Kemal sayar, “Olmak cesareti” adlı kitabında şöyle bir ifade kullanır; “Hayat yorulmaktır, yaşamak yorulmaktır.”
Evet bizleri yaşadığımız şu fani dünyada neler yoruyor. Boş arzular mı? Yani anlamsızlık mı? Yaşantımız boş olmamalı. Hayatımızı bir anlam arayışı içerisinde yaşamalıyız. Şöyle kendimize etrafımıza bakındığımız zaman günümüz insanının anlam konusunda hem zararda hem de ziyanda olduğuna şahit oluyoruz.
Hepimiz dünyamıza bir anlam borçluyuz. Dünya mükemmel güzelliğiyle gözlerimize yüreklerimize hayatımıza hitap ederken bu hayatı anlamlandırmamız gerekir. Hepimizin dünya imtihanı bir birimizden farklıdır. Bu imtihan farklı olunca, hayatımızın anlamı da farklı olur. Anlamı en iyi ifade edebilmemiz için kendimize, “Ben niçin varım? Yaratılış gayem nedir? Bu gidişim nereye?” Ya da Avusturalyalı bir filozofun, “Tanrı benimle ne murat etmişte beni dünyaya göndermiş” sözleriyle kendimizi anlamlandırabiliriz.
Günümüzde pek çok sıkıntının kaynağı ‘anlamı’ anlamlandıramadığımızdan, ya da hayatımızda bir anlam üretemediğimizden kaynaklanmaktadır. Anlamla ilgi bir araştırma yapan Viyanalı bir psikoterapist. Toplama kampındaki esirleri incelemiş. Bazı insanların direnebildiğini bazı insanların direnmeden öldüğünü gözlemlemiş. Ne olabilirdi ki sağ kalanları öldürmeyen sebep? Diye düşünmüş. Bulduğu sonuç ise çok çarpıcı. Yaşadığı ızdırap ve acılardan anlam üretebilenlerin yaşadığını ve yaşadıkları sıkıntılara anlam yükleyen insanların dirençlerinin daha fazla olduğunu görmüştür.
Aliye İzzetbegoviç’in özgürlüğe kaçışım adlı kitabında okumuştum. Aliye zindanda hayatını sürdürürken bir gün af çıkabileceğini ya da bir devrim olup kurtulacağını hayal ederken bir ara çok kötü bir hastalığa yakalanıyor. O anda kendisine şöyle bir soru soruyor, “Ben burada öldükten sonra af çıksa ne olur? Çıkmasa ne olur” der ve hayatının zindandan da kıymetli olduğunun farkına varır. Sağlığına daha çok anlam yükler.
Bir COVİD-19 salgını içerisindeyiz. Bu salgın, ölümcül bir salgın. Bu salgın esnasında biz kendimize hangi soruları soruyoruz. Hangi sorulara cevap verebiliyoruz? Bu hastalık bizlere gerekli soruları sordurtarak hayatımıza bir ‘anlam’ katmamız gerekmez mi? Eğer bizler bu yaşadığımız günleri anlayabilirsek, kendi ruhsal durumlarımızı anlamlandırabilirsek, buradan aklen, fikren ve ruhen büyüyerek daha güçlü bir şekilde çıkarız. Toplumun tüm sınıfları aynı tehditle baş başa. Biz bu güne kadar yaşadık ama bundan sonraki hayatımıza Nasıl ‘anlam’ katabiliriz gibi soruları kendimize sormamız gerekir. Aslında bu süreçte hepimiz kendimize bir “dur” dememiz, hatalarımızla, günahlarımızla yüzleşip bundan sonraki hayatımıza nasıl anlam katabiliriz. Sorularını kendimize sormamız gerekir.
Kur’an-ı Kerim de Rabbimiz, “Nereye gidiyorsunuz? Bu gidişiniz nereye ?” diye soru sorar. Gidişinizde bir “anlam” bir farkındalık var mı? Düşünün bir kendinize gelin” der gibi hayatımızı sorgulamamızı ister. Yine Tekasür suresinde “Sonra o gün size verilen her nimetten sorguya çekileceksiniz” buyurarak anlamlı bir hayat yaşamamızı “Hz Allah” bizden istemektedir.
Hz. peygamberimiz (SAV) bir sözünde insanların hayatına bir anlam katmasını boşa zamanı geçirmemesinin gerekliliğini şöyle ifade etmiştir. “Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nerede yıprattığını, malını nereden kazanıp nerede harcadığını ve öğrendiği ilimle nasıl amel ettiğinin hesabı sorulacak” diyerek yaşantımıza bir ‘anlam’ katmamızın gerekli olduğunu bizlere sunmuştur. Ne mutlu hayatına ve yaşantısına ‘anlam’ katabilenlere. Selam ve dua ile.