'de birçok yurttaşımız, geceyi sokakta geçirdi. Çok şükür ki ölü ve yaralı yok ancak hem okuduklarım, hem gördüklerim, hem de bilgi aldıklarım kadarıyla deprem sadece Düzce'de değil, birçok yerde de korku yarattı.
Yazımın başına dönecek olursam, bundan 11 gün önce ülkede bir göstermelik tatbikat yapıldı biliyorsunuz. Hatta onunla alakalı da bir köşe yazısı kaleme almıştım.
Üstüne bir de bu depremin yaşanmasıyla beraber, ülke olarak afete ne kadar hazır olduğumuzu birebir yaşamış olduk.
Deprem, bu ülkenin kaçınılmaz gerçeği. Deprem bu ülkenin önlenemez kaderlerinden birisi ancak depremin yaratacağı zayiatlar önlenebilir.
Çok şükür bu kadar yüzeye yakın bir depremde, gece olmasına rağmen olumsuz haber almadık.
Buna çok şükür demek yerine, zaten bu tarz bir hadise yaşandığında insanımız napacağını bilir ve zaten ölüm olması bizi şaşırtır demek daha doğru değil mi?
Deprem kuşağındaki her ile acilen deprem sonrası haberleşmeyi sağlayacak teknolojiler kurulması gerek. Deprem kuşağında bulunan her ildeki yapı stoku hızla gözden geçirilip, varsa hasarlı yapılar acil dönüşme tabi tutulmalı (özellikle İstanbul).
Deprem sonrasında oluşabilecek yağma, hırsızlık vb. durumlar için önlem ekipleri kurulmalı.
Ve halkımız göstermelik tatbikatlarla değil, gerçekten bilinçlendirilmeli. Depremi hisseden tüm yurttaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Ben bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde can kaybı yaşanmaması en büyük mutluluğumuz oldu. Allah beterinden saklasın.