Biliyorum, herkesin eskiye dönük bir özlemi var. Pandeminden önceki günlerimizi mum ışığıyla arıyoruz. Hatta, gittiğimiz lokanta ve restoranlarda, “Ustam bana bir pilav. Üstüne de az kuru fasulye serpiştir’ diye başlayan cümleler bile özleniyor.
Karton kaseden çorba içmekten, sevdiğimiz çorbalardan bile bıktık.
Sanki, eskiden içtiğimiz çorbaların tadı yok gibi.
Evet, sevgili okurlar... Fısıltı gazetesine göre 15 Ocak’ta yeme-içme sektörü yeniden faaliyete geçecekti.
Bugün 27 Ocak, gel-al ve paket servis hizmeti devam ediyor.
Yani karton kaseden çorba ve yemek yemeye devam.
Geçen akşam Uludağ’daki görüntüleri izliyorum. O kadar çok kalabalık ki, sanki insanlar üst üstte kayacak.
Otellerin restoranları ve barları tıka basa dolu.
Virüs mirüs hak getire.
Ertesi sabah gazeteye geliyorum, yerinde içmek varken karşımızdaki boş lokantadan karton kaseyle çorba istiyoruz.
Bu esnafa reva mı ?
Benim anlamadığım şu, HES kodu diye bir şey var.
Yani müşteri HES kodu ile kontrolü yapılarak içeri alınsın.
Tanıdığım esnaflara, “Ne zaman açılıyoruz, ne zaman normale dönüyoruz, ne zaman karşılıklı yemek yiyoruz” diyemiyorum.
Desem bile, ‘Dalga geçme Emrah!’ diyorlar.
Esnaf, toplumun da ekonominin de bel kemiği.
Pandemi nedeniyle geçtiğimiz yıl Mart ayından bu yana işleri sekteye uğrayan, yaz aylarında vaka sayılarında yaşanan azalma ile birlikte yeniden açılan ancak ikinci dalgadan sonra yeniden kısıtlamaya uğratılan kafe, restoran ve lokantalar artık müşterilerine kavuşmalı.
Esnafı artık çözümsüzlüğe mahkum etmeyin…