“Göğe baktım yerli yerinde
Haydutlar dalavereciler yerli yerinde
Vurguncular hainler, vurdumduymazlar öyle
İyi dedim içim rahatladı.
Düzen bozulmamış dedim” diye okumuştum bir yazısını Turgut Uyar’ın.
Evet doslar; Allah’ın yaratmış olduğu sistem yerli yerinde. Kötüler de yerli yerinde. İyiler ise kabuklarını yırtamamışlar. Bu kadar kötülüklerin arasında bu iyiler nerede? Sorusu geliyor insanın aklına. Niçin sesi ve soluğu çıkmaz? Neyi bekler ki yer yüzüne çıkması için? Bu kadar zor mu ki iyiliği, güzelliği, vefayı gün yüzüne çıkartmak?
Yoksa hayat hep mi böyleydi. Ya da bizden öncekilerin elinde yandı bitti kül mü oldu? Anlamadım, anlayamadım gitti. Bu gün; söz insana, insan söylediği söze yakışmıyor. Eğreti duruyor yapmacık konuşmalar. Sözünde durulmayan vaatler.
Oysa; 'İnsan çiçek gibidir, Allah'tan uzaklaştığı zaman ruhu solmaya başlar…' Sahi sebep; Allah’tan uzaklaşmamakta mıydı da ruhumuz soldu? Can çekişmeye başladı. İnsanlık insanlığını unuttu.
Anlatılmadı mı geçmiş? Yoksa geçmiş, geçmişte mi kaldı denilip üzeri örtüldü gitti. Yalnız şunu unutmayın; Usulünce gömülmeyen her şey hortlar... Belki de bu gün bu anlar, bu zamanlar bu hortlamayı yaşıyor. Bu öyle bir hortlama ki insanlık, insanlığın tükenişini görmemezden gelerek tüketiyor.
Bana kalırsa en önemli kusurlarımızdan biri, 'kendini kurtaran' veya birkaç adım öne çıkan kişinin, dönüp geriye bakmamasıdır. Kardeşlik ahlâkı ileriye değil, geriye bakmayı uygun görür diye bir yazısına rastlamıştım, İbrahim Tenekeci’nin.
İşler zorlaşınca insanların niteliği ortaya çıkar; kimisi kollarını sıvar, kimisi burun kıvırır, kimisi de toz olur kaybolur. Şimdilerde hep toz olanlar dolaşıyor cemiyette!
Zor zanaat Âhir zamanda "Hâl" bilmek... Fazla uzatmaya gerek yok, azizim... "Ayıp" edenindir... "GÜNAH" işleyenin... "AŞK" hakkını verenindir...!
Ne deyim güzel insanlar, “unutmayınız insanlığını”. İnsanlık bizlere ve sizlere çok yakışıyor. Esen kalın güzel insanlar.
Haydutlar dalavereciler yerli yerinde
Vurguncular hainler, vurdumduymazlar öyle
İyi dedim içim rahatladı.
Düzen bozulmamış dedim” diye okumuştum bir yazısını Turgut Uyar’ın.
Evet doslar; Allah’ın yaratmış olduğu sistem yerli yerinde. Kötüler de yerli yerinde. İyiler ise kabuklarını yırtamamışlar. Bu kadar kötülüklerin arasında bu iyiler nerede? Sorusu geliyor insanın aklına. Niçin sesi ve soluğu çıkmaz? Neyi bekler ki yer yüzüne çıkması için? Bu kadar zor mu ki iyiliği, güzelliği, vefayı gün yüzüne çıkartmak?
Yoksa hayat hep mi böyleydi. Ya da bizden öncekilerin elinde yandı bitti kül mü oldu? Anlamadım, anlayamadım gitti. Bu gün; söz insana, insan söylediği söze yakışmıyor. Eğreti duruyor yapmacık konuşmalar. Sözünde durulmayan vaatler.
Oysa; 'İnsan çiçek gibidir, Allah'tan uzaklaştığı zaman ruhu solmaya başlar…' Sahi sebep; Allah’tan uzaklaşmamakta mıydı da ruhumuz soldu? Can çekişmeye başladı. İnsanlık insanlığını unuttu.
Anlatılmadı mı geçmiş? Yoksa geçmiş, geçmişte mi kaldı denilip üzeri örtüldü gitti. Yalnız şunu unutmayın; Usulünce gömülmeyen her şey hortlar... Belki de bu gün bu anlar, bu zamanlar bu hortlamayı yaşıyor. Bu öyle bir hortlama ki insanlık, insanlığın tükenişini görmemezden gelerek tüketiyor.
Bana kalırsa en önemli kusurlarımızdan biri, 'kendini kurtaran' veya birkaç adım öne çıkan kişinin, dönüp geriye bakmamasıdır. Kardeşlik ahlâkı ileriye değil, geriye bakmayı uygun görür diye bir yazısına rastlamıştım, İbrahim Tenekeci’nin.
İşler zorlaşınca insanların niteliği ortaya çıkar; kimisi kollarını sıvar, kimisi burun kıvırır, kimisi de toz olur kaybolur. Şimdilerde hep toz olanlar dolaşıyor cemiyette!
Zor zanaat Âhir zamanda "Hâl" bilmek... Fazla uzatmaya gerek yok, azizim... "Ayıp" edenindir... "GÜNAH" işleyenin... "AŞK" hakkını verenindir...!
Ne deyim güzel insanlar, “unutmayınız insanlığını”. İnsanlık bizlere ve sizlere çok yakışıyor. Esen kalın güzel insanlar.