Başlığa aldanıp “Emrah’ın sağlıkla ilgili bir sıkıntısı mı var ?” diye endişelenmeyin.
Çok şükür iyiyim…
Kendime iyi bakıyor, koronavirüs ile mücadelede gerekli tedbirleri alıyorum.
Korona denen illet hayatımıza girdi gireli sıkılan ve bunalan bir yapıya dönüştük.
Mesela koronadan önce bulunduğum dost sohbetlerinde illa birisi ‘Temel-Dursun’ fıkrasını anlatır, orada bulunanlar o fıkraya güler, hatta kahkaha atardı.
İnanır mısınız, artık fıkra anlatan da yok.
Çünkü insanların psikolojisi fıkra anlatmaya müsait değil.
Bugün herhangi bir konu üzerine yazı yazmak içimden gelmedi.
Bugünkü köşemde fıkra okuyun ve bir nebze olsun tebessüm edin istedim.
İşte, “Ne olur doktor bana bir çare!” başlıklı o fıkra…
Adam zengin fakat gözü doymuyor…
İş görüşmeleri, planlar, projeler, toplantılar, hesaplar, bilançolar, kar, zarar, gün 25 saat olsa 25 saat çalışacak…
Bu arada çeşitli ballı ihaleleri almak için bürokratlara verdiği rüşvetler, muktedirlerle kurulan iyi ilişkiler, tepedekilere yaranma çabaları…
Sonunda bu çalışma hızına dayanamamış, işi biraz yavaşlatmış… Fakat bu sefer de uyuyamıyor, uyku tutmuyor…
Doktora gidip derdini anlatmış. Doktor ona “Yatağa girdikten sonra koyun saymasını” tavsiye etmiş:
“Başınızı yastığa koyun, gözlerinizi kapatın, koyun saymaya başlayın. Bir, üç, beş, on, yirmi, elli, yüz, üç yüz, beş yüz, bin, beş bin on bin, sayın gitsin. Göreceksiniz o mübarek hayvanları sayarken dalıp gideceksiniz.”
Adam “Tamam” demiş ama birkaç gün sonra yine doktora gelmiş, hali daha da perişan:
“Uyuyamıyorum doktor bey!”
“On bin koyun saydınız mı?”
“Saymaz olur muyum? On bin koyunu tek tek saydım, sonra hepsinin tüylerini kırpıp yapağı yaptım…”
“Peki, sonra?”
“Yapağıları eğirdim, yün oldu, dokuma tezgâhları aldım, yünleri dokudum, binlerce metre kumaşı top yaptım, sonra bir dikiş fabrikası kurup, kumaşlardan binlerce ceket diktirdim. Fakat bir de ne göreyim? Ceketler astarsız değil mi? Her şeyi düşünmüşüm ama astarları düşünmemişim. Uykum yine kaçtı, bir türlü uyuyamadım…
Ne olur doktor bana bir çare!